Cemreler düştü. Bahar iyiden iyiye kendini gösterdi. Hıdırellez adı ile kültürümüze geçen Hızır- İlyas buluşmasını da geride bıraktık. Bu buluşmanın gönül boyutunda manalarını fark etmek; bereketini maddi- manevi planda yaşamak hepimize nasip olsun.
Başımı alıp yollara düştüm. Trafik adalarını, orta refujları cennete çeviren laleleri seyrederek Boğaziçi’ne uzanıyorum. İstanbul’u yeniden lalezar eyleyenlerden Allah razı olsun. Her çiçek bir sembol, her demet bir mana!..
Gül;Hz.Muhammed (s.a.v)…Bu yıl ne çok kokladık Onu. Yurtiçi ve yurtdışında gül rayihası yayıldı gönüllere bir dizi etkinlikle. Kutlu Doğum bir başka manalı yaşandı bu sene. İnsanlık Hz.Muhammed (s.a.v)’e koşuyor. Şefkat Nebisinin kolları daima açık…Sarılmak isteyene güller sunmak için…
Lale; Zatı temsil edermiş. Öyle dedi bir büyüğüm…” İyi bak lalede Allah yazar” dedi.. Baktım, gördüm ve kabul ettim. Lale, apayrı bir mana görebilene…
Aşiyan’dan Rumelihisarı’na doğru ilerliyorum. Hisarın üzerine çıkıp Boğaziçi’nin iki sahilini pembe ve eflatunun canlı tonlarına boyayan Erguvanları seyredeceğim. Erguvan; Bizans ahalisinin çok sevdiği bir çiçekmiş. İstanbul; o dönemde erguvan demekmiş. Fatih’le gül, Nedim’le lale olmuş.. Açıkçası her dem taze bir çiçek İstanbul!..
Hisar burçlarından karşı sahilleri, yalıları ve alabildiğine uzanan Boğazı seyrediyorum. Erguvanlar gülümsüyor yeşillikler arasından. Arkamdan biri sesleniyor. Sırtında kalın abası, başında sarığı, elinde çıkını ile koca bir derviş bu. Derviş Yunus, Bizim Yunus. Ayağa kalkıyorum. Huuu diyerek selamlaşıyoruz. Yanıma oturuyor. İlkbahara dair mısralar dökülüyor dilinden:
Yine yeni hazineden yeni hil’at geydi cihan Yine verildi yeni can,ot u şecer süsdü yine. Ölmüş idi ot u şecer,dirildiler ve bittiler Müşriklere nükte yeter var eyledi nesli yine…
Eyvallah derviş Yunus. Tabiat canlandı dedin ve hemen peşine afaktaki değişimin yaratılış delili olduğunu pek güzel zikrettin. Bağışla, hep dışarıyı seyretmek, hep dış dünyaya bakmak bizi Allah’a götürmek için yetmese gerek. Enfüste, iç dünyamızda nasıl yaşarız?...
Beni bende demen, ben bende değilem Bir ben vardır bende benden içeru
Hah işte ben de Onu soruyorum. Benden içeru olanı nasıl fark ederim?.. Özüme dönüşüm nasıl olacak?..
Nefs arzusundan geçip, aşk kadehinden içip Dost yoluna er gibi, durmayan derviş midir?...
Ha, anladıııııım…Önce beşeri istek ve arzulardan geçeceğim. Sonra aşkla tanışacağım, sonra da Hakiki Dostu tanıyacağım…Nelerden geçsem?
Seni Hakdan yığanı her ne ise ver gider Ne beslersin bu teni, sinde kurt kuş yer gider. Var imdi miskin Yunus,uryan olup gir yola Yüz çakallı gelir ise,yalıncağı soyamaz
Anladım. Beni Haktan alıkoyan ne varsa vereceğim ve atacağım. Bedeni besleyip durma, kabirde onu kurt kuş yiyecek dedin. Şu güzel manzarayla ne güzel sevinmiştim, ölümle biçtin Yunus’um…O soğuk gerçeği hatırlatmasan olmaz hani!.. Bir de nefsî, beşerî olan her şeyden soyunmam gerekiyor….Bu ada aşk ile olur diye anlıyorum. Tamam da aşk nasıl bir şey?..
Aşk imamdır bize,gönül cemaat Kıblemiz dost yüzüdür, daimdir salat
İyi de nasıl gelişir bu aşk?...Nasıl oluşur?...
Aşk bir ulu hil’atdurur, bir niceye verir Çalap Bir niceler kaldı mahrum, aşktan haberdar olmadı Aşk bir ulu nazardurur, aşık canlar erenlerdir Aşka düşmeyen gönül virandurur, şar olmadı
Demek aşk kutlu bir giysi…Ve seçilmiş bazı kişilere Hakkın lütfu… Bir nazarla bir bakışla gelişiyor ve ilerisi hakikate ermeye doğru çıkıyor…Hakiki Dost dediğin?...Er diye vasıfladığın, Hakkı hakiki manada tanıtacak olan, bana beni tanıtacak olan kim?...
Erenler nefesidir devletli rumuz Onunla fitneden bulduk selamet Kim ere kulluk ede, ol azaptan kurtula Mutlak ol yarlığanır kim görürse er yüzün
Ooooo!... Fitneden selamet bulmak için bir er kişiye tutunmak gerekiyor. Devletli rumuz, büyük şifre bu!.. N’olur devam et, daha ne yapmam lazım?..
Dost yüzünü görücek şirk yağmalandı Onun için kapıda kaldı şeriat
Bir Hak Dostunun bendesi olunca şirk bakışı, şirk algısı düşüyor insandan…Şeriat kapıda kaldı dedin de anlayamadım. Şeriat düşüyor mu Hakka erenden?...
Şeriat ay der, sakın şartı bırakma Şart ol kişiye kim ede hıyanet Mumsuz baldır şeriat, tortusuz yağdır tarikat Dost içün balı yağa ya niçin katmayalar
Şeriatın emri olan şartları, ibadete yönelik tertipleri bırakmaz isem şeytanın ve nefsimin hıyanetine uğramayacağım. Ne güzel müjde!…Hay gönlüne sağlık…Ölüm falan dedin az önce içim karardı…Şimdi de bal kaymak ikram ediyorsun…Şeriatı yaşar, tarikat disiplini, edebi içinde Hak Dosta yönelirsem bal kaymak gibi lezzet alırım hayattan…Oooohhh!
Değme keyfime…
Şeriat tarikat yoldur varana Hakikat marifet andan içerü
Eyvallah…Yol şeriat ve tarikat,Menzil;Hakikat ve Marifet…Koca derviş, destur buyurursan biraz da Tevhid-Teklik-Vahdet konularına girsek. Şimdi, eserlerinden istifadeye çalıştığımız Sn. Ahmed Hulusi “Ötede Allah farz etmekten kurtulun” diye telkin ediyor. Ötede değilse nerede Yunus’um?...
Hak cihana doludur kimseler Hakkı bilmez Onu sen senden iste, O senden ayrı olmaz.
Hani şöyle mi demek istersin, şah damarımızdan daha yakın ya, Onu özümüzde mi hissedeceğiz?
Ondan yiğrek ne vardır, kişi bile kendözün Kendözünü bilenler,kamulardan ol Güzin Bilenlere sormak gerek bu tendeki can neyimiş Can hod Hakkın kudretidir,damardaki kan neyimiş
Eyvallah. Önce kendi özümü bilmeliyim. İçimde canım, kanım, nefesim, her şeyimle Onu özümde duymak mesele…Vahdeti özümde hissettiğimde neler gelişir?..Şirkten; ikilik algısından çıkış neleri açar bizde?..
Şükür Onun birliğine yoğ iken Ol var eyledi Çünkü asıldan biz yoğuz, mülk ü hanuman neyimiş
Aslında biz yokuz. Alem sanal bir görüntü. Varlık iddiası; yırtmamız gereken birinci perde sanıyorum:
Varlıktır hicap kati, kim yıka bu hicabı Dost yüzünden nikabı götürmeye er gerek
Eyvallah…Dengeyi nasıl kuracağım? Aklım var, duygularım var. Kalbim var…Nasıl olacak?
Eğer akıl baştayısa, gönülde ol tuşdayısa İkisi bir işteyise düşman bana kâr eylemez.
Tamam. Aklım ve gönlüm bir çizgide buluşmuşsa korku yok. Tedirginlik, kaygı yok…
***
Allah senden razı olsun Koca Yunus. Ayrılmadan önce kulağıma küpe olacak bir şeyler daha lütfeder misin?..
Yürür isem önümdesin, söyler isem dilimdesin Oturursam yanımdasın ayrukda ne bazarım var ? İkilikten usandım birlik hanına kondum Derd-i Şarabın içtim, dermanım yağma olsun
Asırlardır dillerde, gönüllerdesin Yunus’um…Hep canlı, hep güncel, hep taze bir bahar çiçeği ilahilerin, şiirlerin…Ebediyet sırrını fısıldar mısın?... Mümkünse hani?... Bağışla cür’etimi.
Yunus sessizce uzaklaşıyor. Simasına yansıyan tevekkül ve teslimiyete, aşk dolu tebessüme hayran hayran baka kalıyorum ardından. Hisarın üzerinde saatlerdir oturduğum yerden kalkıyorum… Ziyaretçiler çıkışa yöneliyor. Belli ki kapılar kapanacak…Aşiyan sırtlarını tuvale çeviren erguvanlar arasından gizemli bir derviş silueti uzaklaşırken ebediyet sırrını fısıldıyor kuşlar korosu. Sadece kuşlar mı? Çiçekler, orman, deniz hep bir ağızdan haykırıyor evrene:
Biz sevdik aşık olduk, sevildik maşuk olduk Her dem yeni doğarız, bizden kim usanası!..
Mehmet DOĞRAMACI İstanbul - 09.05.2006 m_dogramaci@yahoo.com http://sufizmveinsan.com
Notlar: BİZİM YUNUS: http://www.kitsan.com/details.asp?Kod=283
|