Hayırlı Günler Efendim,
Bugün kısmet oldu bundan yıllar öncesine uzanalım ve o günlerde sizin gazetelerde yer alan köşe yazılarınızdan birisine yer verelim istedik... İnşallah bu haftadan başlayarak zaman zaman bu yazıları paylaşabilmek dilekleri , hayırlara vesile olması
umudu ile size ve çok değerli bütün dostlara gönülden selamlar, sevgiler, saygılar efendim...
Hoşçakalın...
Çiğdem Seçkin Gürel
Allah’a hamd etmeyenler Kıbleyi tanıma kabiliyetini kaybetmişlerdir. Şükürden uzak insanlar, hiçbir zaman hayatta mutlu ve huzurlu olamazlar. Mânâ âlemine giden yolun kapısı hamd ve şükürle açılır. Oradan geçmeden hiçbir yere varılamaz. Hamd ve cömertlik, dünyaya uzanmış cennet dallarıdır. Bulutla arkadaş olanın, sakanın suyuna ihtiyacı olmaz. Ekmek veriyor diye kimseye boyun eğme. Ekmek Allah’ındır. Edep öğrenmek isteyen, kargayı incelesin. Karga bin sene yaşar. Siz hiç çiftleşen karga gördünüz mü? Onun bu hali hep gizlidir. Geceyi zenci gibi görmeyin, gece bir hûridir. Kıymetini bilin. Aynanın kadrini dilber bilir. Allah’a sıfat aramayın. Sıfat aramada şüphe vardır. Şüphe aklın zelzelesidir. Zelzelede insan şaşırır kalır. İbadet, Allah’a yaklaşmak içindir. Oruçta Allah, insana yaklaşır. O zaman insan Hazreti insan olur. Cenab-ı Hak, orucun mükafatını bizzat ben vereceğim, buyuruyor. “Ben kuluma şahdamarından daha yakınım” ayetindeki inceliği çözmeye çalış. Sende gizli olanı sana bildiriyor. “Ben insanın sırrıyım, insan da benim sırrım.” Buyruluyor. Görünmede hüner yoktur. Görünmeyeni görmede hüner vardır. İnsan-ı Kâmil, bu dünyada iken âdemiyet hamulesi ile görünmek hünerine mahzar olandır. Önce maddi varlığımız ruhun emrine girecek, nefs sahibine bırakılacak. İlahi emirleri, hükümleri anlama kabiliyeti akılda yoktur. Akıl, insana doğru, yanlış terazisi olarak verilmiştir ve sınırlıdır. Allah’ın sırlarını ve Allah’ın mahiyetini tâyin ve teşhis edecek hücre insan dimağında yoktur. Eğer yalnız akılla mesele halledilseydi, Allah, ilahî vahye mahzar olan peygamberlerini göndermezdi. Âlimler gelir, akılla sorunlar çözülürdü. Bu çok ince nokta nice insanın ayağının kaymasına neden oluyor. İlmin yeri ayrı, vahyin yeri ayrıdır. Vahiy ışığı ile aydınlanmayan gönüller, ebediyen hüsran içinde kalacaklardır. Manevi güzellikler, yücelikler akıl ile algılanamaz, anlaşılamaz. İnsan ruhunun derinindeki itikat cevheri karşısında akıl aciz kalır. Nice batılı bilim adamı, düşünür, filozof, her şeyi aklın sınırları içinde çözümlemek sevdası ile, kendilerini helake götürürler.
Yanlış anlaşılmasın. Biz akla karşı değiliz. Allah’ın bir armağanıdır akıl, nurdur, idrakin husulünü temin edendir. Ama her olayı, her durumu, akıl ile açıklamaya kalkışmak, ancak ilahi vahyin ışığı ile aydınlanacak gönül ve mânâ aleminin nice meselelerini akılla hâl yoluna gitmek, insanın kendine ve çevresindekilere yapacağı bir büyük ihânettir. Manevi incelikleri bilmeden, sezmeden, yaşamadan, mantık ve akıl ile onları zorlamak, bugüne kadar kime ne kazandırdı?
Ziya Paşa,
“İdrak-i meâli bu küçük akla gerekmez
Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez”
derken, olayı ne güzel anlatmıştır.
SABRİ TANDOĞAN
Yeni Mesaj Gazetesi