Torunu, pamuk gibi bembeyaz sakallı dedesine merakla sorar:
"Dedeciğim! Bir insanın ömrü ne kadardır?"
Dede gülümser:
"Ezanla namaz arası kadar yavrucuğum."
"Bu kadar kısa mı?"
"Evet yavrucuğum. Ömür, namazsız ezanla, ezansız namaz arası kadardır."
"Bu ne demek?"
Dede şefkatle ellerinden tutar toruncuğunun:
"Bak yavrum, geçenlerde komşumuzun bebekleri oldu. Bebeğin kulağına ezan okundu. O ezanın namazı kılındı mı? Kılınmadı. O ezan 'Namazsız ezan'dı.
İnsan öldüğü zaman kılınan cenaze namazının da ezanı yoktur. İşte o da 'ezansız namaz'dır. Aslında o namazın ezanı, o doğduğunda okunmuştu kulağına. Böyle yaparak şöyle denmişti ona:
"Ey insan! Bu ezanın ardından namazın çabuk gelecek. Hayatını iyi değerlendir."