subHeader_l

 Gönül Sohbetleri - Cilt IV                                                                          Sabri Tandoğan

 

Dünya Kimseye Kalmaz

Senelerce, senelerce evveldi. Ankara Atatürk Lisesi’nin orta kısmında okuyan, genç bir öğrenci idim. Bir yaz tatilinde Hadis okumaya karar verdim. Ve başladım. Nedendir bilmiyorum, okuduğum bir Hadis beni çok etkiledi. O gün bugün, hâlâ o Hadisi düşünüyorum. Hayat hâdiseleri karşısında ister istemez onu hatırlıyorum. Hayatın çeşitli dilimlerinde karşıma çıkıyor. Aile hayatı, iş hayatı, meslek hayatı ve ferdi hayatımız. Han­gisini ele alırsak alalım, bu Hadisin ihtişamı ile karşılaşıyoruz. Önce aile hayatını ele alalım. Bir aile düşünün, orada herkes bu Hadise riayet ederek yaşıyor. Orada münâkaşa olur mu? Kır­gınlık, dargınlık olur mu? Taraflar birbirlerine sevgi, saygı gös­teriyorlar. Birbirlerine edeple, incelikle hitap ediyorlar. Orada sadece sulh, sükûn vardır. Mutluluk, güzellik ve karşılıklı yar­dımlaşma vardır. Yalnız güzel olan, doğru olan, hayırlı olan söylenecek, bütün negatifliklere, olumsuzluklara kapılar kapana­caktır. Bir işyeri düşünelim. Oradaki insanlar birbirlerine karşı, “Ya hayır söyle, yahut sus” Hadisi gereğince, yalnız doğru olanı söyleyecekler, onun dışında her şeye kapılarını kapata­caklardır. Deminki ailede olduğu gibi bu işyerinde de insanlar bir cenneti yaşayacaklardır. İnsanları, aile hayatında olsun, iş ha­yatında, sosyal hayatta olsun, mutlu veya mutsuz eden, içinde bulundukları sosyal şartlardan ziyade, kalplerinde, kafalarında taşıdıkları duygular, düşüncelerdir. Çevreye nasıl bakıyorsak onları görürüz. Önemli olan hayattaki olaylar değil, o olaylar karşısında takınmış olduğumuz tavırdır.


Bir yıl önceydi. İstanbul’dan bir hanımefendi eve telefon etti. Çok mutsuz olduğunu, artık tahammülünün kalmadığını, evlili­ğini bitirmek istediğini söyledi. Sebep olarak kayınvalidesini gös­teriyordu. Kayınvalidesini bir cadı, bir canavar olarak düşünü­yordu. “Bu durumda,” dedi. “Bana ne tavsiye edersiniz?” “Siz,” dedim. “Bu düşüncelerinizi bir süre rafa kaldırın. Beraber değiI­ken ona hayır dua edin. Sağlıklar, mutluluklar, güzel düşünceler dileyin. Bir araya geldiğiniz zaman; ah anneciğim, sizi ne kadar çok seviyorum. Ben Allah’ın talihli bir kuluyum ki karşıma siz çıktınız. Size saygı duyuyor, sizinle iftihar ediyorum. Bu şekilde bir iki ay farklı davranışlarla durumu götürün.” dedim. “Göre­ceksiniz her şey değişecek. Hayatınızda yepyeni bir devre baş­layacak.” Zoraki bir “inşallah”la telefonu kapattı. Aradan iki hafta geçti. Aynı ses beni tekrar aradı. “Efendim,” dedi. “Size nasıl teşekkür edeceğim, bilemiyorum. İçimden gelse de, gelmese de, dediklerinizi aynen uyguladım. Neticede, inanılmaz bir so­nuçla karşılaştım. Aradan daha on gün geçmeden kayınvali­dem, beni her gittiği yerde göklere çıkardı. Meğer benim gelinim bir melekmiş de ben farkına varmamışım. Allah böyle gelini bütün dostlara nasip etsin. Allah gelinimin iki dünyasını cennet etsin, dedi.”


Bu, yaşanmış bir olay. Hepimizin, istisnasız bütün insanların bu durumdan alacağı nice dersler var. Bir İslâm büyüğü ne güzel söylemiş; “Güzel gören, güzel düşünür, güzel düşünen hayatından zevk alır.” Bütün mesele, adına hayat dediğimiz şu yaşama macerasını, iyi, güzel, faydalı, hoş bir şekilde, iki dün­yamızı da cennet edecek şekilde yaşayabilmek. “Seviyoruz, seviliyoruz, güzelliğimiz bu yüzden” diyebilmek. Her şey kafanın içinde başlıyor, orada bitiyor.


Kinleri, nefretleri, intikam duygularını gidermenin yolu, o kim­seler için hayır dua edebilmekte. Diyeceksiniz ki; ben evde veya camide o şahıs için dua ediyorsam, onun nereden haberi ola­cak? Olur efendim, bal gibi olur. Bunda hiç şüpheniz olmasın. Bir süre sonra bu durum bilimsel olarak da açıklanacak. Pro­fesör Eva Hanım diyor ki; “Çayınızı içmek için şeker koyup karıştırdığınız zaman çıkan ses, aynı anda uzayın bütün zer­releri tarafından da duyulur.” Bizim bir insan için yaptığımız dua da o şahsa ulaşır. Bir süre sonra o şahıs da size karşı sevgi, saygı, yakınlık duymaya başlar. Keşke evlâdımız için, yakın­larımız için dua ettiğimiz zaman, bunu insanıyla, hayvanıyla, bitkisiyle, cemadâtıyla bütün evrene teşmil edebilsek. İçimizdeki sevgiyi, saygıyı, iyi ve temiz duyguları evrendeki her zerreye gönderebilsek. Unutmayalım, bir tebessüm bütün dünyayı dola­şır. Şu dünyadan ayrılma zamanı geldiği zaman, Allah’ım, de­sek, sana sonsuz şükürler olsun, beni şu güzel dünyaya gön­derdin. Ben oradaki bütün insanları, bütün hayvanları, bitkileri, eşyayı, bütün zerreleri sevdim, bağrıma bastım. Yâ Rabbi, bana bu güzellikleri nasip ettiğin için, sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. “Sevmek devâm eden en güzel huyum” diye­bilsek. “Aşk gelicek cümle eksikler biter” diyebilsek. "Se­velim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz" diyebilsek.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

 

Geri Dön

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]