Konu : Görece
Gönderen :
Mehmet Doğramacı
Tarih :
9/21/2006 9:17:42 AM
GÖRECE
Einstein,zamanda izafiyet teorisini ortaya attığında bilim çevrelerinde yer yerinden oynamıştı. Zaman, dünya ve uzaya göre farklılıklar gösteriyor, Kur’anî kavramla “an içre anlar, zaman içinde zamanlar” yaşanıyordu. Aslında göreceli olmak; bir başka varlık ve ortama bağlı olarak hüküm verilmek, değer kazanmak sadece zamanda değil, başta kendi öz benliğimiz olmak üzere tüm kâinatta işleyen sistemin bütün mekanizmalarında mevcut. Sebepleri, nedenleri ötede değil, kendimizde görmek inceliğinden hareketle,biz yine bizden yola çıkarak göreceliliği örneklerle kavramaya çalışalım.
Kendimi ele almalıyım önce. Beni “Mehmet” diye isimlendirmişler ve ben de bu şekilde çağrılmaya alışmışım.Kendime göre et-kemik bir Beden, ahiret boyutuna göre Ruh, şeytana göre kandırılmaya müsait bir Oyuncak, meleklere göre önünde secde edilecek kadar saygı duyulan bir Adem Oğluyum. Cennet, nimetlerini sunmak; Cehennem, yutup öğütmek üzere ateşli bir heyecanla beni bekliyor...
Anneme göre Çocuk, eşime göre Koca, oğullarıma göre Baba, yeğenlerim için Amca, maiyetimdeki elemanlar için Müdür, devletim için Vatandaş, amirim için Memur, okurlar için Yazar, sevenlerim için Dost, sevmeyenler için Düşman, esnafa göre Müşteri, hocalarıma göre Öğrenci, ev sahibime göre Kiracı, mahalleliye göre Komşuyum. Adı Mehmet olan ben; ilişki içinde olduğum çevre ve ortamlara göre ne çok roller üstlenmişim değil mi?... Hepsine karşı ayrı ayrı sorumluluklarım, ödevlerim var. Tamamını memnun etmeyi çok İstiyorum, ama bazen birinin hakkını gözetirken ötekini ihmal etmenin üzüntüsünü yaşıyorum. Dışarıya bakalım.Bugün hava güneşli. Hatta, oldukça sıcak bile denebilir, terliyoruz, bol miktarda soğuk sıvı tüketmek için çabalıyoruz. Çamaşır kurutmak isteyen ev hanımına göre ele geçmez bir fırsat. Çiftçi Ali Dayı için durum hiç de öyle değil. Kuraklık artıyor, bereket azalıyor. Buğday başaklarının olgunlaşması
için yağmura ihtiyaç var.
Bir başka gün. Hava epeyce serin. Kuru ayaz jilet gibi kesiyor insanın suratını. Kömürcü Nevzat Bey dükkanında ıhlamur yudumlarken, kapıda bekleşen müşterileri olduğu için mutlu. Bitişik Meşrubatçı Ahmet Bey üzgün. Bu kadar soğuk havada kim gazoz içer ki?!..
Akşam bir türlü uyuyamadınız. En arka azı dişinizdeki çürük son günlerde iyice derinleşmiş. Kudurgan bir ağrı sabaha kadar kıvrandırıyor sizi. Ertesi sabah alelacele Diş Hekimine koşuyorsunuz. Sizi tedavi eden dişçi, o gün de rızkı ayağına geldiği için sevinçli. Muayeneden sonra uğrayacağınız Eczacı da sevinecek bir miktar kazanacağı için. Size azap olan diş ağrısı, birilerine nimet oldu!... Ağrı size göre işkence, onlara göre geçim vesilesi, neşe kaynağı!..
Hayvanlar Alemi Belgesellerini seyretmişsinizdir. Afrika ormanlarında Kaplan sürülerinin önüne katıp kovaladığı ceylan yavrusunun içler acısı durumuna üzülürsünüz. Ceylan yorulduğu anda kaplanların rızkı çıkmıştır. İştahla parçalarlar körpe avlarını. ”Yazık oldu yavru ceylana” dersiniz. Acımasız pençeler arasında ceylan, azabı yaşarken, kaplanların midesi bayram yapar. Anne geyik yavrusunu yitirmenin ıstırabını duyarken, baba kaplan indeki yavrusuna yiyecek götürmenin hazzını yaşar.
Arabanız gün geçtikçe yoğunlaşan trafik keşmekeşi içinde dikkâtsiz bir sürücünün hışmına uğruyor ve darbe alıyor.Araçtan iniyor, bağırıp
çağırıyorsunuz. Tamiri de bir hayli para. Beklenmedik bir delik açılıyor
kesenizde. Oto tamirciye koşuyorsunuz. Kaportacı, karbüratörcü, elektrikçi o gün de para kazandıkları için seviniyor. Size zarar olan; onlara fayda ve kazanç oluyor.
Yakınlarınızdan biri ölümcül hastalıkla boğuşuyor hastanede. Doktorlar, hemşireler, eczacılar, tahlil yapanlar sizin hasta üzerinden işlerini icra edip hayatlarını kazanıyorlar. Ecel geliyor, vefat ediyor.
Morg görevlisinden cenaze yıkayıcıya, ambulans şoföründen mezarcıya kadar bir dizi insana iş ve ekmek çıkıyor.
Gündeme bakıyoruz.Patronluğunu ilan eden Bush’a göre Saddam bir diktatör. Irak’lı bir avuç Baas Militanına göre ise; Milli Kahraman. Birleşmiş Milletlerde tüm dünyayı karşısına alan Bush da bir diktatör.ABD menfaatlerine göre Irak kaymaklı bir pasta. Masum halka göreyse kutlu bir vatan. Dünya sisteminin iri göbekli patronları nezdinde Bush fedakâr bir devlet adamı. Barış yanlısı çoğunluğa göre zalim bir psikopat.
Göreceli bakışın dar çerçevesi içinde dahi fark edebildiğimiz müthiş bir denge var kâinatta.Bilimin “Orman Kanunu”dediği dengeye İslam “Sünnetullah (Allah Sistemi)” diyor. Alt boyuttan baktığımızda acımasızlık, azap, haksızlık olarak gördüğümüz o dengeye, bir üst boyuta çıkarak Sünnetullah penceresinden bakmaya çalışalım.
Âleme göreceli gözlerle baktıkça azap-lütuf, mutluluk-mutsuzluk, ezen-ezilen, fakir-zengin, güçlü-zayıf, yiyen-yenilen şeklinde bir çarkın döndüğünü görüyoruz. Çarkın içine bakınca manzara bu. Şimdi azıcık geriye çekilip işleyen sisteme topluca bir bütün olarak bakmayı deneyelim.
Fabrikada asgari ücrete ter döken işçi babaya acıyor, bazen havalı patronlara öfke doluyorsunuz. Pekala, söyler misiniz,herkes patron düzeyinde gelire sahip olsa işçiliği kim yapacak? Üretim dişlileri nasıl dönecek de alış-veriş, ticaret, piyasa oluşacak?!..
Kaplanların parçaladığı ceylana acıdınız. Ceylanlar olmasa kaplanlar aç kalmaz mı? Bize göre masum,günahsız olan ceylan yavrusu ölmeden az evvel taze filizleri acımasızca(!) yiyerek öldürmedi mi?(...)Yeşil çimenler neler çekti ceylan dişlerinden?!
Hastalanınca üzüldünüz. Hiç kimse hastalanmasa Tıp alanında çalışanlar nereden ekmek yiyecek? Evde radyom, televizyonum, fırınım bozulunca hesapta olmayan bir harcama çıktı diye sinir oluyorum. Bunlar olmasa tamirciler nasıl geçinecek?!
Az daha geri çekilip ÖZ’e baktığımda gözümde ne saadet kaldı ne azap! Sadece Yaratıcıya hayranlık içinde şunları mırıldanıyorum: Sistem Harika İşliyor!..
Mesnevi’de okuduğum bir cümle ile Mevlana’mız söze giriyor: “Aklı ve Mantığı sat da Hayranlığı satın almaya bak!” Önceleri garipsediğim bu söz, şimdilerde daha anlamlı benim için.
Sorumlu olduğum insanların tamamını memnun etmeye çabaladıkça yoruldum, yıprandım. Mevlana kulağımı çekerek ikaz etti: “İnsanları memnun etmek için ne kadar gayret edersen et başaramazsın. Sen yaratılanı değil Yaratan’ı memnun etmeye bak. O zaman yaratılanların da senden memnun olduğunu göreceksin!” Bu sözü kavradığım gün, Rabbimle aramda daha iyi bir bağ kurulduğu gibi tüm yorgunluklarımın geçtiğini hissettim.
Ortaokul yıllarıma uzanıyorum. Fen Bilgisi Öğretmenimiz bir gün derse renkli yuvarlak bir düzenek getirmişti. Yedi rengi tek tek anlattı bize. Siyah-Yeşil-Kırmızı ayrı dilimler halinde yer tutuyordu çark üstünde. Birden çarkı hızla çevirmeye başladı. Bir süre sonra yavaş yavaş kaybolan renkler tek bir renge;beyaza dönüşüyordu. “Güneş de böyledir çocuklar, beyaz görürüz ama o tüm renkleri barındırır içinde” dedi. Şimdi, yıllar sonra anlıyorum:
Âdil-Razzâk-Ğafûr-Rahîm-Vekîl-Kahhâr-Fettâh olan Allah; 99 ismi gereğince çok renkli bir sistem işletiyor kâinatta.Önceleri O’nu kâh Vasi’(Genişlik Veren) görüp sevinirken, kah Muksit (Daraltan) görüp sıkıntılara üzülürdüm. Rahîm oluşuna, Ğufran’ına nail olmak, cennetine ümit beslemek içimi ferahlatır, Gadabı ve Celâli, Cehennemi aklıma geldikçe de korkudan titrerdim. Şimdilerde tamamen
değişti fikirlerim. Kahır da Lütuf da bize göre!...O; SADECE OLMASI
GEREKENİ OLDURUYOR!..
Dönencede renk cümbüşünü seyretmek çok hoş. Ama inanın Dostlarım, renkleri döndürüp sadece beyazı, NUR’u seyretmek, olanları NUR çarkının dişlileri olarak kabullenmek ondan da hoş!..
Renklere, hayata, akan gelişmelere TEK-BÜTÜN diye bakınca karanlıklar kayboluyor, acılar, sancılar, sızılar, kahırlar eriyor. Sadece ve sadece O’NUN NURU kalıyor.
Geçici renk armonilerine dalıp gitmek mi, Renklerdeki dönüşümü fark edip Ebedi Nuru seyretmek mi daha güzel?!...
Karar sizin!..
www.sufizmveinsan.com sitesinden alınmıştır.
|