Sayın Ayşe Hanım,
14.4.2009 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, biliyorsun biz hasta bir toplumda yaşıyoruz. Dini ile oynanmış, dili ile oynanmış, örf adetiyle oynanmış, aile gelenekleriyle hatta mutfağıyla oynanmış utanç verici bir toplumda yaşıyoruz. Bu hasta toplumun hasta insanlarını, birtakım manyakları, ruh hastalarını, it oğlu itleri, hayvan oğlu hayvanları niye bahis konusu ediyorsunuz? Ben içine tükürürüm onların. Onlardan bize ne? Niye Peygamber Efendimizi, dört halifeyi, sahabeyi, Ehl-i Beyti, Yunus’u, Mevlana’yı, Erzurumlu İbrahim Hakkı’yı, Ankara’lı Hacı Bayram’ı, Kastamonu’lu Hacı Şaban-ı Veli’yi, Kırşehirli Hacı Bektaş-ı Veli’yi örnek almıyoruz? Onlardan hayat sahneleri anlatmıyoruz? Aman yavrum, dikkatli olalım. Çevreden bahsedelim derken ben bu orospu çocuklarını kastetmedim. Güzel varken, asil varken, büyük olan, yüce olan varken lağım fareleriyle ne işimiz var?
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Görmesini bilenler için çevrede öyle büyük, öyle yüce kimseler var ki... Yazan Ayşe
Cvp: Görmesini bilenler için çevrede öyle büyük, öyle yüce kimseler var ki... Yazan Sabri Tandoğan