Merhaba Aziz Büyüğüm ve Çok Değerli Gönül Dostları,
Bir Mübarek Ramazan ayına güzel bir Cuma gününde yeniden kavuşabildiğimiz için ne kadar şükürler etsek az olur... İnşallah bu mübarek ayın bütün incelik ve güzelliklerini bu yıl ve daha nice yıllar lâyıkıyla yaşayabilmek, siz değerli büyüğümüzle ve bütün sevdiklerimizle birlikte, sizin varlığınız ve ışığınızla aydınlanmayı sürdürebilmek duası ile yıllar önceki bir gazete yazınızı izninizle ekliyorum...
Hepinize feyiz, rahmet, nur ve bereket dolu hayırlı günler...
Selamlar, saygılar, sevgiler...
Çiğdem Seçkin Gürel
Ramazan orucu, hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır. Niyet edilerek, tan yerinin ağarmaya başlamasından itibaren akşam güneş batıncaya kadar yemeden, içmeden, haramlardan uzak kalarak nezih, temiz, edepli, saygılı, sabırlı olarak tutulur. Ramazan ayı bazı yıllar 29, bazı yıllarsa 30 gün sürer. Resulullah Efendimiz, dokuz Ramazan oruç tutmuş, dördü 29, beşi 30 gün sürmüştü. Kur’an-ı Kerim, Ramazan ayında inmeye başlamıştır. Bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi bu ayın içindedir. Oruç, içimizi kötü düşüncelerden, dışımızı çirkin davranışlardan temizler, günahlarımızın bağışlanmasına vesile olur. Peygamberimiz müjde veriyor: “Kim inanarak ve mükâfâtını Hak’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”
Oruç, kul ile Rabbi arasında kalan ve kendisine riya karışmayan bir ibadettir. Halk içinde Hak ile beraber olabilmek ne güzeldir. “İyi bilin ki, vücutta bir et parçası vardır ki, o düzelirse bütün vücut düzelir. O bozulursa bütün beden bozulur. Dikkat edin o kalptir” buyuruyor Yüce Resulümüz. İhsan, Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmektir. İbadetlerin en önemlilerinden biridir oruç. “Ey insanlar, Rabbinizden korkun. Ne babanın evladına, ne evladın babasına hiçbir şeyle faide veremeyeceği günden korunun. Şüphe yok ki, Allah’ın vaadi haktır.O halde sakın sizi dünya hayatı aldatmasın, o çok aldatıcı şeytan, sakın sizi, Allah’ın mühlet vermesine güvendirmesin.” (Lokman Suresi, 31/33). Ne mal mülk, ne mevki makam, ne evlad, ne aile… Hiçbir şeyin kıyamette faydası yoktur. Mü’min, daima Hak’ka dayanmalı, O’na güvenmelidir. “Rabbini içinden, yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam an. Gâfillerden olma.” (Araf, 205). Kemal yolunda belli bir merhale kazanan insan, Hak ile olmanın sırrına erince, nereye bakarsa Hakkın azamet ve tasarrufunu, yücelik ve güzelliğini görür. “O, hem evveldir, hem âhirdir; hem zâhirdir, hem bâtındır. O her şeyi kemâliyle bilendir.” (Hadid, 57) Zariyat Süresinde, “Ben, cinleri ve insanları, ancak bana kul olsunlar diye yarattım” buyruluyor. Demek ki insan olmanın şartı, Allah’a kul olmaya bağlıdır. Bütün gönül dostları yakinen müşahede etmişlerdir. Ramazan ayının gündüzlerine ve gecelerine mahsus bereketler başka başkadır. Gece zât alemine, gündüz sıfat alemine işarettir, Cenab-ı Hak, “Oruç benimdir, onun mükafatını Ben veririm.” buyuruyor bir Kudsi Hadiste.
Oruçla, şeytanın insan bedenine gireceği ve faaliyet göstereceği yollar daralır, Rabbanî nur gelir. Işık gelince, karanlık gider, nur gelince zulmet kaybolur. Unutmayalım, bizi Haktan alıkoyan her şey bizim için fitnedir. İnsanlar bu dünyaya bir sınav için geliyorlar. Tekamül etmek, olgunlaşmak, kamil insan olmak için, “Sen O'ndan razı, O senden razı olarak gir cennetime” sırrına mahzar olmak için gönderiliyorlar. Daha iyiye, daha güzele gitmek için her an yeni bir fırsat… Testilerimizi sular akarken dolduralım. Günlerimiz, saatlerimiz sayılı. Farkında olalım. Boşa geçirmeyelim. İnsanı takvâya götüren, davranışlarıdır. İnsanı Allah’tan uzaklaştıran hususlardan sakınmak gerekir. Takvâ, nefse muhalefet etmek, insanlık onuru ile bağdaşmayan hareketlerden uzak kalmaktır. Takvâ, insanı yüceliklere götüren bir yoldur. Sarp ve çetindir. Hayatın sıkıntılarına, musibetlerine, hastalık ve zorluklarına göğüs germeyi bilmeyenler, o yüce hedeflerin eteklerine bile ulaşamazlar. Takvâ yolunda yürüyebilmek için sabırlı olmak şarttır. Bütün güzellikler sabırlı olanlara gelecektir. Allah sabırlı olanlarla beraberdir.
İnanan insanlar için Ramazan ayı, neş’e, zevk ve mutlulukların kaynağıdır. Arınmanın, temizlenmenin, güzelleşmenin, Allah’a her gün biraz daha yakın olmanın verdiği haz neyle kıyaslanabilir? Asıl Müslüman o kimsedir ki, eliyle, diliyle, işiyle, hareketleriyle, hatta düşünceleriyle hiç kimseyi incitmez. Herkesin en ufak bir hakkına, en basit hislerine varıncaya kadar hürmet etmeyi kendisine bir borç bilir. Yarın hesap günü gelmeden, kendini her gün yoklayarak, denetleyerek, geçen günlerinin muhasebesini yapmakla o büyük güne hazırlanır. Allah, aşk ile, ihlas ile kendi kapısına sığınan bir kulunu mahrum bırakmaz, başka kapılara muhtaç etmez.
Ramazan neş’esini gönüllerinde hissedenler ne güzel insanlardır…
SABRİ TANDOĞAN
YENİ MESAJ GAZETESİ