Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Çiğdem Seçkin Gürel Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : Çiğdem Seçkin Gürel
Tarih : 9/7/2009 9:59:33 AM


 


 


Çok Kıymetli Büyüğümüz ve Sevgili Dostlar,


Yeni başladığımız bu haftanın herkese  sağlık, huzur ve mutluluklar getirmesini dileyerek sizleri selamlıyor ve sayın büyüğümüzün iki bölümlük yeni bir köşe yazısının ilk bölümü ile baş başa bırakıyorum.


 


Hoşçakalın...


 


 


Çiğdem Seçkin Gürel


 


 


Yüklerden Kurtulunuz


Senelerce, senelerce evveldi. Başkan Kennedy Texas’ta vurulduğu zaman ceketinin cebinden bir kâğıt çıkarmıştı. Bu, onun Texas’ta söyleyeceği nutkun bir metni idi. Metnin sonu, Kennedy’nin İshak Peygamber’den bir alıntısı ile bitiyordu. Okuyunca çok heyecanlandım. Aradan uzun yıllar geçti. Unutamadım. Hatırımda kaldığı kadarıyla şöyle idi: “Yol uzun, yük ağırdır. Bu yükle bu yola katlanamazsınız. Yüklerden kurtulunuz…” Hep tekrar ederim içimden. O sözün güzelliği, şiiriyeti, büyüklüğü beni yıllardır düşündürür, ürpertir. Evet önemli olan yüklerden kurtulmak. Ama yük nedir? Yüklerden kurtulmak nedir? İnsan bu yüklerden nasıl kurtulur? Yükler kavramı ile anlatılmak istenilen, acaba ta en küçük yaşımızdan itibaren şuur altımızda depo ettiğimiz kinler, nefretler, intikam ve öç alma duyguları, kıskançlıkları, hasetler, çekememezlikler, mal mülk ihtirası, mevki, makam, rütbe, ihtiras, kendini herkesten üstün görme hastalığı mıdır? Resulullah Efendimiz bir Hadis-i Şerifinde “Senin en büyük düşmanın, iki yanın arasındaki nefsindir.” buyururlar. İnsana dünyayı dar eden, hayatı zehir eden hep nefsin oyunları değil midir?


Allah’ın verdiği nimeti ağız tadıyla yiyen insanlar günümüzde ne kadar az… Şükürsüzlük, memnun olmamak, tatmin olmamak, çılgın bir aç gözlülük, günümüz insanlarını bir kasırga gibi kavuruyor. Önüne ne kadarsa, yakıp yıkıp değiştiriyor. En basitinden, şu delicesine içilen sigaralar, içkiler, uyuşturucular bir doyumsuzluğun ifadesinden başka nedir? Günümüzün parolası “hep ben, hep ben, yine ben” olursa, insanoğlunun hep aldığı, hep cüzdanını doldurduğu, zenginliğini artırdığı sürece mesut, bahtiyar olmasına, renk dolu bir hayat yaşamasına imkân olur mu? Fikret ne güzel söylüyor:


        “Beşerin öyle delâletleri var


         Putunu kendi yapar, kendi tapar…”


İster kabul edelim, ister etmeyelim, ortada bir gerçek var: Bugünkü hayat, yaşanılan realite, anlamını yitirmiş, güzelliğini, şiiriyetini, ürpertisini kaybetmiştir. Büyük Yunus boşuna söylememiş: “Sevdiğimi demez isem, sevgi derdi boğar beni”, “Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı” diye. İnanın, bugünü anlatmak için yazılan binlerce kitabın söyleyemediğini Yunus bu birkaç kelime ile ne güzel vurguluyor. Sevgiyi unutan insanlar, özünden, fıtratından uzaklaşan insanlar, boş yere para ile, mal ile, makam, rütbe, mevki ihtirası ile ruhlarındaki boşluğu doldurmaya çalışıyorlar. Bunun yarışını yapıyorlar. Ama sonuç ortada; alkolikler, uyuşturucu müptelaları, çılgın boyutlara varan boşanmalar, bitip tükenmek bilmeyen kavgalar…


SABRİ TANDOĞAN


Yeni Mesaj Gazetesi


19 Mart 1998, Perşembe


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]