Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Çiğdem Seçkin Gürel Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : Çiğdem Seçkin Gürel
Tarih : 7/28/2009 10:46:43 AM


İnsan Kazanmak (2)


Hayat geriye adım atmaz. Hergün daha iyiye, daha güzele gitmek zorundayız. İki günümüz birbirine eşit olmayacak.


“Ey hayat, gitme dur, öyle güzelsin ki” diyenlere ne mutlu. Hayatını renkle, ışıkla, şiirle doldurmak, yaşama sanatında usta olmak akıllı insanların harcı… Güzel görüp, güzel yaşayıp; acıyı bal eylemek yerine, yaşamını insanları yargılamak, tartışmak, ön yargılarla hareket etmek, insanlardan nefret etmekle geçirmek en büyük aptallık değil midir? İki mahkum hapishanenin penceresinden bakıyorlarmış. Biri pencereden eğilmiş, tükürmüş, küfretmiş, “Ne iğrenç bir gece, yerler vıcık vıcık çamur” demiş. İkinci mahkum, başını uzatmış, göğe bakmış, “Aman Yarabbi,” demiş, “ne muhteşem bir gece, gökte yıldızlar pırıl pırıl…” Evet, hayatın diyalektiği hep zıtlıklar üstüne kurulmuş. Pilin iki ucu da, artı veya eksi olsa, transistorlü radyonuz çalışır mı? Her şey zıddıyla biliniyor. Ve o zıtlıklardan muhteşem bir sentez doğuyor. Necip Fazıl merhum, ne güzel anlatıyor gerçeği:


“Ey düşmanım sen benim


Rüzgârımsın, hızımsın


Gündüz geceye muhtaç


Bana da sen lâzımsın…”


Parça ile bütün birdir. Bir damla suda bütün bir evren gizlidir. Sonsuza dek yaşayacakmışçasına öğrenmeli, sanki yarın ölecekmiş gibi yaşamalıyız.


Hayat, o anda önümüzde açılan yolu yürümektir. O ân, bizden ne istiyorsa, onu yapmaktır. Aradığımızı ancak biz bulabiliriz. Yunus, “Bir siz dahi sizde bulun, benim bende bulduğumu” der. Gerçekler ve güzellikler bizim içimizdedir. Her insanın içinde doğuştan bir Nur-u Muhammedî vardır. Yunus, “Hiç kimse bilmez bizi, biz ne işin içindeyiz.” der ve ilâve eder, “Seni deli eden şey yine sendedir sende”.


Kâinatta bir şey kalmadı da sen var oldun. Şeyh Galip “Hoşça bak zâtına kim, zübde-i âlemsin sen” diyor. Kâmil insan, hayatın özü, varoluşun gayesidir. O, yazdır, kıştır, o bahar çiçeğidir. Geceleyin parlayan yıldızdır. Hayat onunla güzel, yaşamak onunla anlamlıdır. O, “her dem taze doğandır”.


“Ölüm diye bir şey yok bu ummanda


Umutsuzluk da yok, hüzün de kaygı da


Bu umman sonsuz aşk ve sevgi dolu


İyiliğin, cömertliğin ummanı bu…”


 


diyor Mevlâna. Her şey bir aşk haline dönüşmeli, aşksız bir ânımız geçmemelidir. İnsan bazen mânâ yolunda öyle arınıyor, temizleniyor, yüceliyor ki, yemek pişirmek bile bir aşk halini alıyor. Yaptığı yemekle, doğadaki enerjinin, sevdiği insanın vücudunda ebediyete kadar devam edeceğini düşünüyor. Biliyor ki, yalnız malzemeleri tencereye koymak yeterli değildir. O malzemenin yanı sıra içimizdeki sevgi, saygı, edep, incelik, zarafet de, okuduğumuz dualarla, ilâhilerle, kalbimizdeki en güzel duygularla tencerede yer almalıdır. İşte o zaman yemek pişirmek de bir aşk olur, o yemeği yiyene de şifa olur, nûr olur. Aşksız geçen her an, telâfisi mümkün olmayan bir kayıptır. Önemli olan, hayatı her an yeniden kazanmaktır. Arif olanlar, kâmil olanlar, taklit etmeden uyumlu olurlar. Onlar her zaman berrak düşünceli ve yumuşak huyludurlar. Ham ve çiğ olanlar her zaman sinirlidirler. Kendini düzeltemeyenler, belli bir düzeye gelemeyenler, başkalarını nasıl yola getirebilirler?


Unutmayalım, yakındakiler hoşnutsa, uzaktakiler de gelirler. Akıllı isen, kendinden küçüklerden öğrenmekten, onlara soru sormaktan çekinme. Hırs besleme, kimseyi kınama, yargılama, tartışma. Ancak aptal olanlar hayatlarını münakaşa ile geçirirler.  


Sabri TANDOĞAN


Yeni Mesaj Gazetesi


29 Mayıs 1998, Cuma


 


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]