subHeader_l

 Gönül Sohbetleri - Cilt XIV                                                                          Sabri Tandoğan

 

Nefsin Islahı Ve İnsanın Tekâmülü I

Efendim, insanın tekâmülünde sohbet önemli mi?


Sabri Tandoğan: Sohbet çok önemli, bazen bir saatlik sohbet ile yıllarca yapılan ibadetin veremeyeceği yol kat edilir.


Sohbette meşrep farkı önemli mi?


Sabri Tandoğan: Benim için meşrep farkı önemli değil. Kadirî olur, Nakşî olur, Mevlevî olur, Rufaî olur, sohbet önemli. Ben bu konuda taassup gösterenleri hoş karşılamıyorum.


Efendim, insanların delice içkiye, sigaraya sarılmalarının sebeplerinden biri de gerçek sohbetlerden uzak kalmaları olabilir mi?


          Sabri Tandoğan: Elbette, hiç şüphen olmasın. Gerçek sohbetle insan neden bu dünyaya gönderildiğinin farkına varır. Var oluşunun amacını sorgulamaya başlar.


Onlara biraz sevgi, biraz saygı, biraz ilgi gösterilirse içkiyi bırakırlar. Yeryüzünde hepimizin sevgiye, saygıya, sırtımızın okşanmasına ihtiyacımız var. Bir sadrazama sekiz kere suikast düzenlenmiş, ölümden dönmüş. Kırk gün evden dışarı çıkamamış, görevi bırakmış. Kırk gün sonra padişaha gitmiş, sadrazamlık istemiş. Padişah, “Neden tekrar görev istiyorsun?” deyince sadrazam, eteğini kaldırarak, “Padişahım bu etek öpülmek istiyor.” diye cevap vermiş.


(Sohbetimiz dönüp dolaşıyor, insanoğlunun belki de en büyük problemi olan nefs terbiyesine geliyor…)


—Efendim, nefsimizi nasıl terbiye edelim. Ona yasaklar mı getirelim?


Sabri Tandoğan: Çok önemli bir soru. Yıllardır nefsi ıslah etmenin yolları arandı. Mühim olan nefse güzel yollar açabilmek... Ben nefsimi ıslah etmek için ona hep güzellikleri yaşattım. Nefsimle uğraşmamak için hep bir meşguliyet içinde oldum. Çok kitap okumamın bir nedeni de nefsimle baş edebilmek. Van Gogh, din okulunda okumuş ama nefsi ile başa çıkamamış. Kendini deli gibi resme vermiş. Sürekli bir meşguliyet içinde olmak nefsi terbiye etmenin en güzel yolu, ama bu meşguliyet olumlu olmalı. Güzel sanatlar, biçki-dikiş, edebiyat, şiir, din, tasavvuf, vs. Aklımızı, imkânlarımızı hep iyiye, güzele sarf edeceğiz. Yaptığımız i severek, aşkla yapacağız, kâinatın en önemli i gibi yapacağız. Dünyanın en mutlu insanı benim diyebilmeli. Her şeyin hakkını vereceğiz. Her an bir meşguliyet içinde olursan, o zaman nefs aradan çekiliyor. Şeytan ‘Bu iş yerinde grev varmış. diyor, size yaklaşamıyor. Peygamber Efendimiz, “Nefsin senin binek hayvanındır. Ona rıfk ile muamele et. buyuruyor. İnsanlar nefsini ıslah etmek için kendisine ne eziyetler etmiş. Bir adam kırk l canı çektiği halde ekşi ayran içmemiş. Kardeşim ekşi ayranı kırk l kafanda taşıyacağına bir bardak içseydin, kurtulsaydın.


İki Budist rahip, bir nehirden geçeceklermiş. Bir genç kız gelmiş. “Karşıya geçmek istiyorum. Yakınlarda köprü var mı?” diye sormuş. Rahiplerden biri “Ben de karşıya geçiyorum, sırtıma bin, seni götüreyim.” demiş. Kızı sırtına almış, karşıya geçmiş. Sonra herkes kendi yoluna devam etmiş. Diğer rahip sırtında kızı taşıyana demiş ki “Oooo, kızı sırtına aldın. Seni başrahibe şikâyet edeceğim.” diğer rahip şu cevabı vermiş: “Ben kızı bir kere sırtıma aldım, bıraktım. Ama sen onu hâlâ kafanda taşıyorsun.”


Bütün bunlar olağanüstü haller yaşamak isteğinden mi kaynaklanıyor?


Sabri Tandoğan: Sen adam gibi doğru yolda yürümeyi öğren. İnsan teslimiyet gösterince buna mukabil Allah o kişiye tasarruf yetkisi veriyor.


       Biz akıllı sinema seyircisi gibi olayları izleyeceğiz. Sinema şeridi önümüzden geçiyor. Biz öldükten sonra da bu şerit devam edecek. Bu şerit, hayattır. Önemli olan o gün içinde bulunduğumuz statü nedir, önümüzdeki iş ne ise onu en iyi yapmaya çalışmaktır. Daima, ister çalışma hayatında ister evinizin bir köşesinde oturun birisi kalkıp size iftira atabilir. Size olmadık kötülükler yapabilir. Peygamber Efendimiz, bunun gibi birçok kötülüklere maruz kaldı. Olaylar karşısında hep sakin kaldı. Her münakaşa bizden bir şeyler alıp götürür, enerjimizi azaltır. Ama bizim enerjimiz sınırsız değil ki. Burada en büyük hatamız şu oluyor: Kaşımızda ruh sağlığı olmayan, akıl sağlığı olmayan insanlara göre tavır takınıyoruz. Bizim nasıl soğuğa, sıcağa, boraya, fırtınaya gücümüz yetmezse dışımızdaki insanlara da gücümüz yetmez. Ancak bize başvurduklarında yardımcı olabiliriz. Kissinger diyor ki, “Hayatta çözülemeyecek hiçbir problem yoktur. Yeter ki yaklaşımımız yumuşak, sıcak, tatlı olsun.”


O halde duygularımızı çok iyi yönlendirmemiz gerekir. Ama karşıdaki insan bizim üzerimize geliyorsa biz kendimizi nasıl idare edelim?


Sabri Tandoğan: Şöyle düşün, sen evinde oturmuş kitabını okuyorsun, o sırada kapının önünde bir köpek havlıyor. Şimdi bize ne bundan, biz de çıkıp o köpekle havlayalım mı? Herkes kendine göre hangi tecelliye muhatapsa onu gösterecek, köpek havlayacak, kedi miyavlayacak, yılan tıslayacak… İnsanlar da öyle. Hayatta kimse ile lâubali olmayacaksın. Herkesle saygılı, ölçülü bir mesafe içinde olacaksın. Hayatta müstakil hiçbir şey yoktur. Her şey birbirine bağlı. Biz hayata saygı gösterirsek hayat da bize saygı gösterir. Meselâ Danıştay’a tetkik hâkimi olarak girdim. Baktım, çılgın bir yarış var savcılık için, üyelik için. Ben hiç oralı olmadım. İşimi yaptım. Baktım bir gün sen üye oldun dediler. Peşinden koşarsan o kaçar.


“Ey düşmanım sen benim,


Rüzgârımsın, hızımsın.


      Gündüz geceye muhtaç,


      Bana da sen lâzımsın….”


Daima müminin yanında münkir, inananın karşısında inanmayan olacak. Hayat öyle. Her şey zıttı ile bilinecek. İnsan her zaman iyi ile kötü arasındadır. Yani iki ses var içimizde. Biri iyiye yöneltir, diğeri kötüye. Biz şeytana uymayacağız. Nefsimize değil, daima iyiye, artı puan toplamaya gayret edeceğiz. Her an, her dakika, her insanda olan bir şeydir bu. Biz şeytana bile küfür etmeyeceğiz. Çünkü o, vazifesini yapıyor. Sen de ona uyma. Birisi bize kızarsa, bağırırsa biz sinirlenmeyeceğiz. Çünkü o anda o, görevli bir melek. Bizi uyarıyor. Biz niye sinirlenelim. Biz kendi içimizdeki Yezit’le uğraşalım, kendi nefsimizi ıslah edelim.


İnsan için iki şık var. Ya Allah ile beraberdir veya Allah’tan uzaktır. Sıkıntı, stres, bunalım Allah’tan uzaklaştığımızın belirtisidir.


İnsan tek başına kendi nefsini terbiye edebilir mi?


Sabri Tandoğan: Manevi bir büyüğün olmadan nefsini anlayamazsın. Muhakkak bir yol göstericiye ihtiyaç var. İlk ıslah edeceğimiz insan kendimiziz.


Herkes, her an dünyaya yeniden doğuyor. Duruma göre her şey, her an değişiyor. “Aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz.”


Allah kimseye kaldıramayacağı yükü vermez. Bir problemle karşılaştığımız zaman, onu çözecek gücü Allah veriyor.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

 

Geri Dön

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]