Sayın Ali Koçtaş,
9.10.2006 tarihli mailinizi aldım.
Ali Beyefendi, mailiniz beni çok duygulandırdı, çok düşündürdü.
Önce milli ve kültürel hassasiyetinizden dolayı sizi kutlarım.
Efendim, bu öyle bir tasarı ki aklın, izanın, idrakin, irfanın, hafsalanın
alacağı birşey değil. Bu, bu tasarıyı hazırlayan bedbahtlar Fransız
tarihini, Fransız kültürünü topyekin inkar etmiş oluyor. Yazık, çok
yazık, utanç verecek kadar yazık! Şu anda heyecanımdan tir tir
titriyorum. Fransız tarihine, Fransız kültürüne, Fransız medeniyetine
tarihinin en büyük çamurunu atacak olan insanlara lanetler ediyorum.
Yarabbi, hayatta insanlar ancak bu kadar çıldırabilir. Ancak bu kadar
insanlıktan, uygarlıktan uzaklaşabilir. O Fransız kültürü ki yüzyıllarca
insanlara edebiyatta, felsefede, düşüncede, müzikte, resimde,
heykelde, mimaride, şehircilikte ne büyük güzellikler bırakmış.
Şimdi üç beş ne yaptığını bilmeyen serseri çapulcu, üç beş oy uğruna o
canım Fransız kültürüne çamur atıyor, çirkef atıyor. Rezil adamlar, Allah
belanızı versin. Bu hayvanlar acaba en büyük insanlık suçunu
işlediklerinin farkındalar mı? Paris ve Fransa herzaman beni ürpertti,
heyecan verdi, iki kere Fransaya gittim, doymak ne mümkün.
Her karış toprağını kutsal bir mekan gibi adım adım ürpererek gezdim.
Yarabbi, bu tasarıyı verenlerin yaptığı rezilliği tarih boyunca kimse
yapmadı. Bu çok şerefsizce, namussuzca, alçakça, kepazece bir tasarı.
O Fransız kültürü ki yetiştirdiği bir Volter, “Ben diyor, senin
söylediklerine inanmıyorum, yazdıklarına inanmıyorum. Ama onları
yazıp, söyleme özgürlüğüne kavuşman için gerekirse hiç çekinmeden
canımı verebilirim”. Eğer bu dünyanın en iğrenç, lağım tasarısı Fransız
meclisinden geçecek olursa biz de her karış toprağı şehit kanıyla
sulanan şu mübarek vatanın çocukları olarak, topyekun, Fransa’nın
herşeyine, kitabına, cd’sine, röprodiksoyununa, kumaşına, elbisesine,
mutfak eşyasına, bütün sanayi ve tarım ürünlerine topyekun boykot
ilan edeceğiz. Başta başbakan olmak üzere bütün sanayi ve ticaret
odası başkanlarını red çağrısına davet ediyorum. Bize bu alçaklığı
reva görenlerin önünde boyun büküp, “eh, ne yapalım, böyle bir
tasarı kanunlaştı” demek, “yapacak birşey yok” demek, dünyadaki
şerefsizliklerin, namussuzlukların, şerefsizliklerin, alçaklıkların en
büyüğüdür. Carrefour gibi Fransızlarla işbirliği yapan bütün yerlere de
ebedi boykot çekmek asgarinin asgarisi insanlık ve namus borcudur.
Buna riayet etmeyenlerin Allah yüzbin kere belasını versin. Onlar
benim nazarımda lağımsuyundan daha pis ve iğrenç mahlukattır.
Artık nakış iğnesinin ucu kadar namusu, şerefi, haysiyeti, şerefi olan
hiçkimse Fransa’ya gitmesin, evvelce rezerv yaptırdıysa bozdursun,
başka yere gitsin. Benim bu sözlerimi, gülerek, alay ederek, istihza ile
karşılayanların da Allah belasını versin. Şu anda tir tir titriyorum,
heyacanımdan ağlıyorum. O Jak Şirak denilen beyinsiz yaratık
Türk-Fransız dostluğuna darbe indirdiğinin farkında mı, acaba
Fransa’nın neler kaybettiğini hiç düşünüuyor mu? Yine de içimde zayıf
bir ümit ışığı var. İnşallah sayduyu galip gelir de bu rezil tasarı
reddedilir. Sayın Ali Koçtaş, isteğiniz üzerine duygularımı, düşüncelerimi,
teesüflermi anlattım. Üzüntüm sade kendim için değil, aynı zamanda
Fransız kültürü adına, Fransız uygarlığı adına. Hala hafsalam almıyor,
acaba diyorum bu bir şaka mı? Haydi bakalım Jak Şirak, bu yaptığın
alçaklığın bedelini çok ağır ödeyeceksin. Sana şimdilik bekle gör
diyorum.
Sevgili Ali Koçtaş, milli ve kültürel hassasiyetinizden dolayı sizi tekrar
kutlar, yeni maillerinizi bekler, selam, sevgi ve saygılarımı sunarım
efendim.
Sabri Tandoğan