Sayın Özden Çiçek,
29.9.2006 tarihli mailinizi aldım. Efendim, yine bizi muhteşem bir şiirle başbaşa bıraktınız. İnsanı alıp götüren, güzellikler aleminde, yücelikler aleminde dolaştıran, ürperti veren bir şiir. Hayatın özetini ne kadar güzel yapmışsınız. Evet, eşek arısıyla bal arısı gibi negatif ve pozitif gibi herşey birbirinin yanında. Ama önemli olan hep pozitiften yana, iyiden yana, güzelden yana olabilmek. Değerli şair Gülten Akın bir mısraında “Karayı kaldırın, maviyi koyun, umudumu yitirmeyin” der. Hayatın getirdiği acılar, ıstıraplar, çileler, gözyaşları karşısında insanın yapacağı, sığınacağı iki mekan var: Sabır ve teslimiyet. Madem ki bu dünyaya adam olmaya geldik, yontulmaya geldik, iyiyi güzeli bulmaya geldik. O halde kanaat ederek, teslimiyet göstererek, sabrederek koruğumuzu helva yapacağız. Hayat efendim herzaman böyleydi. Hiçbir zaman insanların tümü melekler gibi şadırvanlarda kanat çırpmadı. Yunus Emre bir şiirinde “Bu dünya dopdolu kalleş, herbirinden bir ses gelir” diyor. Bütün mesele hep seçimlerimizde, tercihlerimizde iyiden, güzelden yana olmak. Temiz, asil, büyük ve yüceden yana olmak. Tek istisna olmadan hepimiz sınav içindeyiz. Ama bu sınav değişik, değişik. Önemli olan sınavdan alnımızın akıyla, tertemiz, başarıyla çıkabilmek. İşte efendim buyurduğunuz gibi sabır, şükür ve kanaat olmadan o dar kapıdan geçmek mümkün değil. Çağımız insanının papasından rektörüne kadar pusulayı şaşırması, gözlerini güzellikler alemine kapayarak geçmişinden tevarüs ettiği kini, nefreti devam ettirmesi ne kadar acı. Geçen gün televizyonda gördüm, papa halkın önünde konuşuyordu. Kadın erkek, genç ihtiyar, öyle güzel insanlar vardı ki, yüreğim titredi. “Şimdi, dedim bu papa denilen adam diz çökse, Resulullah Efendimiz’in elinden öpse ve O’ndan yayılan Nur-u Muhammedi ile yüzyüze gelse, içi dışı nurla dolsa. O son derece nursuz, pirsiz, çirkin suratına bir renk, bir ışık, bir şiiriyet gelse ve sahip olacağı güzellikleri bu kendisini dinlemeye gelen insanlarla paylaşsa ne güzel olurdu”. Ama o kemikleşmiş, lanet olası taassup yok mu, güzellikleri göremiyorlar. Peygamber Efendimizin yalnız müslümanların değil, bütün kainatın da Sevgili Peygamberi olduğunu idrak edemiyorlar. Nurdan kaçtıkça da iç dünyaları katran gibi oluyor. Ölü ve kokmuş bir köpeğin dişlerinde bile bir güzellik bulacak kadar estetik duyguları incelmiş Peygamberimize dil uzatanlar ne kadar zavallı, ne kadar adi, ne kadar aşağılık insanlar. Bilmiyorum onlara insan denir mi? Bir tek Hadisi bütün insanlık alemine huzur, mutluluk, güzellik ve aşk getirecek bir Peygambere dil uzatmak, Yarabbi, aklım, hafsalam almıyor, nasıl mümkün oluyor? Edebin, inceliğin, estetiğin, güzelliğin, zerafetin en güzel örneği olan Yüce Peygamberim bizleri affet, bizleri bağışla. Şefaatinden bizleri mahrum etme.
Özden Hanım, içimizde Peygamberimize karşı duyduğumuz sevgi ne zaman herşeyin üzerine çıkan bir aşk haline gelirse o zaman biz de huzurun, mutluluğun kanatlarında gökyüzünün maviliklerine doğru uçacağız. Ve o zaman sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz diyeceğiz ve o zaman aşk gelicek, cümle eksikler biter diyeceğiz.
Efendim, size, eşinize, yavrularınıza selam, sevgi ve saygıların en içten gelenini sunuyorum.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Hayırlı Cumalar Yazan Özden Çiçek
Cvp: Hayırlı Cumalar Yazan Sabri Tandoğan