subHeader_l

 Gönül Sohbetleri - Cilt VI                                                                          Sabri Tandoğan

 

Halka Hizmet, Hak’ka Hizmettir

Adına, kubbealtı toplantısı diyorlardı. Her Salı toplanılırdı. Bu toplantılara, devletin ileri gelen zevâtı muntazaman gelirlerdi. Halktan isteyen insan derdini, sıkıntısını, şikâyetini söyleye­bilirdi. Bir vezirle bir hamal arasında fark gözetilmezdi. Zamanın padişahı bir kafes arkasından konuşulanları dinler, gereken not­lar alırdı. İnsanlar köylü-kentli, zengin-fakir, okumuş-okumamış farkı olmaksızın istedikleri zaman gelirler, uğradıkları haksızlık­ları, karşılaştıkları kötü muameleleri hiç çekinmeden dile getirir­lerdi. Toplantıdan sonra gereken önlemler alınır, takibata geçilir­di. Zaman zaman günümüzdeki uygulamayı düşünürüm, arada uzaktan yakından en ufak bir ilgi, benzerlik, yakınlık bulamam. Bırakın cumhurbaşkanını, başbakanı, bakanı, bir müsteşarla, bir genel müdürle bile bugün görüşmek hemen hemen imkânsız. İtilirsiniz, kakılırsınız, hor görülürsünüz. Nice yıllar hep işittik, şahit olduk, bugün vatandaşın en büyük ıstırabı, derdini üst makamlara duyuramamak, anlatamamak. Maruz kaldığı zulüm­leri, yolsuzlukları söyleyememek. İstediğiniz kadar yırtının, çır­pının, feryat edin, sesiniz sadece duvarlara yansır. Gözyaş­larınızı sadece içinize akıtabilirsiniz. Öylesine katı, duygusuz, kör ve sağır bir ortamdayız ki...


Eskiden, hâkimiyet milletindir diyorlardı, şimdi bu söz, ege­menlik ulusundur oldu. Ama sadece lâfta kaldı. Bu memlekette ne kadar yalnız, kimsesiz, çaresiz insan varsa, hepsinin eli böğ­ründe. Hepsi acıdan ve ıstıraptan taştan bir heykel gibi. Arkanız kuvvetliyse, sizi koruyan, kollayan “birileri varsa”, her şeyi ya­pabilirsiniz. İsterseniz banka bile hortumlayabilirsiniz. Aksi halde sizden kötüsü yoktur, velev ki alınan iki dilim baklava bile olsa. Ne yazık ki bugün doğruyu söyleyen, dokuz köyden kovuluyor. Memleketimiz onuncu köyü arayan mustariplerle dolu.


Vatandaş ıstırap içinde iken, yalnızlıktan kıvranırken yanın­da devletin sıcak, sevecen, koruyucu varlığını hissetmek istiyor. Bulamadığı sürece de sorunları, acıları daha çok artıyor.


Öyle uzak ki yerim


Uzakları aşıyor


Ve bütün sevdiklerim


Benden ayrı yaşıyor


Ya her şeyim ya hiçim


Sorma dünyam ne biçim


Bir kördüğüm ki içim


Çözdükçe dolaşıyor


Gerçek devlet yönetimi, o kör düğümleri çözebilmekte, o gözyaşlarını dindirmese bile, onlara ortak olabilmekte. Istıraplar paylaşıldıkça azalır. Hayatta insanları en çok mutlu eden olay; aynı noktaya, aynı duygularla bakabilmek, aynı durum için be­raber gözyaşı dökebilmektir. Bugün ne yazık ki, halk kendini devletine yakın hissetmiyor. Çevremize objektif bir gözle baka­bilmek, bu durumu tespit edebilmek için yeterli. Bir zamanlar, insanlar valinin, kaymakamın huzuruna çıkarlarken, edeben ab­dest alırlar, dua ve niyazlarda bulunurlardı. Bence memlekete yapılacak en büyük hizmetlerden biri, halk ile devlet arasındaki o temiz, o sıcak, o güzel bağların yeniden sağlanmasıdır. Ata­larımız boşuna söylememişler; “Halka hizmet, Hak’ka hizmet­tir” diye. Hz. Ömer, gece sabahlara kadar dolaşır, nerede aç, nerede hasta, nerede ıstırap çeken varsa, yerine göre mübârek sırtında un çuvalı taşıyarak, o insanlara hizmet götürürdü; velev ki bir incir çekirdeği kadar bile olsa, Allah rızası için halka yapılan hizmet, ibadetlerin en büyüğü, en güzelidir. Minicik de olsa Allah’ın ve Peygamber’in rızasını kazanmak için yapılan her hareket asildir, yücedir. Herkes içinde yaşadığı topluma, o içinden çıktığı insanlara bir hizmette bulunabilir. Bizler, yerine göre bir tebessümün bile sadaka sayılacağı bir inanışın men­suplarıyız. Hiçbir malı ve parası olmayan, yatağından çıkama­yan bir insan bile ellerini açarak dua ve niyazlarda bulunabilir. Allah’ım, sen yeryüzünde ne kadar derdi, sıkıntısı, geçim zor­luğu, hastalığı olan insan varsa, onlara yardım et, sınava giren öğrencilere zihin açıklığı ver, yolda kalmışlara sen yardımcı ol Yarabbi diyebilir. Yerine göre bir dilim ekmek, bir insanı açlıktan kurtarabilir, bir tebessüm, bir hatır sorma, intihara giden bir insanı yolundan döndürebilir. Yürekte aşk varsa, Allah rızası için iyilik yapma duygusu varsa, her insan bir yönüyle insanlara faydalı olabilir. Yetmiş milyon insan el ele verseler, yürek yüre­ğe yemin ederek işe başlasalar, çok kısa bir zamanda toplanan yardımlarla bütün iç ve dış borçlarımız ödenebilir. Herkes yerine göre evini, arsasını, yüzüğünü, küpesini, parasını, dövizini bir­araya getirebilir. Bu yardım bir tas mercimekle, bir tas fındıkla da olabilir. Toplananlar her gün milletin gözü önündeki bir ek­randa ucuca eklenebilir. İnanmayanlar, inancı olmayanlar, var­sın bıyık altından gülsünler, alay etsinler. Bu yardımlarla üç-dört ay içinde bütün borçlarımız ödenebilir. Önemli olan, Allah rızası için işe başlayabilmek, Allah rızası için elimizden geleni yapa­bilmektir. Allah’a inanarak ve O’na dayanarak yapılan her iş, hayırlı bir sonuca ulaşır, başarıyla biter. Yeter ki içimizde o aşkı, o heyecanı duyalım. Bizim dağ dediğimiz, birleşen atomlardan başka nedir? En büyük okyanuslar bile su damlalarının biraraya gelmesi ile oluşur. Bugün ülkemizde nice güzel insanlar yaşıyor, onların temiz yürekleri nice güzel duygularla çarpıyor.


Peki, o halde, ne bekliyoruz?

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

 

Geri Dön

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]