Değerli Hocam,
Dün yaşadığım bazı olaylar beni Peygamber Efendimiz'in (s.a.v)
"Ya hayır söyle yahut sus " hadisi şerifi üzerinde tekrar düşünmeye sevk etti. Bu konuda anlayabildiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Hergün etrafımızda gelişen yeni olaylar var. Hepimiz sürekli olarak Rabbimiz tarafından karşımıza çıkarılan yeni bir olayla sınanıyoruz. Bu bazen bir kişinin sözü oluyor, bazen bir hastalık, bazen bir kaza oluyor. Etrafımız güllük gülistanlık değil. Diğer taraftan, düşününce bize acı gelen olaylar aslında nefsimizi tanımamıza yardımcı oluyorlar ve bizler ancak nefsimizi tanıdıkça onu terbiye etme yoluna girebiliyoruz. Yani, diyebiliriz ki yaşanan acılı olaylar aslında nefsaniyetimizden kurtulmanın birer ilacı. Her şey olumlu olsa ne ben nefsimi bilebileceğim, ne de onu terbiye etme yoluna girebileceğim. Olumsuz yaşantılar insanı belli bir edebe girme yoluna sokuyor.
Kalbin edebi sükut ile başlar dersiniz. Benim anladığım bu susuş gerek iş yerinde gerekse evde, tüm yaşantımız içerisinde pasif bir susuş değil. Aksine tam bu nokta, nefsin susup, Allah’ın bize verdiği aklımızın aktif bir şekilde kullanılacağı yer. Bize hep pilin çalışması için artı ve eksi kutubun gerekliliğinden bahsedersiniz. İşte insanda da edep yolunda düşünme faaliyetinin başlayabilmesi için, yaşantısında olumsuzluklarla karşılaşması gerekiyor. Dendiği gibi "Rabbimizin nuru da güzel, narı da güzel."
Herşeyin hareket ve yeni bir oluşum içerisinde olduğu evrende insanın pasif olması düşünülemez. İnsanı insan yapan, onu hayvandan ayıran, Allah'ın ona verdiği düşünme faaliyeti. Bu faaliyet durdu mu insanlıktan da uzaklaşılıyor. Benim anladığım Hz. İnsan olma yoluna nefsi susturup, aklımızı sürekli olarak Allah'a yakın olmak için kullanmak ile giriliyor. Pek çok olaya karşı doğru tavrı alabilmek bir zeka kıvraklığını gerektiriyor. Olaylar karşısında duygusallaşıp, alınganlaşıp, üzülmenin, münakaşa etmenin bir çözüm olmadığını bundan önceki yaşantımda gördüm. Şimdi bakıyorum da hayatın tadı aslında insanın zekasını kullanıp, olaylar karşısında Allah'ın razı olacağı tavrı alabilmesinde.
Bütün mesele Hocam, sizin dediğiniz gibi kötülüklerin bizim sınırımıza geldiğinde durabilmesinde. Bunu başarabilenlere ne mutlu.
İnsan olumsuzluklar ile karşılaşınca genelde kolay olanı seçiyor ve birden nefsine kapılıyor. İçinde kin, nefret, öfke, kızgınlık gibi olumsuz duygular kabarıyor. Önemli olan bu ateş gibi duyguların bizi yakmasına izin vermeden, bir zeka kıvraklığı ile karşımızdaki olayı nasıl karşılayabileceğimizi düşünmek. Öyle bir söz, öyle bir bakış belki öyle bir suskunluk sergileyeceğiz ki o ateş bizi yakmadan geri savrulacak. Bu kolay bir iş değil tabi karşıdan ateş geliyor sen yanmadan güzel bir tavır ile onu karşılayacaksın. Ama insanoğlu inanıyorum ki bunu yapabilecek zeka gücüne fazlası ile sahip.
Kur'anı-ı Kerim'de Rabbimiz buyuruyor;
"Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hala akıl erdiremiyor musunuz?" (Yasin 62)
"(Resulüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür." (Zümer 9)
"O kullarımı ki, onlar sözü dinlerler,sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerdir. Gerçek akıl sahipleri de onlardır. "(Zümer 18)
"(Ey müminler! Ahiret için) azık edinin. Bilin ki azığın en hayırlısı takvadır. Ey akıl sahipleri! Benden (emirlerime muhalefetten) sakının. (Bakara 197)"
"Dünya ve ahiret hakkında (lehinize olan davranışları düşünün ve ona göre hareket edin)." (Bakara 220)
"Hala Kur'an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi?" (Nisa 82)
"De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?" (En’am 50)
"Şüphesiz Allah katında hayvanların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir."(Enfal 22)
"Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. "(Nahl 90)
"Hiç düşünmüyor musunuz? "(Saffat 155)
"Körle gören, inanıp iyi amellerde bulunanla kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz!" (Mü’min 58)
"Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işiten, bilendir. "(Fussilet 36)
Bu noktada "Ya hayır söyle yahut sus" hadisinin önemini daha iyi anlıyorum ve düşünüyorum da nefse uyup da konuşmak ateşe körükle gitmekten başka bir şey değil. Ayrıca, Peygamber Efendimiz "Bir saat tefekkür, bir yıl nafile ibadetten daha hayırlıdır" diyerek, tefekkürün nafile ibadetten daha kıymetli olduğunu bizlere vurgulamış. Rabbimize yakın olmak istiyorsak aklımızı kullanacağız, düşüneceğiz.
Tabi tüm bunları anlamak ve yazmak güzel olmakla beraber, uygulaması hiç de kolay değil. İnsan zamanla bu yolun çetin bir yol olduğunu daha çok anlıyor. Rabbim, her an büyük bir dikkat ve uyanıklık içerisinde, aklımızı en güzel şekilde kullanabilmeyi ve O'nun razı olacağı hal ve hareketlerde olabilmeyi cümlemize nasip etsin inşallah.
Değerli Hocam, dualarınıza ihtiyacımız var. Bizleri eksik etmeyin lütfen. Rabbim, bizleri bu yolda muvaffak eylesin inşallah. Sizi çok seviyor ve sayıyorum. Gül ellerinizden hürmetle öper, Allah'tan sağlıklı, hayırlı, uzun ömürler yaşamanızı niyaz ederim.
Sözlerimi burada noktalarken, tüm gönül dostlarına da kucak dolusu sevgilerimi ve saygılarımı sunarım. Sağlıcakla kalın.
Gül Uçar