Çok sevdiğim Büyüğüm,
İnşallah iyisinizdir. Müsaadenizle bir anımı paylaşmak istiyorum.
İki küsur saatlik bir yolculuğa çıkmak üzereyim. Geçeceğim yol dağların arasından açılmış, çoğunluğu tırmanışla geçecek olan, oldukça dar ama nihayetinde trafiğin işlediği nispeten ıssız bir yol. Otobüse bindikten sonra yolculuğu nasıl değerlendirmeliyim diye sordum kendime. Önümde çok yoğun bir program vardı. Bunları tasarlamaya, neyi ne zaman yapacağıma karar vereyim dedim en başta. Sonra bir ara dışarıya bakıp da dağın yamaçlarına serpilmiş olan ağaçlara, bulutların arasından sızıp güneş ışınlarının inişini görünce fikrimi değiştirdim. Otobüs tırmanıştayken çok daha özümseyerek izleme imkanım oluyordu çevreyi. "Sübhanallah" demekten kesilmedim bir türlü.
Bulutlar, yağmur, çimen ve ağaçlar, dağlar, üzerinde otlayan hayvanlar, hayvanlardan faydalanan insanlar, kiminden yiyerek, kimine de binerek... Sonra döngüyü düşündüm. Muazzam bir denge var. Bunu çoğunun yaptığı gibi ezbere söylemiyorum... Geçenlerde bir sineğe bakarak düşündüklerim geldi aklıma sonra. Kahvaltımı hazırlıyordum. Allah'ın lütuf buyurduğu nimetlerini, her birinin kendine has tadını, lezzetini düşünürken bir sineğe ilişmişti gözlerim. Kendi kendime dedim ki, şimdi bu sineği beslemeye kalksam, bütün becerimi, imkanımı seferber etsem. Onu zarar görmeyeceği bir yere koysam, envai çeşit yiyecek sunsam önüne, belirli bir zaman sonra yine aciz kalacağıma, en nihayetinde besleyemeyeceğime kanaat getirdim. Sonra dünya üzerinde bulunan Sayıları belki trilyonlara ulaşan sinekleri düşündüm. Hepsi kusursuz bir şekilde rızıklandırılıyordu. Sadece sinekler mi? Karıncalar, böcekler, kuşlar, bir ara deniz canlılarını hesaba katınca hayretim katlandı… Yolculukta tırmanışın sonlarına doğru gelmiş, zirveye bir hayli yaklaşmıştım. Artık manzarayı en tepeden görebiliyordum. Rana anneye olan tavsiyeniz üzerine güneşin bulutlar arasından yere uzanışını nakşetmeye çalıştım kafama, istediğim zaman canlandırayım diye. Sonra manzaraya bakıp da Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinden geldi aklıma. Gök, dağlar, güneş, bulutlar, ağaçlar, kuşlar, otlayan hayvanlar, hepsi ile ilgili ayetler okumuştum. Bu aradaki hissedişlerimi hiç anlatmama gerek yok, anlatamam da zaten güç yetmez… Tüm bunları yaparken kulaklığımdan Vivaldi eşlik ediyordu bana. Keman sesi o kadar inanılmaz geliyordu ki. Çalmayı öğretmesinden yola çıkarak mı ulaşsaydım Allah’a yoksa duyma hissinin muhteşemliğinden mi?
Efendim bütün bunlar olurken namazdakine benzer anlar yaşadım. İnsanları neden sanata teşvik ettiğinizin bir açıklaması mahiyetinde oldu benim için. Gerçekten de sanattan murat İnsan’ın, kainatın muhteşemliğini gözler önüne sermek, oradan da Allah’a ulaşmak diye düşündüm. Bilmiyorum, böyle kanaat ettim.
Sözlerime son verirken, anlatma kabiliyetimin nakıs olduğunun farkında olduğumu, bunu da geliştirmeye çalıştığımı söylemek ister, hatam olduysa af dilerim.
Hürmetle Ellerinizden öperim.