Sayın “Kod adı kızıl”
20.4.2009 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, seni anlıyorum. Sen, asil, temiz, pırıl pırıl bir insansın. Ama yüreğin yanık. Maalesef yavrum, bugün toplumda sözü geçenler birtakım imkanlara sahip olanlar, ne yazık ki bu güçlerini hayra, güzelliğe kullanmıyorlar. İnsan için aslolan önce samimiyettir. İçi dışı bir olmaktır. Hak yememektir. İnançları uğruna gerekirse ölümü göze alabilmektir. Ne yazık ki birtakım kimseler Nazım Hikmet’in dediği gibi
“Ey benim dev memelerinde cüceler emziren acaip memleketim”
mısraındaki tipe ne kadar benziyorlar. İri iri lakırdılar, kocaman nutuklar, sonra Ajda Pekkan’ın bir şarkısında söylediği gibi: “Palavra, palavra”.
Değerli yavrum, bunlar bizi kırmayacak, incitmeyecek, küstürmeyecek. Elbirliğiyle gecemizi gündüzümüze katarak çalışacağız. Memleketimize gerçek iyiliği, gerçek güzelliği getireceğiz.
“Yürü, bu yol şeref, zafer yolu
Karşında bekliyor seni tanyeri
Yürü, atıl, devir karanlığı
Durma yürü, haydi ileri”
Sevgili yavrum, içinde yaşadığımız karanlıklar içinde bize yol gösterecek olan tek ışık Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler olacak. Bütün iyilikler ve güzellikler oradan gelecek. Bugün içi kan ağlayan insanların, mustarip beşeriyetintek ilacı onlar. Bizler de var gücümüzle onları anlamaya ve uygulamaya çalışalım. Hayat, bizden aşk, iman ve mücadele bekliyor. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan