subHeader_l

 Gönül Sohbetleri - Cilt XIII                                                                          Sabri Tandoğan

 

Gerçek Kültüre Nasıl Ulaşabiliriz?

- Efendim, gerçek kültür nedir? Gerçek kültüre ulaşmanın yolları nelerdir?


Sabri Tandoğan: Gerçek kültür, hayat olayları karşısında doğru tavır alabilmektir. Ben, kültürü bir insanlık, bir zarâfet, bir incelik, bir irfan okulu olarak görüyor ve anlıyorum. Kapı gibi diplomalar, sosyal statüler, ekonomik varlık kesinlikle kültürün göstergeleri olamaz. Bazı kimselerin işgâl ettikleri makam, mevki, statü ne olursa olsun, kesinlikle onlara kültürlü ve aydın insan diyemiyorum. Önemli olan efendi insan olabilmek, beşikten mezara kadar iyinin, güzelin, doğrunun arayıcısı olmak, iki günü birbirine eşit olmamak... Hep daha iyiye, daha güzele ulaşmanın aşkını içinde duyabilmek...


Bu nedenle gerçek kültüre ulaşmak için bütün kâinatı kucaklayan bir ilgi ve sevgi şarttır. Sevgi olmazsa olmaz. Meselâ ben Amerikan Edebiyatından Çin Edebiyatına kadar bütün dünya edebiyatlarını okudum. Bugün benim okuduğum kitapların henüz farkında bile olmayan on binlerce insan var. Yıllarca tasavvufu, edebiyatı, resmi, müziği, sanatı ayrı ayrı inceledim. Dil, din, ırk ayrımı olmadan bütün dünyayı araştırdım, karış karış bütün Avrupa’yı gezdim. Acaba bize kitaplarda anlatılanlar doğru muydu, bunları bizzat yerinde incelemek istedim. Bugün değme Fransız, Paris’i, değme Alman, Münih’i benim kadar bilmez. Dört fakültede okudum: Hukuk, tıp,ilahiyat, felsefe. Bunlar bilinçli olarak seçilmişti. Böylece büyük bir insanlık kültürünü kucaklamış oldum. Sonra üç yaşımdan itibaren her insandan, velev ki bir çocuk da olsa, bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Taksiye bindim, şoförden; badanacı tuttum, badanacıdan; alış veriş yaptığım bakkaldan, arkasında namaz kıldığım hocaefendiden hep bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Çok yönlü okudum, inceledim, araştırdım. İnsana ve hayata dair her şey beni ilgilendirdi.


Benim küçücük çocuklardan öğrendiğim öyle şeyler oldu ki... Bir gün, beş yaşındaki bir z çocuğu Sakarya Caddesi’nde önümde giderken yanındaki arkadaşına bir söz söyledi. “Dostum beni arasın da acı fındıkla arasın.” dedi. Hemen cebimden defter kalem çıkardım, not ettim. Sonra bu sözü kime söylediysem onlar da çok beğendi, defterlerine yazdılar. Şu hayatta kim olursa olsun kimseyi hor hakir görmemek lâzım.


Ancak insanları tanımak, anlamak o kadar kolay bir iş değil. Bunun için benim gösterdiğim sabrı, aşkı göstermek lâzım. Bazen taksi şoförlerinden öyle şeyler öğreniyorum ki... Onun için taksiye bindiğimde hep öne oturur, şoförle sohbet eder, ona sorular sorarım. Çünkü o taksiye her gün öyle kimseler biniyor ki...


Bütün kâinatı insanıyla, hayvanıyla, eşyasıyla tanımaya çalışmak lâzım. Meselâ bir kimse bana gelse, “Böcekler üzerine sabaha kadar konuşalım.” dese “Hay hay” derim. Eşyaya ve bütün cemadata saygı duymayan bir insan, hayatta hiçbir şey öğrenememiş bir kimsedir. Biz eşya diyoruz ama acaba o eşya mı? Hakiki mâhiyetini bilmiyoruz. Bir gün Peygamber Efendimiz camide vaaz ederken, artık ayrılık vaktinin geldiğini îma edince Peygamberimizin oturduğu kürsü ağlamaya başlamış. Demek ki o tahta kürsünün de duyarlı bir yönü var.


Yunus, “Cümle yerde Hak nazır, göz gerektir göresi.” diyor. O göz olmayınca her şey anlamını kaybediyor.


- Efendim, o zaman gerçek kültüre ulaşmak için birincisi çok okumak, ikinci olarak da çok yönlü olarak sürekli araştıran bir ruh hali içinde mi olmak lâzım?


Sabri Tandoğan: Bir de sevgi olacak yavrum. Kimseyi küçük görmeyeceğiz. İnsanı sevmeyen, Allah’ı da sevemez. Allah’ı sevmeye giden yol insanları sevmekten geçer. Çünkü Allah’ın sırlarından bir kısmı insanda mevcut. Allah, “Ben insanın sırrıyım, insan Benim sırrım. Buyuruyor. “Artık ben her şeyi öğrendim. demek yok. Yedi milyar insan bizden üstündür. Senin bilmediğin bir şeyi o biliyor. Onu, ondan öğrenmeye çalışmak lâzım. Ve son nefese kadar bu k devam edecek.


Her insandan öğreneceğimiz çok şey var. Ben bütün büyük sanatkârları, ressamları, bütün büyük müzisyenleri teker teker inceledim. Beethoven hakkında onlarca kitap okudum. Acaba Devlet Konser Salonu’nda konser veren sanatçılardan kaçı onun hakkında benim kadar kitap okumuştur? Bilmem anlatabildim mi?


- Efendim, müsaadenizle size burada bir soru sorabilir miyiz, bir noktayı aydınlığa kavuşturmak bakımından? Siz, size kitap önerisi isteğiyle gelenlere kendi Gönül Sohbetleri kitaplarınızı öneriyorsunuz öncelikli olarak.


Sabri Tandoğan: Niye öyle diyorum biliyor musunuz, Gönül Sohbetleri’nin on dört cildi, insanda bu aşkı uyandırmak için. Gönül Sohbetleri, aslında bir aşk kitabı. Yoksa, şimdi on fakültede de okusan insanda o aşk başlamaz. Önce bu aşk insanda yerleşecek, diğerleri ondan sonra. Ben onun için ısrarla Gönül Sohbetleri’ni iyice sindirene kadar okumalarını öneriyorum insanlara. O aşk olmadan olmuyor çünkü.


- Efendim, peki her insanın bir üstün tarafı var dediniz, insanların bu üstün vasfını öğrenmek mümkün müdür?


Sabri Tandoğan: Tabii herkesten mümkün değil ama meselâ ben taksiye biniyorum, şöförü konuşturuyorum.


-  Efendim, insanları konuşturarak onun üstün vasfını öğrenebilir miyiz?


Sabri Tandoğan: Öğrenebiliriz tabii ama bunun için saygıyla dinlemesini de bilmek lâzım. Kimi diyor ki, “Ben profesörüm, hizmetçiden ne öğreneceğim?”


İşte “Bu on dört cilt kitabı okuyun,” demekten kastım kitaplar satılsın diye değil. Çünkü ben o kitaplardan kâr etmiyorum, neye mâl olduysa ona satıyorum. Bu on dört ciltlik Gönül Sohbetleri, bir aşk kitabı.


- Efendim, meselâ bazı yazarlar oluyor, onların kitaplarını okuyunca negatif ruh halleri size de sirayet ediyor. Nasıl bir insanla oturup kalkınca ondan etkileniyorsak, kitap okuyunca da öyle oluyor. Şu halde sizin kitaplarınızı okuyunca da sizdeki bu bütün kainatı içine alan öğrenme aşkı insanlara sirayet ediyor diyebilir miyiz?


Sabri Tandoğan: Evet yavrum. Ama bunun için defalarca okumak gerek. Benim defalarca, belki iki yüz kere okuduğum kitaplar var. Meselâ Kenan Rıfai  Hazretleri hakkında yazılan “20. Yüzyılın Işığında Müslümanlık” kitabını defalarca okudum, doyamadım...


- Efendim, o zaman içi aşk dolu insanlarla oturup kalkmak, sohbet etmek de bize o aşkı daha kolay kazandırıyor diyebiliriz...


Sabri Tandoğan: Evet, ama söylediğim gibi karşı tarafta çok büyük öğrenme isteği olacak ve çok iyi dinleyecek.


- Eendim, peki siz içinde böyle bir aşk taşıyan kaç insan tanıdınız?


Sabri Tandoğan: Çok az yavrum.


- Efendim, özetlersek siz gerçek kültür için üç şey saydınız: 1. Çok okumak. 2. Çok büyük tecessüs duygusu. 3. Bütün kainatı kucaklayan bir sevgi.


Sabri Tandoğan: Evet, bütün bunlar çok önemli. Bu tecessüste “Arkadaş bu beni ilgilendirmez.” demek yok. Bir gün Fransa’ya gitmiştim, bir markete girdim. Sizde şöyle sert, az yağlı, beyaz peynir var mı?” dedim. Adam “Şurada bakın iki yüz çeşit peynir var, seçin.” dedi. Meselâ Madrit’teyiz, Allah Allah, hiçbir ev diğerine benzemiyor. Her binanın farklı bir mîmari özelliği var. Yıllarca ben bunu düşündüm ve mîmariye ait yüzlerce kitap okudum. Hiçbirinde cevabını bulamadım. Sonra kendim buldum; bu, İspanyol kültüründen geliyor. İspanyollar, gerçekten çok kültürlü insanlar. Meselâ dünyanın en güzel ekmeğini İspanyollar yapıyor. Bu konuda Fransızları önde sanıyordum ama İspanyollar onlara on çekiyor. Ne yaparlarsa en iyisini yapmak istiyorlar.


-  Efendim, eski kültürel mirasımıza sahip çıkmak yönünden çok iyi durumda olduğumuz söylenemez ama onlar eski kültürlerini çok iyi korumuşlar demek ki.


Sabri Tandoğan: Öyle yavrum. Meselâ sen bir Fransız mimara de ki, “Bana filanca ev gibi bir ev yap. kesinlikle kabul etmiyor. O zaman benim sanatım ne olacak, ben boşuna mı okudum? diyor. Hani çocukken aceleyle ayakkabımı boyatmak için yanına koştuğum Boyacı Osman Efendi’nin “Ben acele ayakkabı boyamam. dediği gibi. “İki misli vereyim. dediğimde Yirmi misli versen yine boyamam. demişti. Nur içinde yatsın.


-  Efendim, o halde gerçek kültüre ulaşmak için, gerçek kültüre ulaşma aşkını içinde duyan kimselerle beraber bulunmayı, onlarla sohbet etmeyi de bir dördüncü madde olarak ekleyebilir miyiz?


Sabri Tandoğan: Evet ama söylediğim gibi şunu da unutmayalım, karşıdaki kimsede de dinleme ve öğrenme aşkı olacak.


- Efendim, siz gerçek kültür için insanın içinde çok büyük bir sevgi olacak buyurdunuz ya, bu aslında Allah vergisi bir haldir, değil mi? Her varlığa karşı sevgi dolu olabilmek öyle çalışarak elde edilecek bir vasıf değil.


Sabri Tandoğan: Öyle yavrum. Doğru.


-  Efendim, o halde manevi duygu ve düşüncelerden uzak bir kimse bize gelse , “Ben gerçek kültüre ulaşmış bir insanım.” dese, ona ne demeliyiz?


Sabri Tandoğan: Bu mümkün değil yavrum.


- Efendim, peki bir kitapçıya gidiyorsunuz, binlerce kitap var. Siz, “Çok ve çeşitli okumak gerekir.” diyorsunuz. Bir kimse bunların içinden neleri okuyacağını nasıl seçecek, hangi konulara öncelik verecek?


Sabri Tandoğan: Meselâ ilk konu din ve tasavvuf olacak. Sonra diğer konular…


- Efendim, ancak dinle ilgili pek çok yanlış bilgiler içeren kitaplar da olabiliyor raflarda? Bazılarının içinde bir yere sıkıştırılmış bir cümle ile kasıtlı olarak çok yanlış bir mesaj verilmeye çalışılıyor olabilir. Onları da baştan bilmek, tespit etmek mümkün değil.


Sabri Tandoğan: O zaman çevresindeki ehil kimselere soracak neleri okuması gerektiğini.


- Efendim, doğrusunu söylemek gerekirse bugün gerçek kültüre ulaşmak adına çok fazla kitap okuyacak zamanı olmuyor birçok kimsenin. Şimdi birisi size gelse, dese ki,“Efendim, benim bu kadar araştırma ve okuma için zamanım yok, bu şartlarda bunu nasıl başarabilirim ki?...” Siz ona ne söylersiniz?


Sabri Tandoğan: O zaman yavrum o kimse işyerinde, çevresinde herkese çok dikkat edecek. Onlardan sürekli bir şeyler öğrenmeye bakacak. Her şeye karşı çok büyük bir dikkat içinde olacak. Her şeyden, olaylardan dersler çıkaracak. Böyle böyle o kitabevindeki kitaplardaki bilgiler ona kendiliğinden gelmeye başlayacak. O kitapları da insanlar kendi bilgi ve tecrübelerine göre yazıyorlar nasıl olsa… Bir de tabii şurası var, meselâ dünyanın en büyük romancılarından birisi olan Maksim Gorki, bir fırında işçi idi. Yorgun argın evine dönebiliyordu. Ama odun alevlerinin karşısında yüzlerce kitap okudu ve onlarca kitap yazdı.


- Efendim, bir de siz “Herkesten bir şey öğrenebiliriz.” diye anlattınız. Peki burnu havada, herkesi küçümseyen, kendini bir şey zanneden insanlardan da öğrenmemiz gereken şeyler var mıdır?


Sabri Tandoğan: Vardır tabii. Onlardan da böyleleri eşek gelir eşek gider diye öğrenmiş oluruz.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

 

Geri Dön

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]