Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Sami Melih Bey'den aldığımız sunum
Gönderen : Sami Melih
Tarih : 11/22/2009 10:50:45 PM


 


B.R.R.(Besmele)    E.L.R.A.(Şükür)   E.V.A.R.M.(Salavat)


Saat 05:14. Bakalım bu yazı Allah'ın izniyle nerelere gidecek.


21.11.2009 saat 13:30'da Büyüğümüzün konferansı vardı. Onun için sabah 11:00 gibi evden hareket ettim hazırlanarak. Hisler sanki biraz sonra yaşayacaklarımın habercisi gibiymiş. Dostlarla sohbet etme imkanı bulurum ihtimali var kafamda, sürekli vurgu yapan cinsten. Ama çok küçük bir ihtimal olarak görüyorum, zira o meclise girmek için liyakatın tamam olmadığına, belki üzen ama samimi bir inancım vardı.


45 dk. öncesinden konferans salonuna ulaştım; bir de ne göreyim, Sayın Büyüğümüzün giriş yaptığı zamana denk gelmişim. Büyüğümüzün girip yerini almasını bekledim. Daha sonra 5 ya da 6. sırada bir yere yerleştikten sonra herkesin sırayla el öptüğünü görünce ben de katıldım kervana. Sıram geldiğinde "hoş geldin, safalar getirdin" hitabına muhatap oldum. Heyecandan kısık sesle "nasılsınız Efendim" diyebildim ancak. Yerime geçtim. Gıpta doğru bir şey değil ama her nedense Büyüğümüzün çevresindekilere "ne kadar şanslılar" gözüyle bakıyorum. Dediğim gibi, ne gıpta doğru birşey, ne de şans diye bir şey var; şükürler olsun alemlerin Rabbi Olan Allah'a, şükürler olsun Verdiklerine ve Vermediklerine (bu duayı da Zekeriya Bey'den öğrenmek nasip oldu).


Yerimdeyim, iki sıra önümde, sonradan tanışınca kim olduğunu Öğrendiğim Aynur Hanım oturuyor. Yanındaki ile sessizce konuşurken profilden yüzünü görebildim. Dikkatimi çekti; o kadar temiz bir yüz ki, "ne güzel bir insan!" demekten kendimi alamadım. Biraz aradan sonra bana doğru dönüp "Sami Bey siz misiniz?" demez mi? Neye uğradığımı şaşırdım. Daha nasıl olduğunu düşünmeye zaman bulamadan "evet" dememle hareketlenerek yerinden kalktı, hemen ben de kalkıp kendilerine doğru yürüdüm. Merhabalaşıp ayaküstü biraz konuştuktan sonra "konferanstan sonra sohbet ederiz" deyince; sıcak, samimi davranışı ile o kadar sevindirdiler ki beni, Allah kendilerinden razı olsun. İnşallah deyip çok memnun olacağım ifadesiyle yerlerimize geçtik.


Bir müddet sonra, ikinci sıraya, Çiğdem Hanım'a benzettiğim biri oturdu. Meşhur Çiğdem Hanım. Emin olmak için bir müddet bekledikten sonra düşüncemde doğru olduğumu anladım. Kendimle istişareye başladım. Çok çekiniyorum ama bir selam vermeyi, teşekkür etmeyi de çok istiyorum. Bu iki seçenek arasında gidip gelirken, bu fırsatı bir daha bulamayabileceğimi düşünerek yanlarına gitmeye karar verdim. Ancak nasıl olduysa yerimden kalkamıyordum, çok çekiniyordum; ama kararımı da vermiştim. Hemen Feizaazamte*... (Bir kere de azmettin mi...) ayeti yetişti. Zaten bununla besmele deyip yerimden kalkmam bir oldu. Çok şükür merhabamızı sahiplerine teslim ettik ve ben de teşekkürümü ettikten sonra tekrar yerime geçtim. Allah razı olsun kendilerinden. Konferans başladı, konferansa ait notlar ek kağıttadır....   .........


 Eve dönerken içimdeki coşkuyu tarife imkan var mı? Karşımdaki insanları kucaklamak istiyorum, aklım engel oluyor. Allah'ın yarattıklarına, kullarına sayısız lütufları oluyor; biz farketsek de, etmesek de, gerçek bu. Kör, göremediği için güneşin olmadığını iddia etmemeli. Bu gün bana nasip edilen lütuf, şöyle söyleyeyim, hayatımın en büyüklerinden, hatta belki de en büyüğüydü.  Allah'a nasıl şükretsem diye düşünmeye başladım. Allah'a şükür daim olmalı ama herhalde bu kadar yoğun şükretme isteği ile dolduğum bir zaman daha olmamıştı. Eve ulaştığımda biraz yorgunluk, biraz da soğuk algınlığı vardı üstümde, başımda da hafif bir sızı. Muhtemelen uykusuzluktan kaynaklanıyordu yorgunluğum. Bu durumda samimi olamam diye düşündüm. İyisi biraz uyuyayım, dinleneyim, baş ağrım da geçsin, hem geceye denk gelirim, gece ibadeti de bir başka zaten... Üstümü değişip uyumaya koyuldum. Uyuyacağım ama aşkolsun uyuyabilene, aklıma geldikçe lütuflar gözlerim doluyor, geldikçe taşıyor. Belki, "nedir bu lütuf lütuf diye tutturmuşsun" diyenler olur ama zaten bunun büyüklüğünü anlamak için son kırk beş günüm ile iç dünyamı bilmesi gerekir söyleyenin. Hayat zahiriyle, batınıyla bir bütün... Velhasıl uyuyamadım. Aklıma şu geldi: Yarına kimsenin çıkacağı belli değil, iki rekat şükür namazı kılmadan gitmek istemem. Kalktım, tekrar üzerimi değiştim, önce yatsıyı, sonra da iki rekat şükür namazını kıldım...


Saat gece 03:00 suları, kalkıp abdestimi aldım. Hala içimde büyük bir şükretme arzusu var. İyisi iki rekat daha şükür namazı kılayım. Kıldım ama samimi şükretmeye nasip yok, iki rekatlık kuru bir namaz oldu. Üzüldüm, ne yapsam, ne etsem? İçim içimi yiyor. Biraz sonra Yeşil hz.lerinin kitabından okuduğum bir Hadis-i Şerif yetişti. "İçinizden Allah ile hasbihal etmek isteyen Kur'an-ı Kerim okusun" manasında. Derhal hazırlığımı yaptım. Bizim “rastgele” dediğimiz ama aslında “rastgetirilen” Surenin adı: Lokman Suresi. Okuyucu: Ebubekir Şatıri.  Meal Yazarı: Elmalılı Hamdi Yazır.


Bismillahirrahmanirrahiym. Elif Lam Mim. Tilke Ayatül Kitabil Hakim (Lokman 1, 2)


Uzun zaman okumamanın verdiği özlem ile iç dünyam birleşince ilk iki ayet, tabiri caiz ise fitili ateşledi. Sure bitti, ama doyamadım, ikinci olarak da Ra'd Suresini okudum. Elhamdülillah.


Sabah ezanı okunmak üzere, iyisi vitiri hemen kılmak ve ondan sonra da bu günü ölümsüzleştirmek üzere günlüğü yazmaya başlamak.


Son olarak şunu yazmalıyım, ne kadar ömür olur bilinmez, ileride ne yaşanır o da bilinmez. Bu güne kadar olan hayatımın günleri içersinde bugün; gündüzü ve akabindeki gecesiyle birlikte parmakla gösterilecek bir gün.


Şükürler olsun Alemlerin Rabbi Olan Allah'a. Şükürler olsun Kıymetli Büyüğümüzün, dostların ve fakirin Rabbi Olan Allah'a. Selam olsun bütün yaratılmışlara.


Elhamdülillah, elhamdülillah, elhamdülillah. Ya Rabbi! Şükrümüzü kabul buyur!


*Ali İmran Suresi, 159.Ayet, son kısım.


                               22-11-2009 14:50


                          (Yazı iki parça halinde tamamlandı).


 


Çok Sevdiğim Büyüğüm,


Neyin yazılıp neyin yazılmayacağını bilmeyen ve bunun çekincesini içinde yaşayan biri olarak haddi aşmamış olmayı umuyorum. Yazmaktaki maksadım bir tarafıyla sevincimi paylaşmak, diğer tarafıyla da siteyi zenginleştirmeye çalışmak... Biraz uzun oldu, zaten tamamını da yazmadım, affola...


Saygı ve sevgi ile Ellerinizden öperim.


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]