Sayın “Sevgi Çiçeği”,

28.2.2009 tarihli mailinizi aldım.

Kıymetli yavrum, Kur’an-ı Kerim’de “Allah, her an yeni bir şe’n üzeredir.” Buyruluyor. Hayat, her an değişiyor. Hem herşeyiyle, biz değişiyoruz, çevre değişiyor. Yunus’un bazı mısralarını yetmiş yıldır okuyorum, doyamıyorum. Her okuyuşumda ayrı bir mana, ayrı bir güzellik buluyorum. Çünkü ben her an değişiyorum. Rahmetli eşim Rana Hanım’ın yüzüne kırk dört yıl ayrı bir heyecanla baktım. Onda her gün ayrı bir güzellik gördüm. Ortaokuldayken resim hocamız Sema Hanım bize büyük ressamların eserlerini gösterirdi. Leonardo De Vinci’nin Mona Lisa isimli eserini, Millet’in “Sabah Duası” isimli eserine her gün bakar, doyamam. Her gün ayrı bir heyecanla sarsılıyorum. Çocukken Peygamber Efendimizin “Ya hayır söyle, yahut sus.” Hadis-i Şerifini okumuştum. Aradn bunca yıl geçti. Her gün birçok defalar tekrarlıyor, doyamıyorum.

Değerli yavrum, her an hepimiz değişiyoruz. Önemli olan bu değişimin müspete, iyiye ve güzele doğru olması.

Zikretmek, Allah’ı anmaktır. Onun sayısı olur mu? Mevlid yazarı Süleyman Çelebi bir mısraında “İnsan Allah’ı içten, derinden, gönülden bir kere ürpererek anarsa bütün günahları sonbahar yaprakları gibi dökülür” diyor. İnsan, günde bin kere zikir yapabilir ama gaflet halindeyse, aklı mütemadiyen başka yerlere kayıyor ise ne dereceye kadar faydalı olabilir? Önemli olan her an, her yerde zikir halinde olabilmektir. Bazan bulaşık yıkarken öyle heyecanlanıyorum ki bir bardağı durularken Allah’ın elini tutmuş gibi oluyorum. Her işimizi zikrederek yapsak ne güzel olur. Buna “zikr-i daimun” denir. Her an insanın sevdiği ile beraber olması ne güzel bir olaydır. İşte o zaman “Sevmek, devam eden en güzel huyum”, “Aşk gelicek cümle eksikler biter.”,

“Gelin tanış olalım,

İşi kolay kılalım

Sevelim, sevilelim

Dünya kimseye kalmaz.”

diyebiliriz. Selam, sevgi ve saygı ile.

Sabri Tandoğan

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :