Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Çiğdem Seçkin Gürel Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : Çiğdem Seçkin Gürel
Tarih : 10/23/2009 6:50:13 AM



 


Çok Değerli Büyüğümüz ve Sevgili Dostlar,


Bu yeni günün bütün insanlık için yepyeni hayırların, esenliklerin, sulh, sükun ve huzurun bir başlangıcı olması duasıyla yeniden merhaba...


 


Bu güzel günde sayın büyüğümüzün manevi ışığı ile bir başka aydınlanmak üzere şükür duyguları içinde daha evvelki yazının devamını ekliyor, hepinize gönülden selamlar, saygılar ve sevgiler sunuyorum...


 


Hoşçakalın...


 


 


Çiğdem Seçkin Gürel


 


 


Bilgi ve Yaşantı (2)


Hayatta ne zaman gâye ile vâsıta yer değiştirirse, bir şeyler anlamını yitiriyor, güzelliğini kaybediyor. Resulüllah Efendimiz; “İşe yaramayan, lüzumsuz fuzulî bilgiden sana sığınırım, ya Rabbi.” buyuruyor bir Hadis-i Şerifinde. Özellikle yarışmalarda görüyoruz: Bilgi adı altında işe yaramayan, saçma sapan bir sürü teferruat, ayrıntı... Peki, ben hayat yolunda nasıl yürüyeceğimi, bir müşkül, bir sıkıntı, bir sorun karşısında nasıl bir tavır takınılacağını bilmiyorsam, güçlükler üst üste gelince allak bullak oluyor, pusulayı şaşırıyorsam, o zaman ne kıymeti kalır o ince ayrıntıların… Evet, bilgi güzel, amenna ama, işe yarar bilgi, hayatta yeri olan bilgi. Bana doğruyu, güzeli, ışığı, aydınlığı, Hak olanı, Hak’tan yana olanı gösterecek bilgi. Beni dünyada da, ahirette de mutlu edecek, huzurlu edecek, başarılı yapacak bilgi. Yoksa benim kafamı, ipe sapa gelmez, işe yaramaz bilgilerin depo edildiği bir ambar haline getirmek, böyle bir eğitimi vermek sanırım hayata da, insana da, eğitime de kıymak olur. Sanırım buna kimsenin hakkı da yoktur. Ancak ve ancak beni çokluktan tekliğe, kaostan kozmosa, kesafetten letafete götürecek bilginin bir anlamı, bir derinliği, bir güzelliği vardır. İş, bu karmakarışıklık içinde düzeni kurabilmek, uyumu bulabilmek, güzelliği yaşayabilmek ve yaşatabilmektir. Gerisi lâftan, kuru gürültüden ibarettir.


Bir önemli hatamız da, bir şey okuyunca, işitince, biraz bilgi kırıntıları edinince hemen; “Efendim, ben her şeyi biliyorum.” diye ortaya çıkmamız oluyor. Evet, bilgisayardaki bilgi gibi, bizim de kafamızın köşesinde bazı bilgi kırıntıları olabilir. Ama bu bilmek midir? Bu, bilme olayını kapsar mı? Bildiklerimiz, günlük hayatımızda, iş yaşantımızda, aile hayatımızda yaşanmadıkça, yaşantıya dönüşmedikçe acaba ona bilgi denir mi? Biliyorum diyebilir miyiz? Bir teyp de, kendine okunanları kaydeder, istenildiği zamanda bize verir. Peki şimdi biz, “Teyp o bilgilerin farkında, onları biliyor.” diyebilir. miyiz? Bence insanoğlu da böyle, bir şeyleri farkında olmadan, bilincine varmadan papağan gibi tekrarlıyorsa ama onları yaşamıyorsa, günlük hayatında yaşantıya dönüştürmüyorsa, sorarım size, o insanın teypten ya da papağandan ne farkı kalır?


Önemli olan “kâl değil, “hâl” dir. Hâl sahibi olabilmenin bir anlamı vardır. Sadece satırdan okumak yeterli değildir, insan bazen da sadırdan okuyabilmelidir. Temiz olan, asil olan, yüce, büyük, güzel olan bir tek hareket, yüzlerce yaşanmamış fikirden, düşünceden daha anlamlıdır.


(...devam edecek)


            SABRİ TANDOĞAN

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]