Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Çiğdem Seçkin Gürel Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : Çiğdem Seçkin Gürel
Tarih : 11/7/2009 10:06:18 AM




 



Fıtratından uzaklaşan, sadece Allah’a ve Peygamberine, Yüce Kitabına değil, her şeye yabancı kalır. Sanata, doğaya, düşünceye, güzelliğe ve estetiğe kadar her şeyden uzaklaşır. Bir mana büyüğü: “Cehennem, Allah’tan uzak kalanların sırrıdır.” diyor. Resulullah Efendimiz, “Her doğan çocuk İslam fıtratı üzere doğar.” buyuruyor. Sonradan ne yazık ki okul, aile, toplum üçlüsü, o melek gibi doğan çocuğu, aslından, özünden, yaratılışından kopara kopara ortaya bir canavar çıkarıyor. Günümüzün çağdaş firavunları, çağdaş nemrutları böyle ortaya çıkıyorlar. İçinde yaşadığımız toplumla, insanın fıtratı, temiz ve asıl yaratılışı arasında öyle bir çelişki var ki… Belli bir sosyal ve ekonomik statü içinde bulunan ama buna rağmen hâlâ içindeki güzellikleri devam ettiren, hâlâ kalpleri iyilik ve hayır için çarpanlar ne mübarek insanlardır, ne eli öpülesi insanlardır.


Yabancılaşma, insanı kendinden, ailesinden, güzellikten, estetikten, doğadan, efendilikten, incelik ve zarafetten koparan bir canavar.


“Bıçak soksan gölgeme


Sıcacık kanım damlar


Gir de bir bak ülkeme


Başsız başsız adamlar…”


İşte o canavar, insanı iyi, güzel, temiz ve asil olan, büyük ve yüce olan her şeyden koparıyor. İnsan duyamaz, düşünemez, muhakeme edemez bir hale geliyor. Bir robot gibi oluyor. Kur’an-ı Kerim’de “Göklerde ve yerde nice belgeler var ki, yanlarından, yüzlerini çevirerek geçerler.” buyruluyor. Onlar o kadar zavallı bir hale getiriliyor ki, kulakları var duymuyorlar, gözleri var görmüyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar. Her zerre gezegenlere, galaksilere kadar, bir muhteşem konserin eşsiz notaları gibi en hikmetli biçimde sahnede yerini almış, görevine koşarken bir ses haykırıyor:


“Görecek göz nerede?”


İnsan evrendeki ahenge uymak ve onun bir parçası olmak durumundayken, bunun farkına varamaz, bu ilgiyi göremezse, kendini evrenin merkezi sanır. O andan itibaren de kırık bir plak gibi, düşüncesi hep aynı nokta etrafında cızırdar durur. Nice insan var ki, gözüm açık diye gördüğünü sanır.


Her şeyin bir bedeli vardır ve zaman er veya geç bunun hesabını sorar. Görev, içinde bulunduğumuz anın bizden istediği şeydir. İnsan gerçeklerden kaçtığını sanarak kendini aldatır ama akıbet, er veya geç onu bulur, yakalar, hesabını sorar. İnsanoğlu aldanmak için yıllarca verdiğini, sonra faizleriyle öder. İnsan içinde ne taşıyorsa dışında onu bulur. Haksız olarak elde edilen bir mal, yine bir haksızlıkla elden gider. Kötülüğün oku mutlaka geri döner. Her tohum kendi meyvesini verir. Bu onun kaderidir.


Bugünü hazırlayan şeylerin kökleri geçmiştedir. Sevgi, sevgiyi doğurur, kin ise kini çeker. Sabır acıdır ama, meyveleri tatlıdır. Acele ağacının meyvesi pişmanlıktır. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Bazen kurt, en güzel meyvenin içinde gizlenir. Gizli düşmanlıklardan, açık olanlarından daha çok çekinmek gerek, Realiteyi değil, gizlediği gerçeği yakalamak önemlidir. Bazen minicik dediğimiz olaylar, küçücük dikkatler insan fıtratını harekete geçirir. Bazen sevgi dolu bir bakışla, bir ses tonuyla gönüldeki düğümler çözülüverir.


Her şeyin yeri, değeri aynıdır. Bir iş, eğer özenle yapılırsa, hem mutlu, hem huzurlu olur, hem de ortaya güzel bir eser koymuş oluruz. Yaptığınız işin en iyisini, zamanında yapın. Göreceksiniz, dağ başında olsanız bile, insanlar sizi arayıp bulurlar. Her şey, her an etkiler, her şeyden etkilenir aynı zamanda… Her şey zincirleme birbiriyle ilgilidir. En küçük bir kımıldanışın bütün doğa üzerinde etkisi vardır. Resulullah Efendimiz “Rabbim, her şeyi, aslında nasılsa, öyle göster bana.” buyurur.


(…devam edecek)


            SABRİ TANDOĞAN

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]