subHeader_l

 Gönül Sohbetleri - Cilt XIII                                                                   Sabri Tandoğan

 

Zaman Nasıl Değerlendirilir? I

Zaman bizim en kıymetli hazinemiz. Ama bunun farkına varan kaç kişi var. Meselâ bir iş yapacağız, ilk yaptığımız başlamayı ertelemektir. Bugünse yarın, yarınsa öbür gün, bu hafta ise öbür hafta. Hepimize her ay su parası, elektrik parası, telefon parası, kartımızdaki süre bittiyse hava gazı parası geliyor. Birçoğumuz her ay apartman aidatı ödüyoruz. Bunları zamanında ödeyen kaç kişi var? Hep erteliyoruz. Meselâ, okuyup iade etmek üzere arkadaşımızdan bir kitap alırız. Bir türlü elimiz gitmez, bir an evvel okuyup verelim diye. Hep erteleriz. Acaba kaç insan maaşını, ücretini aldığı zaman bütçesini yapar? Evlendiğim ilk aydan itibaren bir adetim vardı. Zarfların üzerine o ayki bütün harcamaları yazardım. Aldığım maaşı zarflara ayrı ayrı koyardım. Bu şekilde hayat boyu para sorunum olmadı. Hayat boyu, çocukluk yaşlarımdan itibaren kimseden ödünç almadım. Ayağımı yorganıma göre uzattım. n oldu eşimle beraber kuru ekmek yedik ama kimsenin kapısını borç için çalmadık. Ev almıştım, her ay belirli bir miktar müteahhide ödüyordum. O n aybaşıydı. Maaş aldık. Müteahhidin parasını zarfa koydum, fakat zamanında işten ayrılamadım. Çünkü çok önemli bir tüzük müzakeresi vardı. Müzakere bittiği zaman saat gece yarısı 23.00 idi. İşten çıkar çıkmaz müteahhide gittim. Kapısını çaldım. Beni görünce şaşırdı, “Hayrola Sabri Bey? dedi. Durumu anlattım. “Bu ayki borcumu ödemeye geldim. dedim. Müteahhit, “Ben almam o parayı, bir acelesi mi var? dedi. “Evet acelesi var. dedim. ”Ben bu parayı şimdi size vermezsem, gece sabaha kadar uyuyamam… Hayat, en ince ayrıntılara kadar saygılı olmadıkça, insanca, efendice yaşanmıyor. Borçlu bir insan eğer onurlu, efendi bir insansa borcundan kurtuluncaya kadar rahat ve huzur içinde yaşayamaz. Nereye giderse gitsin o borcu kafasında taşır. Benim borçlarımı günü gününe ödememdeki asıl incelik buradadır.


Beş yaşında küçük bir çocuktum. Rahmetli annem edebiyat öğretmeniydi. Üç dil bilen, çok kültürlü bir hanımefendiydi. Aynı zamanda çok titizdi. Bütün ev işlerini kendisi yapardı. Romatizmadan musdaripti. Yorulduğu, ayakta çok kaldığı zaman ağrıları başlar, hemen divanda on, on beş dakika istirahate çekilirdi. Yatarken muhakkak eline bir kitap alır, kaldığı yerden okurdu. Böylece her dakikasını değerlendirirdi. Bir gün, “Anneciğim, zaten çok kısa bir süre dinleniyorsun. O zaman içinde kitaptan ne kadar okuyabilirsin? diye sordum. Annem güldü, Yavrum, o süre içinde pek çok sayfa okunur, o kadar zamanımı niye boşa geçireyim?dedi. Bu söz, bana ömür boyu unutamayacağım bir ders oldu. O günden itibaren ben de her dakikamı değerlendirdim. Yirminci yüzyılın en büyük zekâlarından biri olan Einstein, günlük çalışmalarından yorulduğu zaman hemen piyanosunun başına geçer, müzikle dinlenirmiş. Bugün Larousse’dan sonra dünyanın en büyük lügatı kabul edilen “Litree”yi kendi halinde, dar gelirli bir Fransız olan Litree, günlük çalışmalarından ayırabildiği iki saatlik bir zamanla iki l gibi bir sürede hazırlamıştır. Dünyanın en büyük hikâyecisi olan Çehov doktordu. Kalabalık bir aile Çehov’un geliriyle t kanaat geçinmeye çalışıyordu. Çehov, evine biraz daha fazla para götürebilmek için gece yarılarına kadar çalışır, eve gelir, biraz bir şeyler yer sonra oturur hikâyelerini yazardı. O binbir güçlükle yazılan hikâyeler bugün dünya edebiyatında baş tacı ediliyor. Keza, büyük romancı Gorki bir fırın işçisiymiş. Bir yandan ekmek pişirirken bir yandan da kitaplarını fırında yanan odunların ışığında yazmış. Dünyanın en büyük ressamlarından Van Gogh, kulübe kadar bir odada yaşar, resimlerini orada yaparmış. Ağabeyinin verdiği ufacık bir harçlıkla, acı soğan, kuru ekmek yaşamaya çalışırmış. Bundan on beş sene evvel bir tablosunu açık artırmada hiç kimse satın alamadı. Japon Hükümeti bütçesinin önemli bir kısmını ayırarak o tabloyu aldı, müzesine götürdü. Ankaralı tasavvuf severlerin yakından tanıdığı Azize Anne, doksan yaşından sonra Kur’an-ı Kerim hıfzına başladı. Birkaç sene sonra Hakka göçtüğü zaman hıfzını bitirmişti.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

 

Geri Dön

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]