Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Ömer Erkul'dan aldığımız sunum
Gönderen : Ömer Erkul
Tarih : 3/24/2009 9:34:22 AM


 


Sokrates ölüme mahkum edildiğinde, eşi:


- Haksız yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya


başlayınca, Sokrat:


- Ne yani, demiş. Birde haklı yere mi öldürülseydim!


 


Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri


incelemesi için Sheaksper'a gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur:


- Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın,sadece şemsiye yapın..


 


Meşhur bir filozofa:


- Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar fakirsiniz, diye sorulduğunda:


- Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan, demiş.


 


Dostlarında biri, Fransız kralı 15. Lui' ye:


- Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü?


Hiç kimse budalalığı kabul etmeyeceğine göre,herkes böylebir vergiyi seve seve öder.


Kral, alaylı alaylı gülerek:


- Hakikatten enteresan bir fikir, cevabını vermiş.


Bu buluşunuza karşılık,sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.


 


Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon' un bir


muharebede tenkide kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek:


- Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini


zaptetmeliydiniz, gibi fikirler belirtmeye başlayınca, Napolyon:


- Evet, demiş. Onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.



 


Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi


sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında,


vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:


- Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş.


Vezir:


- Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:


- Ben de bilirim.


 


Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans


topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip


telaşla:


- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.


Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:


-Biz de onlara yaklaşıyoruz.


 


Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle


dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl'e sormuşlar:


-Sizdeki bilginin çok azına sahip olmalarına rağmen sizden çok daha


fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?"


Şöyle cevap vermiş:


-Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için! ”


 



Mehmed Âkif, iki yüzlü insanlara çok kızardı.


Bir gün bir arkadaşına şöyle dedi:


-İki yüzlüleri artık sever hale geldim. Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım.


 


Ünlü gazeteci ve yazarlardan Velid Ebüzziya, İstiklâl Mahkemesi'nde


 yargılanıp beraat ettikten sonra,genç meslektaşlarına nasihat etmiş:


-Şu sıralarda sakın fincancı katırlarını ürkütmeyin.


Şair Yusuf Ziya Ortaç, başını sallayarak:


-Bu söylediğin imkansız üstadım, demiş. Zira ortalıkta o kadar çok katır var ki!..


 


Çok değerli olan kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa,


onların bakımı için tanıdıklarından birini memur tayin eder.


Bir gün ansızın kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz,


 toprak içinde bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:


-Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de emniyetli bir adammışsın.


Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!


 


Osman Yüksel Serdengeçti'nin milletvekili olduğu yıllardır.Birgün meclis


kürsüsünde kendisine laf atan vekillere dayanamaz ve:
-Bu meclistekilerin yarısı eşektir!  der ve iner kürsüden.
Bunun üzerine meclis karışır ve herkes kendisinden sözünü geri almasını ister.


Arkadaşlarının da ricası ile tekrar kürsüye çıkar ve  vekilleri rahatlatan şu sözleri söyler:
-Bu meclistekilerin yarısı eşek değildir!


 


Hastalıktan ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, halk şairi Seyrani'ye:


“Bende dünyayı görecek göz mü kaldı?” diye şikayette bulununca, söz eri Seyrani:


“Hiç üzülme dostum demiş. Zaten dünyada da bakılacak surat kalmadı. ”


 


Sokrates'in evine bir gün çok sayıda konuk gelmiş.


Konukların yemeğe kalmaları gerekince, karısı Sokrates'i mutfağa çağırmış:


-Görüyorsun, çok az yemeğimiz var. Bunlar, konuklara yetmeyecek, acaba ne yapsak?


Sokrates, düşünmüş, sonra:


-Gelen konuklar tok gözlü, alçak gönüllü iseler yeter.


 Yok eğer, bunlar aç gözlü, kendini beğenmiş kimselerse, ne yapsak yetişmez.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]