subHeader_l

 Gönül Sohbetleri - Cilt XIV                                                                          Sabri Tandoğan

 

Nefsin Islahı Ve İnsanın Tekâmülü II

(Çevrenin tesiri altında kalıp, kendi şahsiyetini geliştiremeyen, annesine, babasına, eşine, çocuklarına vs. taviz vere vere, yitip gidenlere…)


Sabri Tandoğan:


   “Eş, dost uğruna ömrün...


Tanıdık, tanımadık uğruna...”


diyor Gülten Akın bir şiirinde. Nedense yakınlarına gereken tavrı koyamıyor çoğu insan. Haksızlığa, firavunluğa boyun eğiyor. Ama bize de yazık değil mi? Nefsle değil de, Hak cephesi ile insanlarla ilişkide bulununca mesele kalmıyor.


—Efendim, böyle olunca, ortaya hiçbir düşüncesi, fikri olmayan, etraftan duyduğu sözleri papağan gibi tekrarlayan, insansılar çıkıyor.


Sabri Tandoğan: Öyle yavrum. Dünyaya kendi gözü ile bakanlar o kadar az ki. Yunus der ki,


“Bir siz dahi sizde bulun benim bende bulduğumu.”


—Efendim, ancak olaylara kendi gözü ile bakabilen bir insan şahsiyet olma yoluna girmiş oluyor diyebilir miyiz?


Sabri Tandoğan: Elbette yavrum. Gerçekten şahsiyetini bulmuş, hayata kendi gözü ile bakabilenler özgün. Ama çoğu insan kendi kendisi olamıyor. Bir başkasının bakış açısı ile olaylara bakıyorlar.


Yerine göre şahsiyetimizi korumak için bir mücadele vermemiz gerekiyor mu?


Sabri Tandoğan: İnsan, onurlu bir hayat yaşayabilmek için, kalmayı da, toplum tarafından dışlanmayı da göze alabilmeli. Birileri beni inandığım, bütün aşkımla bağlandığım değerlerden uzaklaştırmaya çalışırsa, tabii itiraz edeceğiz. Şahsiyet bakım ister. Aman o kızmasın, aman o darılmasın diye diye, şahsiyet de yok oluyor. İnsanın şahsiyetine set vuracak bir takım olaylar olacak. Ama biz bunlara eyvallah diyemeyiz. Yerine göre taviz verilir. Ama sürekli taviz vere vere şahsiyet yok oluyor. O zaman insan olaylara kendi gözü ile bakamıyor.


Bir yakınımızın tanıdığı yeni bir işyeri açmış, ama yürütememiş, kısa bir zaman sonra zarar edince kapatmak zorunda kalmıştı. Konu açılınca hocamıza sorduk:


—Efendim, yeni bir işyeri veya dükkân açılacağı zaman nelere dikkat edilmeli?


          Sabri Tandoğan: Akıllı bir tüccar dükkân açacağı zaman, bu çevredeki insanların asıl ihtiyacı nedir, bunu öğrenecek. Sonra bunu nasıl en ucuza satarım, onu düşünecek. Sonra müşteriye öyle ince, öyle saygılı davranacak ki kaynayacak müşteri. Ben liseyi bitirdiğim sene, bir işyerinde iki ay çalışmıştım. Ciroyu iki misli artırmıştım. Müşteriye yaklaşım çok önemli…


Zaman, zaman birçoğumuzun, negatif elektriğe maruz kaldığımız, bunun sonucunda hastalandığımız oluyor. Nazar konusu ile ilgili hocamıza sorduk:


Efendim, nazar boncuğu kullanmak batıl bir inanç mıdır?


Sabri Tandoğan: Bu tamamen fiziksel bir olay. Meselâ bir mimar ev yaptı, evin çatısına paratoner kondu. Buna batıl denilebilir mi? Aynı şekilde insan mavi taş takınca bu da batıl olmaz. Çünkü mavi taş negatif elektriği çekiyor. Bunun inanışla da alakası yok. Fiziki bir olay bu. Nazar iki çeşit olur: 1Eksi elektrikle, 2Artı elektrikle. Eksi elektrikle bakıldığında vücudun elektrolit dengesi bozuluyor. Artı elektrik ile nazar edildiğinde hasta iyileşiyor.


  Efendim, pozitif veya negatif elektrik insanda doğuştan mı vardır, yoksa sonradan mı kazanılıyor?


Sabri Tandoğan: İnsan dünyaya geliyor. Bunun için de, pozitife doğru eğilim de var negatife doğru eğilim de. Çocuk, aileden, çevreden aldığı etki ile ya artıya veya eksiye meylediyor. Bugün Türk toplumunda cazibe gücü ekside, çevre negatif insanların isteğine göre gelişiyor. Daimi eksi elektrik çıkaran insanların giyisileri çabuk yıpranıyor. Artı elektrik çıkaran insanların giyisileri otuz kırk yıl giyilseler bile yıpranmıyor. İnsanlarda eksi elektrik çoğalınca, tüm kâinatı da olumsuz etkiliyor. Hayvanlar korktukları zaman, eksi elektrik çıkarırlar. Bitkilerin de duyarlığı vardır. Bitkiler kendilerini seven insana karşı artı elektrik, korktukları insana karşı eksi elektrik çıkarırlar. Bir tek öksüzün kalbi kırıldığı zaman, deprem olabilir. Bir tek insana haksızlık yapıldığı zaman, deprem olabilir.


Hayat son derece ince bağlarla örülü, hayatta hiçbir şey boş, manasız değildir. Yolda giderken, bir insan bize kötü kötü baktı. Düşünecek olursak, biz de bir başkasına öyle bakmışızdır. Hayatta her şey, o kadar ince ipliklerle birbirine bağlı ki…


(Hocamız bizim daima hayat karşısında güçlü ve pozitif durmamızı ister.)


Eksi elektrikler ne kadar fazla olursa, hayat uçuruma doğru gider. Şartlar ne olursa olsun daima iyimser olacağız. Bizim bedbin konuşmaya hakkımız yok. Hakiki inanan insan hayatında yalnız değildir. Hepimiz hayata bir artı elektrik katmak zorundayız. Annemin bir n bile bedbin, karamsar olduğunu görmedim. Son nefesine kadar aydınlık, ışık dolu bir insan oldu. En büyük günah, bedbin, karamsar olmak... Belki bugün memleketimiz zor günler yaşıyor. Ama bizlerden yayılan artı elektrikler bunu yok edebilir.


(Ve dikkatimizi daima düşünmeye, ibret almaya çeker.)


İnsan duyabildiği, düşünebildiği, hissedebildiği kadar insan. Kur’an-ı Kerim’de bize en çok işaret edilen emir, “Düşünün, düşünenler için ibretler vardır.” Biz düşünmüyorsak yokuz. Tefekkür olmayınca, o hayat sadece fizyolojik olur. Yiyen, içen, uyuyan... İnsanı diğer varlıklardan ayıran, düşünmesidir. Düşüncelerimiz hayra matuf olmalı. Tek istisna olmadan, bütün eşyayı, bitkileri, insanları, hayvanları sevmeliyiz.


(Hocamızın en sevdiği kelimelerden biri de “yaklaşım”, daima kâinatta her zerreye yaklaşımımızın incelik dolu, güzellik, iyilik dolu olmasını bekler.)


Kim olursa olsun, insanlara en iyi yaklaşım; saygı dolu, sevgi dolu bir yaklaşım... İkinci olarak da, onun ıstıraplarına, sıkıntılarına, çilelerine bir ümit kapısı açmak... Bu bir konuşma ile olur, yazı ile olur, hediye vermekle, bir kitap vermekle olur. Hepimiz çevremizdeki insanlara yardımcı olmalıyız.


“Sımsıcak bir merhaba diyecektim,


Başımı usulca dizine koyacaktım…”


diyor Atilla İlhan. Hayatta basit olan hiçbir şey yoktur. En küçük hareketler bile son derece önemlidir. Ve insanoğlu, ağzından çıkan her kelime ile bedeninden sadır olan her davranışla, ya artı puan kazanır, ya eksi puan kazanır.


Kâinatta her şeyin sevgiye, saygıya, ilgiye ihtiyacı var. Herkesin başı okşanmak istiyor. Biz insanlara varlık yakıştırıyoruz. Bir şey sanıyoruz. Hâlbuki esas kötü olanların, en çok ilgiye, sevgiye ihtiyacı var. Kuşların, ağaçların, eşyanın bile...


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

 

Geri Dön

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]