Sayın Hatice Hakeri,
17.10.2006 tarihli mailinizi aldım. Epeydir bekliyorduk, şükürler olsun nihayet mailinize kavuştuk. Teşekkürler.
Yine herzaman olduğu gibi son derece önemli konulara değinmişsiniz. Betonun cevabı insanı yıllarca düşündürebilir. Halk arasında bir söz vardır böyle sağlam, güçlü olaylar karşısında yıkılmayan, ezilmeyen insanlara beton gibi derler. Evet, hayat hergün karşımıza yeni yeni problemler çıkaracak, yeni yeni güçlükler, yeni yeni sınavlar. Bize düşen görev olaylar karşısında yıkılmamak, sarsılmamak, yenik düşmemek. Bazı kimselerin yaptığı gibi bu mesele nereden böyle karşıma çıktı, sırası mıydı, ben böyle bir duruma layık mıydım, bu bana zulüm değil mi gibi abuk sabuk sözlerle hayat realitesinin dışına çıkmamak, evet demek, benim omuzlarım bu ağır yükü kaldıramayacak durumda olsaydı zaten onu Allah karşıma çıkarmazdı. Madem ki böyle bir problemle karşılaştım, onu yenmek benim boynumun borcu. Sayın Hakeri, hayatta yaklaşımlar o kadar önemli ki zaten biz birçok şeyi yaklaşımlarla kazanıyoruz veya kaybediyoruz. Ufak çocukken rahmetli annemin ağzından düşmeyen bir söz vardı. Hayır söyle işine, hayır gelsin başına derdi. Bütün mesele, bir problemle karşılaştığımız zaman aklın ve tecrübenin ışığından yararlanarak o problemi çözmek için bütün imkanlarımızı seferber etmek. O yolda yürüdükçe de zaferin adım adım yaklaşmasının sevincini yaşamak.
“Kalite kul hakkıdır” sözünün sizi çok etkilediğini söylüyorsunuz. Gerçekten bu söz insanı aylarca, yıllarca düşündürecek çapta önemli bir kelam. Yılardan beri televizyon konuşmalarımda, özel sohbetlerimde işlediğim bir mesele.
Tek istisna olmadan hepimiz önümüzdeki işi daha iyi, daha güzel, daha mükemmel yapmanın aşkı, vecdi, heyecanı içinde olacağız. Japonlar, “Hayatta önemli olan yapılan bir iş değil o işin nasıl yapıldığıdır” diyorlar. Bu mesele hem insan hem toplum tekamülüne bizi götüren en önemli neden. Şimdi size soruyorum, işini baştan savma, yalap çalap yapan bir insanın tekamül etmesine, böyle bir toplumun ilerlemesine siz imkan görüyor musunuz? Hayat hem insan için, hem toplunm için hergün, her saat daha iyiye, daha güzele gitmenin gerçekleşme alanı. Size soruyorum, bir an evvel işim bitsin de çıkayım diyen bir öğretmenin, bir doktorun, şahsiyet sahibi olacağına siz inanıyor musunuz? Ben kesinlikle inanmıyorum. Bugün nice insan iş çıkışı saatlerinde yollarda deli gibi araba kullanıyorlar, aptalca, sersemce, salakca. Peki be kardeşim, evine bir an evvel gidip de ne yapacaksın, eline kumanda cihazını alıp aptal kutusunun önüne oturmayacak mısın? Ben bu zihniyette olan bir insanın ne mutlu olacağına, ne de başkalarını mutlu edeceğine kesinlikle inanmıyorum. Bu zavallı insanlar aslında sadece kendilerini kandırıyorlar, kendilerini aldatıyorlar. Hayat yolu güzel, büyük, muhteşem, yüce. Bizim o hayata layık olmamız gerekiyor. Bunun birinci şartı da elimize hangi işi alırsak alalım onu en güzelyapmaya çalışmak. Bu suretle hem içinde yaşadığımız toplum, hem içinde bulunduğumuz aile, hem biz renk dolu, ışık dolu, şiir dolu bir hayata kavuşabiliriz. Mutluluğun, huzurun manevi güzelliğin kapısı buradan açılıyor. Bunun idrakine varıp böyle yaşayabilen insanlar ne iyi ne güzel kimselerdir. Allah onlardan razı olsun.
Efendim, yeni maillerinizi bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz. Allah’ın selamı üzerinize olsun.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Dosdoğru olmak Yazan Hatice Hakeri
Cvp: Dosdoğru olmak Yazan Sabri Tandoğan