subHeader_l

 Gönül Sohbetleri - Cilt XIV                                                                          Sabri Tandoğan

 

Güzel Sanatlar Üzerine Sohbet

Edebiyat profesörü Mehmet Kaplan, “Âli’ye Mektuplar” adlı eserinde, bir Anadolu kasabasında öğretmenlik yapan, edebiyatla, şiirle, kitapla alakasını kesen, boş zamanlarını kahvehanede geçiren arkadaşına şöyle söylüyordu: Kitap, edebiyat, şiir, senin neşen saadetin olacaktı. Her sabah güzel bir mısra ile uyanacak, her akşam güzel bir mısra ile uyuyacaktın. Ruhuna muhtaç olduğu iklimi yaratmadın. Ağaca su ne kadar lâzımsa, senin ruhuna da kitap o kadar lâzımdı.”


Değerli büyüğümüz Sayın Sabri Tandoğan, üç buçuk yaşında başlayan okuma aşkını, kitaplarla ünsiyetini, bu yaşına kadar aynı heyecanla sürdürüyor. Kendisiyle, güzel sanatların insan ruhuna etkileri üzerine konuştuk. Değerli büyüğümüz sorularımızı cevaplıyor…


Fatmagül Hanım: Efendim, sizin güzel sanatların her dalına önem verdiğinizi, yakından ilgilendiğinizi görüyoruz. Küçük yaşınızdan itibaren resim sergilerini gezmeye başlamışsınız. Tiyatro, sinema, müzik, edebiyat, şiir, futbol... Hepsi ilgi alanınız içinde. İnsanı ilgilendiren her şeyle ilgili olduğunuzu görüyoruz. Efendim, güzel sanatların insan ruhuna etkileri nelerdir. Sizce muhakkak ilgilenilmesi gerekli midir? İnsanın manevi hayatına da katkısı var mıdır?


Sabri Tandoğan: Evet şöyle ki, güzel sanatlar, insan ruhunu sertlikten, kabalıktan kurtarır. Ona daha yumuşak, daha insancıl bir hava kazandırır. Bence güzel sanatların en büyük rolü, insan ruhunu dine ve tasavvufa hazırlamasıdır.


Güzel sanatların en yücesi, en muhteşemi, Hat Sanatıdır. Hat Sanatı insanı Allah’a götüren bir köprüdür. Çok güzel Hat eserleri karşısında, abdest alarak, huşû ile, edeple, saygıyla bakacak olursak, birdenbire çevremiz değişiveriyor. O anda bizi bir başka manevi âleme götürüyorlar. Hat Sanatı ile yazılmış bir levhaya bakmak bile ibadettir.


Prof. Carl Ebert’in zamanında Ankara’da tiyatro, öyle asilleşmiş, öyle ihtişamlı bir çizgiye çıkmıştı ki, bazen tiyatrodan geldiğim zaman kendimi arınmış, temizlenmiş, yücelmiş hissederdim ve içimde hep ibadet etme ihtiyacını duyardım. Ahmet Muhip Dranas’ın “Gölgeler” piyesindenbazı cümleler halâ hatırımdadır. Lise ikide idim bu piyesi seyrettiğim zaman...


“Ne kadar olmaz şeylerle cebelleşiyoruz ya Rabbim. Şu küçük küçük kavgaların, didişmelerin ne manası var. Mühim olan içimizin bizi alıp götürdüğü dünya. Hayatla karşı karşıya yapayalnız kaldığımız an mühim. Koşup koşup da, vapuru, treni kaçırdığımız an mühim.”


Eski Yunan klasiklerinden, Sofokles’in “Kral Oidipus” piyesine beş kere gitmiştim. “Kimsenin sonunu düşünmeden mutludur demeyiniz. Bu muhteşem cümle ile sona eriyordu piyes. Bu piyesler, insanı insana öğreten, hayatı, var oluşun manâsını öğreten piyeslerdi. O günlerin tiyatrosu öyle muhteşemdi ki, hayatımıza renk, ışık ve güzellik getiriyordu. Tiyatroya bir mabede gider gibi giderdim. Çıkarken ürperir, hayret, hayranlık duyguları içinde kalırdım.


Ne yazık ki bugünkü tiyatro en kötü dönemini yaşıyor. Tiyatro bütün öğretici, eğitici niteliklerini kaybetmiş. Cambazhane eğlencesi halini almış.


Fatmagül Hanım: Efendim, bugünkü koşullarda günümüz insanı hayatına nasıl bir renk, ışık, güzellik getirecek? Sizin Carl Ebert zamanındaki tiyatroda yaşadığınız hayret ve hayranlık duygularına nasıl ulaşacak, nasıl arınıp temizlenecek, nasıl kendini Allah’a daha yakın hissedecek?


Sabri Tandoğan: Aslında hayatı bir tiyatro sahnesi gibi algılayabilirsek, herkes her an bu sahnede rolünü oynuyor.


          Günün bütün olayları, yetişebilmemiz, tekâmül edebilmemiz, biraz daha insancıl bir havaya bürünebilmemiz için bir vasıtadır. Telefon çaldığı zaman, sıcak, tatlı bir sesle “Buyurun efendim diyebilmek, başlı başına bir sanat olayıdır.


Bir ev hanımının sofraya yemek getirişi, aile fertlerine onu taksim edişi de, inceliğin, zarafetin, edebin, güzelliğin bir örneği olabilir.


Sokakta yürürken selâmlaşmak, başlı başına bir güzel sanattır.


En ufak iyiliğini gördüğümüz bir insana içten, gönülden teşekkür etmek, bir güzel sanattır.


Nur içinde yatsın, Allah’ın rahmeti üzerine olsun. Bandırmalı Ali Efendi Hazretleri dükkânında meşgulken, telefon çalar. Merhum telefona çıkar, “Buyurun efendim. der. Telefon eden kimse, t evini taksi durağı sanır. “Acele bu adrese bir taksi gönderin. der. Hemen Hazret dışarı çıkar. Bir taksi bulur. Ücretini verir ve o zata gönderir. “Neden böyle yaptın? diyenlere, Yanlış numara çevirdin, burası taksi durağı değil, deyip adamı mahcup etmek istemedim. der.


Merhumun ömrü hep böyle inceliklerle doluydu. İnsan onunla birlikte iken, hem huzur içinde olur, hem de manen zenginleştiğini hissederdi.


Yıllarca önceydi. Viyana’da kaldığımız otelin yanında bir süpermarket vardı. Merhum Rânâ Hanım’la Viyana’yı gezmiş, akşam otele dönüyorduk. Süpermarketten şeftali aldık. Kasaya para yatırmaya gittik. Görevli hanım parayı alırken teşekkür etti. Hayatımda, o kadar güzel teşekkür eden başka bir kimse görmedim.


Bir arkadaşım Japonya’da bin kişinin yemek yediği bir lokantaya gitmiş. Bin kişi yemek yiyor, çıt çıkmıyor. Bizde on kişinin yemek yediği bir pideciye, dönerciye gidin, gürültüden kafanız şişer.


Fatmagül Hanım: Efendim, hayatın her alanına güzel sanatların sesini duyurdunuz. Bu şekilde yaşanan bir hayata ‘yaşama sanatı’ demek daha yerinde olur. Çoğumuzun gözünden kaçan küçücük nüansları bulup çıkartıyorsunuz. Onlarla hayatınıza bir renk, ışık katıyorsunuz. Bir teşekkürde bile nice güzellikler, incelikler yakalıyorsunuz. Bu bakış açısına nasıl ulaştınız?


Sabri Tandoğan: Her an bir güzelliği yaşayarak…


Fatmagül Hanım: Şöyle de diyebilir miyiz? Siz de, “Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır.” diyen Yunus’un bakış açısıyla hayata baktınız.


Sabri Tandoğan: Evet diyebiliriz. Hayatın bütün hadiseleri, bizi bir güzelliğe, bir inceliğe, bir zarafet ve edebe götürebilir. Hayatımızı o kadar güzel, öyle inceliklerle dolu yaşayalım ki, sonunda kendi yaşantımız bir şiir olsun.


Fatmagül Hanım: Efendim, o zaman insan Allah’a yaklaşmış oluyor mu?


Sabri Tandoğan: Her güzel sanat, insanı Allah’a farklı yönlerden


yaklaştırıyor. Önemli olan tüm sanat dallarını ayrı ayrı özümlemek, içimizde duymak, yaşamak…


Bugün yaşadığımız hayat gereği içimizdeki menfezler kapanıyor. Onların açılması gerekiyor. Bu açılımlar güzel sanatlar yolu ile gerçekleşiyor. Bazen bir tablo görüyorsun, o menfezleri açıyor. Bazen bir müzik eseri, meselâ Mahur Beste insanın içinde çok güzel, değişik açılımlara sebep oluyor.


Seher rüzgârında öyle bir şey var ki, insan yeniden dünyaya gelmiş gibi oluyor. Bunu kaç kişi hissedebiliyor? Diriltici bir etkisi oluyor. Kendinde bir dinçlik, bir enerji hissediyorsun.


(Tüm bu güzellikleri yaşamanın belli bir kültür seviyesine yükselmiş olmayı gerektirdiğinin bilinci ile sorulan bir sual üzerine sohbetimiz insanın tekâmülü üzerine kayıyor.)


İnsanın ilmi arttıkça ALLAH’I daha çok tanıyor. İnsanı hayat olgunlaştırır. Bir yazarı okurken, hatta bir insanla sohbet ederken, o sohbet bize bir şeyler veriyorsa, manevi yüceliklere götürüyorsa, onun bir anlamı vardır. Bugün öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, okunacak kitabı bulmak da zor, sohbet edecek insanı bulmak da. Onun için çok dikkatli olmak lâzım.


Her şeyi bir plân dairesinde yapmalıyız. Çamaşır yıkamak, ütü yapmak her şey bir plan dairesinde olacak.


“Zamana saygı duyun, zaman Allah’tır.”


Fatmagül Hanım: Efendim, bize bir yaşama sanatı ustası olarak, yaşama sanatının inceliklerini anlattınız. Demek ki, günlük hayat içinde yaşanılan her an, bir estetik düzeyde, bir güzel sanat çizgisinde olmalı. Herhalde böyle yaşanılan bir hayat insanı huzurun, mutluluğun, edebin, inceliğin zirvesine çıkaracak, tıpkı sizinle olduğu gibi, böyle insanlar çevrelerine de bu huzuru, mutluluğu, güzelliği, edebi inceliği yansıtacaklar. Onların yanında insanlar kendilerini daha mutlu, daha huzurlu, tıpkı cennette imiş gibi hissedecekler.


Efendim, Allah ömrünüze bereket versin. İnsanlık kültür tarihine sunduğunuz hizmetleri daim kılsın.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

 

Geri Dön

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]