Sayın Çiğdem Hanım,
25.6.2009 tarihli mailinizi aldım.
Değerli yavrum, aslolan gelirimiz ne kadar az olursa olsun onunla idare etmek, gerektiğinde acı soğan kuru ekmek yaşamaktır. Yanlız iki durumda borç alınabilir. 1- Çok acıkmışsak ekmek için, 2- Tedaviye muhtaç bir hastamız varsa onun ilacını alacak paramız yoksa o durumda borç istenebilir. Ölçü budur yavrum. Ama bugün önüne gelen banka kartlarıyla borç yapıyor. Öyle insanlar var ki cebinde on iki bankanın kartı var. Bunlarla istediğini alıyor, istediği eğlence yerine gidiyor. Sonra bunlar kendilerine “kart mağdurları” diyorlar. Ne mağduru kardeşim, sen hesabını kitabını bilmeyen bir kimsesin. Senin neren mağdur?
Ne diyeyim yavrum. Toplum, istikametini şaşırınca bu gibi anormal durumlar da ortaya çıkıyor. Adamlığın, efendiliğin şartlarından biri de parasını adam gibi değerlendirebilmektir. Odacı Hüsamettin Efendi vardı. Tek geliri odacı maaşı idi. Annesi, eşi, iki kızı ve kendisi beş kişilik bir aileydiler. Hüsamettin Efendi, kimseden on para ödünç almadan ailesini geçindirdi, hasta annesine baktı. İki kızına üniversite tahsili yaptırdı. Ve emekli olmazdan önce hanımıyla beraber hacca gidip geldiler.
Durum böyle yavrum...
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Para harcamasını bilmek tekamül yolunda çok ince bir noktadır Yazan Çiğdem
Cvp: Para harcamasını bilmek tekamül yolunda çok ince bir noktadır Yazan Sabri Tandoğan