Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın F.Gül Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : F.Gül
Tarih : 8/3/2009 4:04:24 PM


 


Saygıdeğer Büyüğüm


Hürmetle ellerinizden öpüyor, sağlık, esenlik dileği ile sizi ve cümle dostları selamlıyorum.


Efendim sohbetlerinizden aldığım notları müsaadelerinizle sunuyorum.


 


Selam, sevgi ve saygılarımla.


 


         


SOHBETLER


 


- Efendim, insanın tekâmülünde sohbet önemli mi?


- Sohbet çok önemli. Bazen bir saatlik sohbet ile yıllarca yapılan ibadetin veremeyeceği yol katedilir.


 


- Efendim, sizin için meşrep farkı önemli mi?


- Benim için meşrep farkı önemli değil. Kadiri olur, Nakşi olur, Mevlevi olur, Rifai olur, sohbet önemli. Ben bu konuda taassup gösterenleri hoş karşılamıyorum.


 


-Efendim, sizce insanlar neden böyle delicesine içki içiyorlar?


-Onlara biraz sevgi, biraz saygı, biraz ilgi gösterilirse içkiyi bırakırlar. Yeryüzünde hepimizin sevgiye, saygıya, sırtımızın okşanmasına ihtiyacımız var. Bir sadrazama sekiz kere suikast düzenlenmiş, ölümden dönmüş. Kırk gün evden dışarı çıkamamış, görevi bırakmış. Kırk gün sonra padişaha gitmiş, sadrazamlık istemiş. Padişah, “Neden tekrar görev istiyorsun?” deyince sadrazam, eteğini kaldırarak,”Padişahım bu etek öpülmek istiyor” diye cevap vermiş.


 


- Efendim, nefsimizi terbiye için ona yasaklar mı getirelim?


- Peygamber Efendimiz, “Nefsin senin binek hayvanındır. Ona rıfk ile muamele et.” buyuruyor. İnsanlar nefsini ıslah etmek için kendisine ne eziyetler etmiş. Bir adam kırk yıl canı çektiği halde ekşi ayran içmemiş. Kardeşim ekşi ayranı kırk yıl kafanda taşıyacağına bir bardak içseydin, kurtulsaydın. İki Budist rahip bir nehirden geçeceklermiş. Bir genç kız gelmiş. “Karşıya geçmek istiyorum. Yakınlarda köprü var mı?” diye sormuş. Rahiplerden biri “Ben de karşıya geçiyorum, sırtıma bin, seni götüreyim.” demiş. Kızı sırtına almış, karşıya geçmiş. Sonra herkes kendi yoluna devam etmiş. Diğer rahip sırtında kızı taşıyana demiş ki “Oooo, kızı sırtına aldın. Seni baş râhibe şikâyet edeceğim.” Diğer rahip şu cevabı vermiş: “Ben kızı bir kere sırtıma aldım, bıraktım. Ama sen onu hâlâ sırtında taşıyorsun.” demiş.


 


- Bütün bunlar olağanüstü haller yaşamak isteğinden mi kaynaklanıyor?


- Sen adam gibi doğru yolda yürümeyi öğren. İnsan teslimiyet gösterince buna mukabil Allah o kişiye tasarruf yetkisi veriyor.


 


Biz akıllı sinema seyircisi gibi olayları izleyeceğiz. Sinema şeridi önümüzden geçiyor. Biz öldükten sonra da bu şerit devam edecek. Bu şerit, hayattır. Önemli olan o gün içinde bulunduğumuz statü nedir, önümüzdeki iş ne ise onu en iyi yapmaya çalışmaktır. Daima ister çalışma hayatında ister evinizin bir köşesinde oturun birisi kalkıp size iftira atabilir. Size olmadık kötülükler yapabilir. Peygamber Efendimiz, bunun gibi birçok kötülüklere maruz kaldı. Olaylar karşısında hep sakin kaldı. Her münakaşa bizden bir şeyler alıp götürür, enerjimizi azaltır. Ama bizim enerjimiz sınırsız değil ki. Burada en büyük hatamız şu oluyor: Kaşımızda ruh sağlığı olmayan, akıl sağlığı olmayan insanlara göre tavır takınıyoruz. Bizim nasıl soğuğa, sıcağa, boraya, fırtınaya gücümüz yetmezse dışımızdaki insanlara da gücümüz yetmez. Ancak bize başvurduklarında yardımcı olabiliriz. Kissinger diyor ki “Hayatta çözülemeyecek hiçbir problem yoktur. Yeter ki yaklaşımımız yumuşak, sıcak, tatlı olsun.


 


- O halde duygularımızı çok iyi yönlendirmemiz gerekir. Ama karşıdaki insan bizim üzerimize geliyorsa biz kendimizi nasıl idare edelim?


 


- Şöyle düşün, sen evinde oturmuş kitabını okuyorsun, o sırada kapının önünde bir köpek havlıyor. Şimdi bize ne bundan, biz de çıkıp o köpekle havlayalım mı? Herkes kendine göre hangi tecelliye muhatapsa onu gösterecek, köpek havlayacak, kedi miyavlayacak, yılan tıslayacak… İnsanlar da öyle. Hayatta kimse ile laubali olmayacaksın. Herkesle saygılı, ölçülü bir mesafe içinde olacaksın. Hayatta müstakil hiçbir şey yoktur. Her şey birbirine bağlı. Biz hayata saygı gösterirsek hayat da bize saygı gösterir. Mesela Danıştay’a tetkik hakimi olarak girdim. Baktım, çılgın bir yarış var savcılık için, üyelik için. Ben hiç oralı olmadım. İşimi yaptım. Baktım bir gün sen üye oldun dediler. “Peşinden koşarsan o kaçar.”


 


-Efendim yeni bir işyeri veya dükkân açılacağı zaman nelere dikkat edilmeli?


-Akıllı bir tüccar dükkân açacağı zaman, bu çevredeki insanların asıl ihtiyacı nedir, bunu öğrenecek. Sonra bunu nasıl en ucuza satarım, onu düşünecek. Sonra müşteriye öyle ince, öyle saygılı davranacak ki kaynayacak müşteri.


 


- Efendim, nazar boncuğu kullanmak batıl bir inanç mıdır?


- Mesela bir mimar ev yaptı, evin çatısına paratoner kondu. Buna batıl denilebilir mi? Aynı şekilde insan mavi taş takınca bu da batıl olmaz. Çünkü mavi taş negatif elektriği çekiyor. Bunun inanışla da alakası yok. Fiziki bir olay bu. Nazar iki çeşit olur. 1-) Eksi elektrikle, 2-) Artı elektrikle. Eksi elektrikle bakıldığında vücudun elektrolit dengesi bozuluyor. Artı elektrik ile nazar edildiğinde hasta iyileşiyor.


 


- Efendim, pozitif veya negatif elektrik insanda doğuştan mı vardır, yoksa sonradan mı kazanılıyor?


- İnsan dünyaya geliyor. Bunun içinde pozitife doğru eğilim de var negatife doğru eğilim de. Çocuk, aileden, çevreden aldığı etki ile ya artıya veya eksiye meylediyor. Bugün Türk toplumunda cazibe gücü ekside. Çevre negatif insanların isteğine göre gelişiyor.


 


 


Sabri Tandoğan

İstanbul, Temmuz 2009

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]