Sayın Özden Çiçek,
22.9.2006 tarihli mailinizi aldım. Kıymetli mailinizde bizlere daha şimdiden bir bayram sevinci yaşattınız. Ne kadar teşekkür etsek azdır. Allah razı olsun. Yine her zaman olduğu gibi son derece önemli bir konuya değinmişsiniz: An’ı yaşamak. Bu hepimiz için o kadar önemli bir konu ki ah eski zaman, vah eski zaman diye dövünmekle acaba bugünümüze yazık etmiyor muyuz? Zaman aynı zaman, önemli olan onu hakkını verebilmek, onu yaşayabilmek, onu değerlendirebilmek, anlarımızı Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın dediği gibi “Ve bir an yaşıyorum, bütün bir ömre bedel” havası içinde değerlendirebilmek. Biz insanların, hayvanları, bitkileri, eşyayı, cemadatı sevmek daha çok sevmek, onları Muhammedi bir aşkla kucaklamak istedik de elimizden tutan mı var, bize engel olan mı var? Hayır yapmak, ıstırap çekenlerin yanında olmak, onların gözyaşlarını paylaşmak, açları doyurmak, hastaları ziyaret etmek, sıkıntı içinde bulunanlara moral vermek istedik de engel olan mı var? Hep eski zaman edebiyatı işitmekten bıktık artık. Burada da, bu devirde de yine ne güzel insanlar yetişiyor, çevremizde ne muhteşem hanımefendiler, beyefendiler var.Aklıma Resulullah Efendimiz’in bir Hadis-i Şerifi geliyor “Bir kimse çıkıp da, efendim zaman bozuldu, hiç iyi insan kalmadı derse bilin ki nasın en zararlısı odur” buyuruyor. Pilin artı ve eksi uçları gibi bugün de iyi insanlar da var, kötü insanlar da var. Kafaları, kalpleri pozitif düşüncelerle dolan insanlar da var, negatif düşüncelerle dolan insanlar da var. Neden biz doğrunun, iyinin, güzelin yanında olmayalım? Yapacağımız iş ortada, her an daha iyiye, daha güzele gitmeye çalışmak. Yüce Peygamberimiz “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır” diyor. Bu mübarek ayın girişini vesile ittihaz ederek sevelim, daha çok sevelim, daha çok sevelim. Kimi? Herkesi, tek istisna olmadan bütün varlığı, insanıyla, hayvanıyla, bitkisiyle daha çok sevelim. Sanki dün bütün insanlar iyi, güzel, mükemmel miydi? Yunus Emre bir şiirinde “Bu dünya dopdolu kalleş, her birinden bir ses gelir” diyor. Evet onlar bugün de var. Tasavvufta bir kural vardır “Her Musa’nın bir Firavunu olur” diye. Biz Firavunları bırakalım, Musa’ları sevelim. Elimizden tutan mı var?Mübarek Ramazanla beraber biz de kalbimizde, kafamızda yılların biriktirdiği tafraları atalım, içimizde ne kadar dargınlık, kırgınlık, küskünlük varsa hepsinden uzaklaşalım. İçimiz aşkla, heyecanla, güzellikle dolsun. Tek istisna olmadan çevremizdeki bütün insanlara sevgiyle, saygıyla, edeple, incelikle, zarafetle yaklaşalım. Bırakalım eski hikayeleri, farzedelim ki televizyonda kötü bir film seyrettik. Ramazan’la beraber hayatımızda yepyeni bir sayfa açalım, bembeyaz bir sayfa açalım. İyi adına, güzel adına, temiz, asil, büyük, yüce olan adına onu nakış nakış işleyelim. “Seviyoruz, seviliyoruz, güzelliğimiz bu yüzden” diyelim. “Aşk gelicek cümle eksikler biter” diyelim. Öyle arınalım, öyle temizlenelim ki içimiz öyle sevgiyle dolsun ki yolda bizi görenler “Ne o sevgi, nereye gidiyorsun” desinler. Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Ramazan Ayı Yazan Özden Çiçek
Cvp: Ramazan Ayı Yazan Sabri Tandoğan