subHeader_l

 Gönül Sohbetleri - Cilt XIII                                                                          Sabri Tandoğan

 

Zaman Nasıl Değerlendirilir? II

Bir türlü işlerini zamanında bitiremeyen insanları yakından inceleyecek olursak şunu görürüz: O kimselerin kafaları karmakarışıktır. Düşüncelerin biri gelir, biri gider. Bir türlü kendilerini toparlayamazlar. Bir i yapmak için karar veremezler, işlerini hep ertelerler. Bizim gençliğimizde bir tango vardı, Yarın olsun yarın olsun diye günler soluyor, neye baksam, neyi görsem bana bin dert oluyor. diye. Bazı kimseleri görünce hep bu tangoyu hatırlarım. Hep yarın olsun, yarın olsun derler. Hep işlerini son ana bırakırlar ve tabii yetiştiremezler. Yıllardır dikkat etmişimdir. Birkaç yıl önce henüz otomatik ödemeler başlamamışken telefon ödemelerinin son gününde postanelerin önü FenerBeşiktaş maçında uzayan kuyruklar gibi uzar giderdi. İnsanlar saatlerce o kuyruklarda beklerlerdi. Henry Ford, “Zor iş, zamanında yapılmayan kolay işlerin birikimi ile ortaya çıkar. der. Her şeyin bir zamanı vardır. O iş zamanında yapılmayınca kıymeti de kalmaz. Nişan, evlilik tebriklerinde, bir kimse bir yüksek makama terfi edince tebrikler; cenazeye baş sağlığı dilemede taziyeler, zamanında yapılmalıdır.


Genellikle insanların bir kısmı hep mazide yaşar. Keşke falancayla evlenseydim veya evlenmeseydim, falanca arsayı keşke kaçırmasaydım, alsaydım Bu keşkelerin sonu bir türlü gelmez. Bazı kimseler hep geleceği yaşarlar. Yılbaşında, Milli Piyangonun büyük ikramiyesi bana çıkarsa neler yaparım, hayallerinin sonu bir türlü gelmez. Bir gün Çankaya’dan daire alır, bir n Gaziosmanpaşa’dan. Bir n Mercedes alır, birgün Limuzin. Bu suretle insanlar en kıymetli hazinelerini, zamanlarını boşa harcamış olurlar. Halbuki mâzi, acısıyla tatlısıyla geçip gitmiştir. Yapacak bir şey yoktur. Gelecek ise meçhul. Hiçbirimiz yarın sabaha çıkacağımızı garanti edemeyiz. Geriye şimdiki zaman kalıyor. Önemli olan anımızı yaşayabilmek, o an içinde ne yapılması gerekiyorsa onu yapmak. Tasavvufta buna “ibnûl vakt olmak denir. Yani “zamanın çocuğu olabilmek…


Bir i yapabilmek için en münasip zaman içinde bulunulan “an”dır. Bunlar bazı insanlara basit gözükebilir, kolay gelebilir. Ama hayatın en ince özelliklerinden biridir bu husus. Başarının da mutlu ve huzurlu yaşayabilmenin de sırrı bu sözdedir. Peygamber Efendimizin çok anlamlı, insanı uzun uzun düşündürecek bir Hadis-i Şerifi var, “Farz edin ki elinize bir meyve ağacı fidanını aldınız, bahçenize dikeceksiniz. O sırada kapının önünden insanlar geçiyor, bağırıyorlar, ‘Kaçın kaçın kıyamet kopuyor. O durumda bile siz elinizdeki fidanı toprağa dikin, dibini sulayın. Ondan sonra bırakın kıyamet koparsa kopsun.” Peygamber Efendimiz bir başka Hadis-i Şerifinde de, “Bir kimseyi sevdiğiniz zaman ona sevginizi söyleyiniz, acele ediniz, yarına bırakmayınız. Yarın ikiniz için de çok geç olabilir. Buyuruyor.


Kur’an-ı Kerim’de, “Bir işten yorulduğun zaman onu bırak, hemen başka bir işe geç.” Buyruğu vardır. Burada görülüyor ki anlar bile değerlendirilmeli. Dinlenmemiz bile bir işten başka bir işe geçmekle oluyor. Miskin miskin oturmak, uyuşuk kalmak yok.


Peygamber Efendimizin harikulade güzel Hadis-i Şeriflerinden biri de, Ya hayır söyle yahut sus.” hadisidir. Kâinatın en büyük şairi Yunus Emre’nin de güzel bir mısraı var, Yunus bir haber verir, işidenler şâd olur.” diye. Vaktimizi malayâni işlerle geçirmeyelim. Ya hayır söyleyip, insanları mutlu ve huzurlu edelim; yahut malâyaniden, boş sözlerden uzaklaşarak sükût edelim.


Hem bilim adamı hem büyük bir düşünür olan Pascal diyor ki, “Hayatta insanların başına ne gelirse, hep işlerini bitirdikten sonra eline bir kitap alıp bir köşeye çekilerek okuyup, üzerinde tefekkür etmemekten doğar.” Hayat sandığımızdan çok daha kısa, her dakikasının değerlendirilmesi gerekiyor. Büyük Alman şairi Rilke, “Görmeyi öğreniyorum.” der. Görmeyi öğrenebilmek büyük bir dikkat ister. En büyük Fransız şairi Valery, “Deha, dikkattir.” der. Dinde, ilimde, güzel sanatlarda yol alabilmenin ilk şartı, dikkatli olmaktır. En büyük israf zamana karşı yapılandır. Zamanımızı israf etmeyelim. Çünkü onun kaybolan bir tek dakikası bile milyarlarla geri getirilemez. Zamanın değerini bilemeyen, sahip olduğu hiçbir şeyin de değerini bilemez.


Zamanı değerlendirmenin bir yolu da her gece yatmadan önce ertesi gün neler yapılacağını önemlerine göre sıraya koyarak küçük bir kâğıda not almaktır. Ertesi gün onları sırasıyla yapmaktır. Mevlâna: “Dün, dünle beraber geçip gitti cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lâzım.” diyor. Kur’an-ı Kerim’de şöyle Buyruluyor, “Allah, her an yeni bir şe’n üzeredir.” “Şe’n” oluşum demektir. Zaman kelimesi tersten okununca ortaya “namaz” kelimesi çıkar. Günde beş vakit namaz kılmanın birçok hikmetlerinden biri de insanın zamanını disiplinli olarak kullanmasını sağlamasıdır. Tasavvufta çok anlamlı bir söz vardır, “Zaman içinde zaman, mekân için mekân vardır.” derler. Bu da, zamanın çok dikkatli kullanıldığı taktirde bereket kazandığını gösteriyor. Küçük bir ev, eşyası çok dikkatli yerleştirilirse o dar mekân da bereket kazanır, büyür, genişler.


Vaktiyle, Avrupa’nın en büyük rejisörü olan Carl Ebert, Türkiye’ye davet edilir. Devlet tiyatrosunun sanatkârlarını yetiştirirken bir taraftan da konservatuarın tiyatro bölümündeki öğrencilerine ders verir. Bir gün derste öğrenciler bir tiyatro sanatkârını öve öve bitiremezler, “O öyle bir sanatkâr ki piyes bittiği halde bir türlü kendine gelemiyor, rolünün etkisinden kurtulamıyor.” derler. Bunun üzerine Carl Ebert öğrencilerine, “Hayır, gerçek sanatkâr rolü bittiği anda yeni hayatına hemen adapte olabilendir.” der. Keşke bizler de bu sözü hayatımızın her anında uygulayabilsek. Olaylara takılıp kalmasak, her anımızın güzelliğini idrak edip, yaşayabilsek. Allah bunu cümlemize nasip etsin.


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

 

Geri Dön

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]