Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : “Yunus bir haber verir, işidenler şad olur”
Gönderen : Çiğdem Seçkin Gürel
Tarih : 3/15/2009 11:56:36 AM


 


 


Aziz Büyüğümüz ve Değerli Dostlar,


Bütün esenlik ve güzelliklerin sizlerle olması dileğiyle hepinize yeniden Merhaba...


 


Efendim, bugün çok kıymetli, örnek bir hanımdan bahsederek başlamak istedim. Sultan II. Mahmûd Han’ın eşi olan Bezm-i âlem Vâlide Sultan çok şefkatli, yardımsever pek mübarek bir hanımefendi imiş. Fakir hastaların yatıp tedâvî edilmesi için Vakıf Gurabâ Hastanesi’ni, bugünkü adı İstanbul Kız Lisesi olan "Bezm-i âlem Vâlide Sultan Mektebi" ni yaptırmış. Ayrıca Beşiktaş’ta büyük bir çeşme, Yahyâ Efendi dergâh ve mescidine ilâveler ile Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere’de pek çok hayır hizmetlerinde bulunmuş...Bu müesseselerin ayakta durmaları için de vakıflar te’sis ettirmiş...



Bezm-i âlem Vâlide Sultan hakkında anlatılan bir menkıbe şöyle:



"Vâlide Sultan, yağmurlu bir havada faytonla saraya giderken bir su birikintisi içersinde çırpınarak boğulmakta olan bir kedi yavrusu görür. Hemen faytonu durdurur. Ve titremekte olan küçük kedi yavrusunu çıkarır, üzerindeki suları elleriyle silerek kucağında büyük bir anne şefkatiyle ısıtmaya başlar. Daha sonra saraya geldiklerinde kedi yavrusunu güzelce doyurur ve ona gereken bütün ihtimâmı gösterir ve yavru kediciğin ölümden kurtulmasına vesile olur.”



Vefâtından sonra sevenlerinden biri, kendisini rüyasında görür. Merakla sorar:
"Vâlide Sultanım,” der, “Siz dünya hayatında büyük hayır-hasenât sahibi bir kimseydiniz. Kimbilir Cenâb-ı Hakk, sizlere ne büyük ikrâm ve ihsanlarda bulunmuştur!"

Vâlide Sultan şöyle cevap verir:



"Evet, yaptığım bu hayır ve hasenâta karşılık Cenâb-ı Hakk, bana büyük ikramlarda bulundu. Fakat en büyük ikrâm, boğulmakta olan bir kedi yavrusuna gösterdiğim şefkât dolu hizmetimden dolayı lütfedildi." der.


 


Sevgili büyüğüm, Resulullah Efendimiz de, “Bir insanı kurtarmak, dünyadaki bütün insanları kurtarmak gibidir” Buyurmuşlar. Tıpkı sizin bu güzel Gönül Sohbetleri sitesinden çağın bunalan insanlarına herkesin anlayabileceği bir dille seslenerek ellerinizi uzatmanız, bir baba şefkatiyle kucaklamanız ve onları adeta derin bir kuyuda boğulma tehlikesinden kurtarmanız gibi...


 


Sevgili büyüğüm, size sonsuz teşekkürlerimizi bir kez daha sunarken sözü burada sohbet notlarınıza bırakıyor, hepinize sonsuz incelikte güzellikler, hayır ve iyiliklerle bir nakış gibi işlenmiş sevinç ve mutluluk dolu güzel günler diliyorum...


 


 


Hoşçakalın...


 


 


 


Çiğdem Seçkin Gürel


 


SOHBETLERDEN DERLEMELER


 


“Gel kurtar kendini varlığın dar hende­sesinden
Yürü hür maviliğin bittiği son hadde kadar”

Yahya Kemal


 


“Efendim, insanda iman olmayınca tad alma duygusu da gittikçe azalıyor. İmanı olmayan insan güzellikleri gereğince algılayamaz. İman olmayınca aşk da olmuyor. Bitkiler, eşya ve cemadât da karşı tarafın imanındaki kuvveti algılar ve ona göre tepkiler verir. Din, aşktır, Allah’a duyulan aşktır! Bulaşık yıkamak için bardağı eline aldığın zaman Allah’ın elini tutuyormuş gibi ürpereceksin. Aşk olmayınca namaz da “yat, kalk” oluyor. Rahmetli Münir Bey ona “İsveç cimnastiği” derdi. Ben halıya basarken ürperirim, acaba üzerindeki desenleri, çiçekleri incitiyor muyum diye. Diyeceksiniz ki bu neye yarar? Aşk olunca insan nerde olursa olsun kendini Allah’la baş başa hissediyor.


 


 


“Kâbede, puthânede çağırırım Dost, Dost diye!”


Kenan Rıfai Hz.


 


Puthanelerde, meyhanelerde yerine göre öyle insanlar olmuştur ki onların samimiyetine kimse ulaşamamıştır. “İki gönül bir olunca samanlık seyran olur”. Olur mu? Olur! İki gönlün bir olması demek Allah’la bir olması demektir. İşte bütün bunlar ne camide, ne okulda öğretilmiyor. Bugün yaşamanın sadece sevmek demek olduğunu insanlara kimse söylemiyor.


 


Mevlana, bir medrese hocası iken neden Şam’dan gelen gariban bir insanla ülfet etti? Çünkü Şems, Mevlana’ya, aradığının kendi içinde olduğunu öğretti. Bir gün havuzun kenarında oturuyorlardı. Şems, Mevlana’nın bütün kitaplarını aldı, suya attı. Rahmetli Azize Anne de bir gece uyanır, bakar eşi, Celâl Bey kitap okuyor. “Celâl,” der, “bugüne kadar hep satırlarda aradın, artık biraz da sadırdan okusan??” Ben Azize Anne ile kırkaltı yıl sohbet ettim. Onu bir kere bile bedbin, karamsar görmedim. Her zaman cayır cayır yanan bir ateş gibiydi. Ama bu iş kitap okuyarak olmaz. Sen bir sürü okullarda okursun, sadece bilgin artar, yine de kendine yabancısındır. Bir kimse sadece Gönül Sohbetlerini okusa ona yeter. Onlarda özün özünün özü var. Milyonlarca kitabı al kaynat, kaynat, özünün özünü çıkart, işte o öz Gönül Sohbetleri’nde var.


 


Panait Istarati adlı bir yazar var. Hayatı ve insanları anlayabilmek, tanıyabilmek için her işe giriyor, çalışıyor. Ve eserlerini kaleme alıyor. İnsan hayatı ve insanları tanıdıkça, çözdükçe olgunlaşır. Yıllarca önce okuduğum bir kitapta en akıllı insanlar ticaret erbablarıdır yazıyordu. Bunu uzun uzun düşündüm. Bilim adamı labaratuara çekiliyor, deneyler yapıyor, ama insanı tanıyamıyor. Ticaret adamı ise pek çok insanla sürekli irtibat halinde oluyor. Mesela evli bir insan da evli olmayana göre daha olgun oluyor. Herbiri farklı karakterde olan çocuklarla ilgilenmek, eşini ve çocuklarını anlamaya çalışmak insanı olgunlaştırır. Resulullah Efendimizin Hz. İsa’ya üstünlüklerinden birisi de evlenmiş olması idi. Bugün bazı insanlar “Ben dindarım, din dışında başka işlerle ilgilenmem.” diyor. Bu çok yanlış. Madde ile mânâyı, bu dünya ile öbür dünyayı, kadın ile erkeği ayrı ayrı düşünmek yanlış. Vaktiyle zamanın padişahı çıktığı bir seferden hezimetle dönmüş, çok üzgün. Zamanın şeyhülislamının dikkatini çekiyor, “Hünkarım,” diyor, “niye bu kadar üzülüyorsunuz, yenilgi olacak tabi. Dünya kafirin, ahiret Müslümanın!”. Bu ne kadar yanlış bir düşünce efendim. Ahirette mutlu olacağımız ne malum. Bir Müslüman neden dünya hayatını efendice yaşamasın, Hadislere göre hayatına şekil vermesin, neden mutlu bir evlilik yapmasın, neden güzel giyinmesin, neden ağız tadıyla yeyip içmesin, neden herkesle iyi geçinmesin?... Ben sadece ahiretle ilgilenirim ne demek efendim?? Bütün mesele dünya hayatı ile ahiret hayatını birbirinden ayırmamak, madde ile mânâ arasında senteze ulaşabilmek...


 


Bütün iş kâinattaki şifreleri çözebilmekte, o işaretleri Hak’dan bilmekte. Bazı insan o mesajları algılayabiliyor, bazıları ise algılayamıyor. Azize Anne, “Görenedir görene, köre nedir, köre ne?” derdi. Bunun ilk şartı görmeyi istemektir. Eğer insanın içinde hazret-i insan olma aşkı yoksa o insanın önüne en büyük hakikatler bile konulsa gene de hiçbir şey anlayamaz. Öyle insanlar vardır ki en ufak bir işaretten, gözün en ufak bir neminden onun gönlündeki ıstırabı hisseder. Bugünkü evliliklerin bu kadar dejenere olması da bu yüzden. Ne erkek kadınını, ne de kadın erkeğini anlamak istemiyor. Her iki taraf da bildiğini okuyor.


 


Hayatta Ebu Cehillerle karşılaşınca diretmeyeceğiz. Bir iki kere söyleyeceğiz, anladı, anladı. Yoksa ısrar etmeyeceğiz. Peygamber bile başedemedi. Herşey nasiple. Evliliklerde de bu oluyor. Öyle erkekler var ki bir kadının onu adam etmesine imkan yok. O zaman ölüm bahasına da olsa ayrılmayı düşünmeli. Ama kadın “İlle ben onu adam edeceğim” diyor. Hayatta “herşeye rağmen” diye birşey yok! Kimse kendisini bir insana zorla sevdiremez.


 


Bir kimsenin mana yolunda ilerleyebilmesi için ona rehberlik edecek kimseye yolunun düşmesi çok ince bir konu. Bu hem bir nasip meselesi hem de insanın bunun için gerekli şartları önceden hazırlaması lâzım. Mürid öyle temiz bir hayat yaşayacak ki mürşit onu çeksin. Dolayısıyle insan nasibini aslında kendisi hazırlar. Öyle durup dururken ne hop diye bir mürşid çıkagelir, ne de hop diye bir erkek bir kadına aşık olur. Bütün mesele, şartlar ne olursa olsun dürüst, temiz, pırlanta gibi bir hayat yaşamak... ‘Bugün acaba kime iyilik yapabilirim, kimin içinde bir ümit ışığı, bir güzellik uyandırabilirim? Kimin derdini, sıkıntısını paylaşabilirim, kimin yüzünü güldürebilirim?...’ düşüncesi içinde olabilmektedir...”


 


...


 


Sabri TANDOĞAN


 


 


Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :

“Yunus bir haber verir, işidenler şad olur” Yazan Çiğdem Seçkin Gürel
Cvp: “Yunus bir haber verir, işidenler şad olur” Yazan Sabri Tandoğan

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]