Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Savtekin Bey’den aldığımız sunum
Gönderen : Savtekin
Tarih : 12/6/2009 1:59:06 PM


 


88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi.


Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu.


Oturma odasına yöneldi. Masanın üstü çerçeveler ile doluydu. Bir tanesine uzandı, camının üzerinde titreyen parmaklarını dolaştırdı. Fotoğrafta İstiklal madalyalı kara yağız bir adamla, makyajsız olmasına rağmen güzelliği göz alan bir kadın birbirlerine bakıyorlardı.


Bu siyah beyaz fotoğrafta da subay üniformalı bir adamla bir gelin yan yana duruyorlardı. Yaşlı kadın çerçeveyi titreyen dudaklarla öptü. 'Günaydın Kocacığım' dedi. Kadın bu çerçeveyi de bıraktıktan sonra üçüncü ve son çerçeveye uzandı. Artık gözlerinden yaş damlıyordu.


Fotoğraftaki biri erkek diğeri kız çocuklara bakıp 'Günaydın Evlatlarım' dedi. Tüm çerçevelere kısaca göz atıp 'Sizleri, hepinizi çok özledim' dedi.


Gözlerinde biriken yaşları sildi. Artık ağlamak için bile yaşlı hissediyordu kendini.


Kapısını kilitleyip, apartman merdivenlerine yöneldi. Ağır ve dikkatli bir biçimde iniyordu. Sabırsızlanan taksi şoförünün çaldığı korna sokağı inletiyordu.


'Teyze hoş geldin' dedi 25-30 yaşlarındaki şoför. 'Nereye gidiyoruz?'


Kadın kısa bir sessizliğin sonunda 'Tüm bir gün beni taşırmısın?' diye sordu.


İlk önce nereye gideceğiz?'


'Anıtkabir'e'


'Tamam teyzeciğim'


'Yaş kaç teyzeciğim?'


'Seksen sekiz'


'Maşallah Allah uzun ömür versin teyzeciğim'


'Allah sağlıklı mutlu ömür versin oğlum'


'Haklısın teyzecim'


Taksi Anıtkabir'in kapısına gelmişti. 'Evladım burada yardımına ihtiyacım var' dedi.


'Benimle gel' Adam şaşırmıştı. 'Tabii teyze' dedi. Kuşkulu gözlerle 'Bizi buraya alırlar mı?' diye sordu.


O ana kadar dalgın ve yorgun görünen kadın, bir anda irkildi.


Gözlerinden ateş fışkırarak 'Ne demek almamak? Sen daha önce hiç gelmedin mi buraya?' dedi


'Hayır'


Şoför utanmıştı. Mozoleye çıkan mermer merdivenlere kadar konuşmadılar.


Merdivenlere geldiklerinde Şoför kuşkulu bir şekilde 'Nasıl çıkacaksın Teyze?' diye sordu.


'Her ay nasıl çıkıyorsam öyle'


'Her ay geliyormusun?'


'Evet'


Uzun bir uğraşla merdivenleri çıktılar. Mozoleye doğru ağır ağır ilerlediler. Kadın şoförün kolundan ani bir hareketle kurtuldu.


Çantasını açtı. Tek bir karanfil çıkardı. Mozoleye doğru ilerledi. Çiçeği mozoleye koydu.


'Hayatım boyunca sana verdiğim sözü tutmak için çalıştım' Ağır ağır geriye çekilen kadın ellerini açıp Fatiha okumaya başladı.


Geldiklerinden çok daha ağır bir şekilde arabaya döndüler. Şoför.


'Nereye gidiyoruz?' dedi.


'Bankaya'


Şoför arabasındaki kadının herhangi biri olmadığını anlamıştı.


'Anıtkabir'de Atatürk'e bir söz verdiğinizi söylemiştiniz. O söz nedir?'


'Ben lisedeyken bizim okulumuza gelmişti Atatürk.


Beni de ona çiçek vermek için seçmişlerdi. Çiçeği verdiğimde bana ismimi sordu. Bende 'Adalet' dedim.


Bunun üzerine 'Ne güzel ismin varmış' dedi.


'Okulu bitirince ne olacaksın' dedi bana. Hemşire dedim.


Oda 'Güzel meslek ama bence sen Hâkim ol ismine çok yakışır' dedi.


Ben kadından hâkim olmaz ki dedim.


Kaşlarını çattı, 'Sen istedikten sonra olur. Senden söz istiyorum hâkim olacaksın' dedi .'


'Sen ne dedin peki?'


'Mustafa Kemal emretmiş ne denir? Söz verdim.'


'Peki, olabildin mi Adalet Teyze?'


'Evet, ben Cumhuriyetin ilk kadın hâkimlerindenim.'


Adalet hanım bankadan içeri girdi. 15 dakikalık gecikme ile geldi.


'Hoş geldin Hâkim Teyze'


'Nereye gidiyoruz?'


'Seyran bağlarına'


'Tabii'


'Hâkim Teyze çok yer gezmişsindir sen'


'Tüm Anadolu'yu karış karış gezdik rahmetli kocamla'


'Ne iş yapardı amca?'


'Subaydı.'


'Ne zaman vefat etti?'


'1952'de'


'Çok olmuş. Gençmiş'


'Kore savaşında şehit oldu.'


'Allah rahmet eylesin Hâkim teyze'


' Sağol'


'Seyranbağları' na geldik nereye gideceğiz?'


'Seyranbağları Kız Yetiştirme Yurdu' yazısını okudu. Anlam veremedi.


Yarım saat sonra Adalet Hanım göründü. Yanında orta yaşlı kibar bir hanım vardı. Adalet hanımı arabaya ağır ağır bindirdi.


Kadın 'Adalet Hanım size ne kadar teşekkür etsek azdır. Her zaman yanımızdasınız. Kızlarda sizi çok seviyor. Ne olur arayı çok uzatmayın. Yine gelin' dedi.


Araba hareket etti.Osman iki sokak ötede bu sefer başka bir binanın önüne park etti. Bu binada da 'Ankara Seyranbağları Huzurevi' yazıyordu.


'Bekle beni'


'Tabii Hâkim Teyze'


Yine 1 saate yakın bir bekleyişin sonunda bu sefer etrafında birçok yaşlı kadın ve adamla çıkageldi Adalet Hanım. Sarılıp öpüştükten sonra oradan ayrıldılar. Osman dikiz aynasından Adalet Hanım'ın gözlerinden akan yaşları fark etti.


'Nereye gidiyoruz?'


'Cebeci Asri Mezarlığına'


'Tamam'


'Teyze nerelisin sen?'


'Aydın Sökeliyim. Babam orada pamuk ekerdi. Annem ev hanımıydı. Sonra Kurtuluş Savaşı oldu. Babam savaşa gitti.


Söke işgal oldu. Biz dağlara kaçtık annemle. Saklandık dağ köylerinde. Savaş bitince Söke'ye döndük.


Allah'a Şükür Babam'da sağ salim döndü savaştan.'


'Sonra ne oldu?'


'Liseye Aydın'a gönderdi babam. Orada Atatürk'le karşılaştım. Sözümü tutmak için İstanbul'a gittim. Hukuk fakültesine girdim. Orada rahmetli eşimle karşılaştım. O Harbiye'de okuyordu o zaman. Mezun olunca evlendik..'


'Bir kızım bir oğlum vardı.'


'Oğlum dışişlerinde çalışıyordu.'


'1978'de Fransa'da Ermeniler öldürdü.'


Kızım, eşi ve çocukları ile İzmit'te yaşıyordu.


Öğretmendi. 1999'da depremde hepsi vefat ettiler.'


'Hâkim Teyze bu para fazla. Kusura bakma ben sana yalan söyledim. Taksinin sahibi benden 350 lira bekliyor. Affet beni. 350 'yi ona veririm. Gerisi kalsın. Bende para istemem.


Bugün senden aldığım hayat dersinin parasal karşılığı yok zaten.'


'Çocukların var mı?'


'İki tane ellerinden öperler.' Taksinin güneşliğinden çocuklarının resimlerini çıkarıp gösterdi.


'Adları nedir?'


'Kemal ve Ayşe'


'Oğlumun adı da kemaldi.'


'Onlara bir şeyler al benim için. Onları okut. Ama yalansız, dolansız, çok çalışarak helal lokma ile büyüt ve okut.


Atatürk'ün bana yaptığı gibi içlerindeki gücü fark etmelerini sağla. Bir de vatanını, milletini sevmelerini öğütle onlara.'


Osman,  Adalet Hanımın ellerine sarılıp öptü. Ona iyi evlatlar yetiştireceğine söz verdi.


Adalet hanım mezarlığın kapısından ağır ağır içeri girerken; Osman yaşlı gözlerle onu izliyordu.


Hayatının en büyük dersini kendisi küçücük, yüreği yaşadığı acılara rağmen kocaman ve güçlü bu yaşlı kadından almıştı.


Ertesi gün Ankara'da garip bir yağmur yağıyordu. Sanki gök delinmişti. Osman taksiyi mal sahibinden almış, durağa gelmişti. Çay ocağının yanında duran gazeteyi aldı. İlk sayfadaki haberlere göz gezdirdi. bir haber dikkatini çekti.


'Dün gece geç saatlerde Cebeci Asri mezarlığında bulunan cesedin Cumhuriyet tarihinin ilk Kadın Hâkimlerinden Adalet Yılmaz'a ait olduğu tespit edildi. Adalet Yılmaz'ın bulunduğu yerdeki mezarların da eşine ve oğluna ait olduğu belirlendi.


Osman bir anda sarsıldı. Gözyaşlarına engel olamıyordu. Taksici arkadaşları hiçbir şey anlamadılar. Bir daha da hiç anlatmadı Osman bu yaşadıklarını.


Herkesin tek bildiği Osman'ın bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında


'Gökler bile sana ağlıyor' diyerek ağladığı.


bir güzel insan. ADALET YILMAZIN HİKAYESİ....


SABRİ AMCA. ELLERİNİZDEN ÖPÜYORUM....

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]