Sayın Şahinur Kılıç,
14.4.2009 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, Rilke, bir kitabına “Görmeyui öğreniyorum” diye başlar. Görmesini öğrenmek, görebilmek o kadar önemli ki Kur’an-ı Kerim’de “Ne yana bakarsan bak Allah’ın vechi oradadır.” Buyruluyor. Yunus Emre bir şiirinde “Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır.” diyor.
Değerli yavrum, güzellik her yerde. İş, onu görebilmekte. Bizim önyargılarımız var ya işte onlar bizim güzellikleri görmemize engel oluyor. Sağdan soldan işittiklerimiz, ailede okulda, işyerinde bize aşılanan şırınga edilen peşin hükümler bizi güzellikler karşısında kör, sağır ve dilsiz hale getiriyor. Ben çevreye dikkat ederim. Çevredeki güzellikleri kaçırmayalım. Bu güzelliklerden nasibimizi alalım. Demiştim ya bir hanım mail gönderiyor, “Çevrede ne var ki” diyor. “Kim zenginse, kim hava basıyorsa, kim cart curt ediyorsa hürmet, itibar onlara” diyor. Bu cevap beni o kadar üzdü ki hüngür hüngür ağladım. Yarabbi, bu cevabı yazan insanın görecekleri bu muydu? Ben de biliyorum para, pul kimdeyse, mevki makam kimdeyse onlar katil çocuklarını bile gizleyebiliyorlar. İşte alçak, rezil, şerefsiz bir katil kız arkadaşını öldürüyor. Parça parça doğruyor, kafasını kesiyor, gitar kutusuna koyuyor. Sonra da onu çöpe atıyor. Aradan bir buçuk ay geçti. Çıt yok. Çünkü o zengin çocuğu. Bir kasklı operacı, adi, aşağılık bir canavar düzinelerle kıza tecavüz etti. Onların hayatını mahvetti. Ondan hiçbir haber alınamıyor. Allah bilir bulunduğu yerde beyler, paşalar gibi yaşıyordur. Çünkü o muteber bir kimsenin oğlu. Evet, birtakım süs bebekleri giyinip kuşanıyorlar, kendilerini bir bok sanıyorlar. Onların adı sosyete karıları. Tamam, toplumda bu ciğeri beş para etmez insanlar var. Ama onların yanında Bandırmalı Ali Efendi’ler var, Azize Anne’ler var, Rana Sultan’lar var, Münir Bey’ler var, Kayhan Dede’ler var. Ne haber? O it köpeğin yanında kendi gıdasından önce kuşlarına yem veren Ayten Anne’ler var, Çiğdem Seçkin Gürel’ler var.
Rahmetli şair Fazıl Hüsnü Dağlarca bir şiiirinde “İnsan tükenmez” diyor. O maili yazan güzel yavru, beni ağlatan kızım, unutma ki hayat her zaman böyleydi. Hazret-i Musaların yanında firavunlar, Hazreti İsa’nın yanında onu ihbar eden alçaklar, Hazret-i Muhammed’in yanında O’na mütemadiyen zulmeden Ebu Cehiller, Ebu Lehepler, Ebu Leheplerin karıları vardı.
Değerli yavrum, eline bir gül al. Ona aşkla, hayranlıkla bak, onu öp, onu sev, onu yanaklarına sür. Ama dikkat et diken eline eline batmasın. Çünkü gülün yanında da dikenleri var.
Değerli yavrum, iş dikene elimizi kanatmadan gülün güzelliğini görebilmekte, onu sevebilmekte. Dikkat edelim, biz hep güzellikleri görmeye çalışalım. Yıllarca evveldi. O zamanlar Kızılay’daki Vakko’nun beşinci katında resim sergileri açılırdı. Muntazam gider, hiçbirini kaçırmazdım. Bir sergide hanım ressam sadece konu olarak yaprakları dökülmüş, kuru dalları ortaya çıkmış ağaçları almıştı. Sergi o kadar güzeldi ki kaç kere gittim hatırlamıyorum. Ama ondan sonra ben kuru dallara aşık oldum. Kışın yolda giderken ağaçlara bakıyorum, hayretle, hayranlıkla, aşkla ürpererek o kuru dallardaki güzellikleri seyrediyorum. Bu güzellikleri bana gösterdiği için önce Allah’ıma sonra o hanım ressama teşekkür ediyorum.
İşte yavrum, görmeyi öğrenmek uzun bir çaba istiyor. Fikret bir şiirinde
“Bir örümcek götürür Hak’ka beni” diyor.
Bir Fransız yazarı deniz kenarında gezerken yerde bir kumtanesi görüyor, onu alıyor, çalışma masasının üzerine götürüyor. Ve Fransız edebiyatının en güzel nesrini o kum tanesi için yazıyor.
Kıymetli yavrum, Yunus Emre
“Cümle yerde Hak nazır, göz gerektir göresi”
diyor. Azize Anne çok zaman
“Görenedir görene, köre nedir, köre ne?”
derdi. Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın. Biz de güzellikler karşısında bakar kör olmayalım. İmkan nispetinde o güzelliklerden faydalanalım.
Selam,sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Güzellik, kainatın altın anahtarıdır Yazan Şahinur Kılıç
Cvp: Güzellik, kainatın altın anahtarıdır Yazan Sabri Tandoğan