Sayın “Gönül ateşi”,
28.3.2009 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, bir insan Peygamberini anasından, babasından, evladından, en yakın bildiklerinden daha çok sevmedikçe iman etmiş sayılmaz. Sana ne akrabalarından? Onlar gaflet, delalet, ihanet içindeyseler dönersin sırtını, olur biter. Bunu uzatacak ne var? Bütün mesele içinde yaşadığımız şu rezil çağda inançlarına sımsıkı sarılmak. Onları her türlü kötü sözden, kötü bakıştan, kötü niyetten korumak. Bak yavrum, böyle palavradan ben inanıyorum demekle inanmak olmaz. Ne olur biribirimizi kandırmayalım. Ama önce kendimizi kandırmayalım. Dayının kızından, amcanın oğlundan sana ne? Onlar ne bok yerlerse yesinler. Sen onları ıslaha görevli değilsin. Ama onların kölesi de değilsin. Bırakalım herkes kendi inancını yaşasın. Ama onlar da müsaade etsinler biz de kendi inancımızı yaşayalım. Tereddütte kaldığın zaman “ben,” de “hür, bağımsız bir insan mıyım, yoksa köle İsaura mıyım?” Önce buna karar verelim. O zaman herşey açığa çıkar. Kur’an-ı Kerim’de “Gul ya eyyühel kafirune...” diye başlayan surede şöyle buyruluyor: “Ben inanmam sizin inandıklarınıza, siz de inanmazsınız benim inandıklarıma. Sizin dininiz size, benim dinim bana.” mealinde... Bu nedenle yavrum, biz taviz vermeden yolumuzda yürüyelim. Darılan darılır, küsen küser. Köroğlu, bir şiirinde “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.” diyor.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
“Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” Yazan "Gönül ateşi"
Cvp: “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” Yazan Sabri Tandoğan