Sayın Goncagül Hanım,

13.6.2009 tarihli mailinizi aldım.

Kıymetli yavrum, dış alemin kısa bir panoramasını çizmişsin. Dediklerinde çok haklısın. Gerçekten bir açıdan baktığımız zaman saydıkların ve saymadıkların, sayamadıkların çevremizi sarmış durumda. Ama olaya bir sosyolog gözüyle bakacak olursak yadırganacak hiçbir şey yok. Dikkat edelim bir toplumun inançlarıyla, milli ve manevi değerleriyle, gelenekleriyle, örf adetiyle, kültürüyle,  sanatlarıyla hatta yemesi, içmesiyle, yemeklerine giren margarin isimli kainatın en büyük zehiriyle, mutfaklarımıza soktukları deterjan isimli yılan zehirinden daha tehlikeli sıvılarla, televizyon dizilerindeki aklın, hafsalanın alamayacağı iğrençliklerle, pisliklerle, çirkefliklerle tarihte misli görülmemiş bir şekilde bu millete savaş açıldı ve bizi içeriden ele geçirdiler. Artık şerefsiz kefere ezan sesinden rahatsız oluyor ve bizim şaşkın, inançsız yöneticilerimiz keferenin sözleri üzerine ezan sesini susturuyorlar. Yuh olsun. Allah belalrını versin. Birisi Avrupa’da ben çan sesinden rahatsız oluyorum dese, kesin o adamı ve ailesini ateşte cayır cayır yakarlar. İşte inançsızlığın sonu. Alçak adamlar, bizim herşeyimizi çaldılar ve bizi rahmetli babannemin tabiriyle “Ver yesin, ört uyusun” haline getirdiler. Ama bu şartlar altında dahi yine biz mücadelemizi sürdüreceğiz, içimizdeki güzellikleri koruyacağız, ruhumuzun saflığını, temizliğini bu şerefsizlere kirlettirmeyeceğiz.

Seni yürekten kutluyorum, yavrum. Allah senden razı olsun.

“Ne olur kirlenmesek, temiz kalsaydık

Dünyanın aldatıcı renklerinden soyunsaydık

Ah, güvercinler gibi böyle saf

Şadırvanlarda kanat çırpsaydık”

Selam, sevgi ve saygı ile.

Sabri Tandoğan

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :