İyi akşamlar Sabri amcacım;
Yorucu, yoğun bir hafta daha bitti. Çok şükür geldi Cuma günü. Gerçi bazen düşünüyorum; zaman öyle hızlı ama öyle hızlı geçiyor ki yakalamanın mümkünü yok; tek önemli olan anları çok ama çok güzel değerlendirebilmek; sonradan pişman olmadan yaşayabilmek. Allah böyle yaşamayı nasip etsin tüm insanlara, herkese, hepimize inşallah. Zamanın bu kadar hızlı akıp gitmesi beni bazen üzüyor Sabri amcacım; çünkü her geçen gün annem, babam yaşlanıyor, hiç istemiyorum onların yaşlanmasını. Kendimi düşününce 33 yaşımda olduğuma inanamıyorum; çünkü yaşımı o kadar genç hissediyorum ki; sanki küçücük bir çocuğun ruhu var içimde hala; küçük bir çocuğun heyecanı, küçük bir çocuğun merakı var içimde hep. Geçen gün kuzenime misafirliğe gitmiştik akşam; kuzenimin eşi askere gidecek; ona hayırlı yolculuklar dilemek için gitmiştik; bir ara mutfakta çay konulmasına ve tabak hazırlamaya kuzenime yardım ediyordum; koyarken canım azıcık pastanın tadına bakmak istedi; şuradan azıcık alayım mı dedim kuzenime; o da "çocuk gibisin, hiç büyümeyecek misin" dedi bana; "eskiden nasılsan hala aynısın, insan hiç mi değişmez" dedi bana. Ne manada söylediğini anlamamıştım; o an hiç belli etmemiştim ama tek hissettiğim birazcık kırılmaktı; o hafif sertce söylediği sözle kırmıştı hafifçe kalbimi. Sabri Amca bazı insanlar dünyaya insan kırmak için mi gelmiş? Bazı insanlar da o kadar sevgi dolu ki sanki onlar da sadece sevmek ve sevilmek için gelmiş. Bazen babaanneciğimi düşünüyorum Sabri amca; bir gün onunla sohbet ediyoruz; yanında oturuyorum; o zaman 90'lı yaşlarda; her zamanki gibi çevreye gülücükler saçıyor, melek gibi; sevgi dolu, sıcacık gözleriyle bana bakıyor. Ona dedim ki "babaanne; 90 yaşına gelmişsin, yorgun hissediyor musun kendini, ne anladın hayattan, hayat seni yordu mu" dedim; bana verdiği cevap hala aklımda Sabri amca; içimi her zaman ısıtan sıcacık bir gülümsemeyle baktı gözlerime ve dedi ki "Sanki içimdeki ruh ayağa kalkıp yürümek, koşup oynamak istiyor, sanki hayata yeni başlayan bir insanım" dedi. O an düşündüm. Çünkü babaannem 90 yaşındaydı, yürüyemiyordu, Allah onu ne zorluklarla sınav etmişti; gencecik evladını erkenden almıştı ondan, amcam 43 yaşında vefat etmişti; babaannecim daha gencecikken 9 tane çocuk doğurmuş ve tüm doğumlardan sonra bir kaç ay sonra sebepsiz çocukları ölmüştü, sonra bir manevi büyük ona demiş ki "bir evlatlık al yavrum"; bunun üzerine babaannemler evlatlık almışlar, fakat o da 2,5 yaşındayken ölmüş; babaannem bana tüm bunları anlattığında ben ağlamıştım; o evlatlıktan sonra babaannem Eyüp Sultan'a gitmiş ve dua etmiş; orada mucize diyebileceğim bir olay anlatmıştı bana ve o olaydan sonra hamile kalmış ve o çocuktan itibaren üç cocuğu yaşamış; fakat ortanca da 43 yaşında vefat etmişti. Babaannem kalçasını kırmıştı, 90'lı yaşlarında ameliyat olmuştu ; sonra yine azimle yürüteçle yürümeye çalışmıştı, ne zaman sorsam "iyiyim evladım, inşallah yürüyeceğim" diyordu; sonra tekrar düşünce bu sefer yatalak kaldı iki sene kadar; o halde bile nasılsın babaanne dediğimde her seferinde "iyiyim evladım, Allah'a şükür, bir de yürüyebilsem; inşallah yürürüm" diyordu. Zaten yatalak kaldıktan sonra da iki sene sonra melek gibi vefat etti babaanneciğim. Daha pek çok sıkıntı yaşamış hayat boyu fakat bir gün dahi ağzından olumsuz tek söz duymadım; tertemiz yaşadı, tertemiz vefat etti babaannecim ve ona hayatının son zamanlarında sorduğum "ne anladın bu hayattan, yordu mu seni hayat" dediğim zaman verdiği cevap beni çok duygulandırmıştı ozaman; onca sıkıntının ardından bile bana dediği söz şuanda da ağlatıyor Sabri amca beni; o her zaman neşeli, hayattan zevk alan, içi kıpır kıpır, yaşama sevincinden, pozitifliğinden, güleryüzünden vefat ettiği ana kadar hiç vazgeçmemiş bir insan olarak yaşadı hep, son nefesini verene kadar... Bazen onunla sohbetlerimizi çok özlüyorum Sabri amcacım. İnşallah şuan çok rahattır bulunduğu yerde. Allah gani gani rahmet eylesin, nurlar içinde yatsın inşallah; onu çok ama çok seviyorum. Şuan gözüm fiskos masanın üzerindeki örtüye takıldı; onun vefatından sonra halam vermişti bunu bana ve şuan fiskos masanın üstünde o dantel beyaz örtü var; ona bakınca hep onu hatırlıyorum, zaten hiç unutmuyorum. Babaannem vefat edeli 2 sene oldu neredeyse ama o örtüde hala babaannemin eşyalarının kokusu var; bu gerçekten inanılmaz Sabri amca; o örtüyü kokladığım zaman babaannemin evi kokuyor sanki ve benim gözlerim doluyor hep; çünkü bu gerçekten inanılmaz. Böyle birşey olabilir mi Sabri amca? yoksa bana mı öyle geliyor? Mailim çok uzun olmuş, babaannemi anlatırken kendimi kaybediyorum çünkü ben, oyüzden artık burada son veriyorum yazıma. Şuan radyoda Türk Sanat Müziği dinliyorum, sanki bütün içim bu şarkıları dinlerken temizleniyor gibi o an, sanki o anlarda hep Allah'la bir arada oluyorum gibi hissediyorum Sabri amca. Sanki hüngür hüngür ağlamak istiyorum içimdeki yoğun duygulardan. Bilemezsiniz herkesi ama herkesi, beni sevmeyen insanları, beni üzen, kıran, inciten, ruhumu yaralayan insanları bile çok ama çok seviyorum. Allah herkese, Allah tüm insanlara iyilik, güzellik versin. Beni üzen, ağlatan, kıran, inciten insanlara da inşallah güzellik versin; onları dünyanın en mutlu insanları yapsın inşallah. Çünkü gönlüm hepsini affetti ve hepsini seviyor. Ve onların da iyiliği için hep dua ediyor.
Çok güzel bir Cuma akşamı geçirmenizi diliyor, içimdeki tüm sevgi ve saygıyla ellerinizden tüm kalbimle öpüyorum. Allah'a emanet olun canım Sabri amcacım.