Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Mukarreb Hanım’dan aldığımız sunum
Gönderen : Mukarreb
Tarih : 4/23/2009 8:45:31 AM


 


Saygıdeğer Hocam;


     Allahın selamı, rahmeti ve bereketi sizin ve tüm gönül dostlarının üzerine olsun efendim. Çiğdem Hanım'ın yazdığı röportajı zevkle okudum. Allah ondan razı olsun ve iki dünyasını da cennet eylesin inşallah.


Bir kez daha şahid olduk ki efendim, siz ne güzel bir insan, ne iyi bir eş ve bizler için ne güzel bir rehbersiniz... Sizi 2006 yılı sonlarından bu yana tanıyorum ve geçen bu yaklaşık üç yılda sizi düşünmediğim bir tek gün olmadı.Sizi görmeyi veya en azından telefonda sesinizi duymayı o kadar çok istememe rağmen, dilimden yanlış bir söz çıkar ya da edebe aykırı bir halim olurda incitirim diye korktuğumdan, sizinle görüşmeye cesaret edemedim. Kendimde o olgunluk ve kemali göremedim. Hocam, siz o kadar nazik ve asilsiniz ki, ve bana da öyle hüsnü zanla dolusunuz ki, bir sözüm veya davranışımdan ötürü hakkımda yanıldığınızı anlayıp, hayal kırıklığına düşmenizden çekindim. Resullullahı uzaktan muhabbetle sevip, her gün düşünen Üveys el Karani gibi, ben de sizi uzaklarda her gün düşünüyorum. Ben bu düşüncelerle size ulaşmaktan çekinirken, bazı insanların pervasızca sizi incitmelerine hayret ediyor ve üzülüyorum. Mevlana "Hilekarların işlerini işlersen, asil ve temiz insanlar hakkında şüpheye düşersin" der. Herhalde sizi inciten bu zavallı nasipsizlerin de gönül gözleri nefsaniyetin kirleriyle o derece körelmiş ki, güzeli ve hakikati göremez olmuşlar. Allah onlara da hidayeti ve hakikati görmeyi nasip eder inşallah...


     Hani demir tozları kağıt üzerinde başıboş dururken, mıknatıs onları çeker de zavallı demir tozları mıknatısı kendileri bulduklarını sanırlar... Ya da gül o güzel kokusunu çevreye yayarda , arıları cezbeder ve arılarda demir tozları gibi gülü kendileri bulduklarını sanırlar. İşte bizde misallerdeki demir tozları ve arılar gibi, sizi şu veya bu kişiler sayesinde veya tesadüfen bulduk diyoruz. Halbuki Münir Derman hocamın da dediği gibi "Var olan tek tesadüf lügatlerdeki tesadüf kelimesidir." Biz bulmadık, o güzel manevi havanızla bizi kendinize siz çektiniz , Hocam.Sizi tanımak, Rabbimizin bizlere nasip ettiği ihsanı ve rahmetidir. Ne kadar şükretsek az."Her kuş kendi sürüsüyle uçar" derler ya, biz de her birimiz farklı diyarlardan uçup kendi sürümüzü bulduk, gönül dostları sürüsüne katıldık, siz rehberimizin açtığı yolda aşk ve güzellikler diyarına yolculuk yapıyoruz.


      Siz, bize hizmeti yalnız Allah Rızası için aşkla yapmayı öğrettiniz. Hiç bir ücret ve karşılık beklemeden sırf Allah Rızası için hizmet etmeyi...Ortalık din tüccarları, birtakım dünyevi çıkarlar uğruna dini alet edinenlerle o kadar dolmuş ki, zavallı insanlar neye inanacaklarını şaşırmışlar. Yasin suresi 21.Ayet benim için hep yol gösterici olmuştur bu konuda, Der ki" Uyun sizden hiç bir ücret istemeyen o kişilere ki , onlar doğru yol üzeredir."Allah için yapılan bir işte karşılık ve çıkar beklenmez. Sahabeden ıÜüUbade b. Samit der ki "Suffe ehlinden bir takım insanlara yazı yazmayı ve Kur’an okumayı öğrettim. Onlardan bir şahıs bana, ok atmak için bir yay hediye etti. Ben içimden bu bir mal değildir, onunla Allah yolunda ok atarım dedim. Müteakiben Rasulullah’a geldim ve Ya! Rasulallah kendisine yazı ve Kur’an öğrettiğim kimselerden bir şahıs bana bir yay hediye etti. Bu bir mal değildir, bununla Allah yolunda ok atarım dedim. Rasulullah (onun sebebiyle) ateşten bir halka takınmak istersen onu kabul et, buyurdu. İnsanlar bu hadisleri işittiği halde nasıl hala din kisvesi altında dünyalık elde etme peşinde koşuyorlar?? Halbuki, koskoca alemi tamamıyla sana verseler dahi, bu Allah'ın rızasını kazanmanın yanında bir zerre bile değildir.Ama bunu idrak edecek akıl, görecek göz, işitecek kulak nerede?? Yazık, çok yazık!!!...


     Siz bize AŞK'ı öğrettiniz , Hocam... Size, ilk yazdığım maillerde on üçlü yaşlarda gördüğüm bir rüyada sahabeden bir zatın Resullullahı görme talebim karşısında, bana gülümseyerek, "Sen daha eksiksin".dediğini yazmıştım.Yıllardır, bu eksikliğin ne olduğunu arıyordum. Nedir, bu eksiklik Hocam? demiştim.Siz tek bir cümle yazmıştınız."Aşk gelicek, cümle eksikler biter." O zamandan beri Yunus'un bu mısrasını düşünüyorum.. Allah'a olan sevgim çok büyük, O'nu cennetini arzuladığım veya cehenneminden korktuğum için sevmiyorum.Bu tarifsiz bir duygu. İlk, oğlumu kaybettiğimde hissetmiştim bunu.Elimi tutan, yüzüme merhamet ve acıyla bakan gözlerde hep Allah'ın Rahman ve Rahim tecellisini görüyordum ve bende de Sabır esmasıyla tecelli ettiğini.. Bu biliş öyle bir zevkti ki, evlat acısının yanışını dahi hissettirmiyordu, Yüce Yaradan. Allahım diyordum bunca acı içinde , nedir bu içimdeki huzur ve sükun?? Seninle öyle doluyum ki Ya Rab, insanlar bana acırken, bense içimde dopdolu hissettiğim seni anlatamadığımdan onlara acıyorum. Demek istiyorum onlara , "Üzülmeyin dostlar, ben ballar balını buldum kovanım yağma olsun." Böyle desem, insanlar anlamazda garibim, acıdan aklını yitirdi sanırlar diye sustum. Münir Hocam, sabreden Allah ile dolar der ya ben de Allah ile doluydum. Bana teselli için gelenlere sabır konusunda tavsiyede bulunuyordum ve gelenler hayretle "Biz teselli vermeye gelmiştik ama Allah razı olsun bizim gönüllerimiz teselli buldu" diyerek ayrıldılar. İçimden bir ses , Allah için sevdiklerinden geçermisin? diyordu. Ben de , Benim sevdiğim her şeyin sahibi Allahtır, diler hepsini alır , dilerse bağışlar diyordum. Kalbimde yalnız O'na duyulan büyük bir sevgi vardı.Bu "aşk"kıvamına gelmiş miydi bilemiyorum.Aşkı anlamaya çalışıyorum. Ama, anladığım tek şey var ki, aşk istemeyle ya da çalışmayla ele geçmeyecek bir şey O Allah'ın dilediği kuluna verdiği bir lütuf... Cuma suresini okuduğumda 4.Ayette geçen "Bu, Allah'ın lütfudur Onu dilediğine verir Allah büyük lütuf sahibidir." bu lütuf herhalde aşktır diye düşündüm. Lise yıllarımda Yunus'un haline ve şiirlerine o kadar hayrandımki... Bana aşkı ve tasavvufu ilk O sevdirmişti. Bir nevi, Yunus'la aşka aşık olmuştum.Hatta defterime o yıllarda bir mısra yazmıştım.


     Tasavvuf, yalnız Allah için yanmakmış,


     Yanmaya, aşk ile tutuşup kül olmaya geldim...


 Allah cümlemize son nefesimize kadar "AŞK' ile yaşamayı nasip eder, inşallah...


     Hocam, size, Çiğdem Hanıma ve tüm gönül dostlarıma en içten sevgi, saygı ve selamlarımı sunuyorum. Dualarınızda unutulmamak dileğiyle...


      Allaha emanet olunuz...


      Mukarreb


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]