Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın F. Gül Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : F. Gül
Tarih : 12/7/2009 4:20:57 PM


 


Saygıdeğer Büyüğüm,


 


Hürmetle ellerinizden öper, cümle dostlara selam, sevgi ve saygılar sunarım. Efendim,  söyleşilerimizden bir bölümünü, hayırlı olması dileğiyle değerli dostlarla paylaşıyoruz.  


 


---Efendim, idrak nedir, nasıl açılır?


---İdrak, doğruyu yanlıştan; güzeli çirkinden ayıran bir hassadır.  İdraki açmanın tek yolu, kalbimizi ve kafamızı saran kirlerden, pisliklerden arınmaktır. İnsanın maddi ve manevi temizliği arttıkça, idrakide artar. İdrak olmadıkça, insanlar ne kadar gayret ederlerse etsinler, yine de iyiye, güzele, doğruya ulaşamazlar.  Birçok insan, hayat yolunda yürürken, bazı olaylarla karşılaşıyor. Sebebini izah edemiyor.  Acaba bu neden benim başıma geldi. Ben ne kadar talihsizmişim diye feryat ediyor. Oysa, idrak sahibi bir insan, böyle düşünmez. İşin farkına baştan varır, ona göre tavır alır.  


 


---Kendi hayatınızdan örnek verebilir misiniz. ?


 


---Elbette. Mesela Üniversitede öğrenci iken, ciddi olarak evlenmeyi düşündüğüm bir kz arkadaşım vardı. Hoşuma gitmeyen bir alışkanlığı vardı. Çiklet çiğniyordu. Birgün kendisine, bundan hoşlanmadığımı belirttim ve çiklet çiğnemekten vazgeçmesini uygun bir dille rica ettim. Beni dinlemedi ve çikletini çiğnemeye devam etti. O zaman ben de onunla evlenmekten vazgeçtim. Çünkü her olayda aynı olumsuz davranışları gösterecekti. Bu hareketler insanın karakterini ele verir. Böyle bir insanla evlense idim, huzurlu, mutlu bir yuvam olmayacaktı. Sürekli didişecektik. Muhakkak evlenecek çiftler açık veriyor. Ama biz bunu idrak edemediğimiz için sağlıklı evlilik yapamıyoruz. Sonrada bu niye benim başıma geldi, kaderim kötüymüş diye dövünüyoruz. Bu kader değil. Herşey ayan beyan ortada, ama biz göremiyoruz.  Allah, benim idrakimi çocuk yaşlarımda açtı. İlkokul 2. sınıfta idim. Hoşuma giden bir kız vardı. Çok zarif, terbiyeli bir kızdı. İlerde o kızla evlenmeyi düşünmüştüm. Onu uzaktan izliyordum. Arkadaşları ile oyun oynamaz, hep bir kenara çekilir, tırnaklarını kemirirdi. Bu beni epey düşündürdü. Ancak, psikolojik sorunları olanlar tırnağını kemirirdi. Sorunlu bir insanla evlenmekte doğru olmazdı. O evlilik yürümezdi. Bu kanaate vardıktan sonra, o kız ile evlilik hayalleri bile kurmaktan vazgeçtim. Hakikaten yıllar sonra, o kız evlendi, fakat tıpkı düşündüğüm gibi evliliğini yürütemedi. Kısa bir zaman sonra ayrıldılar. İşte idrak böyle bir şey... İnsanı yanlış adımlar atmaktan alıkoyuyor. Sizde sık sık dua edin;"Allah'ım idrakimi arttır.” deyin.  


 


---Efendim, bazen olaylara duygusal yaklaşıyor, objektif olamıyoruz. Duygusallık, idrakin açılmasına engel olur mu?


 


---Elbette. Ama duygusallığın üzerine de bir çabayla çıkılabilir. İnsanlar hakkında önyargılardan uzaklaşmamız gerekir. Birde bizim hayatta tek gayemiz şu olmalı;Biz bu dünyaya, adam olmaya, tekamül etmeye geldik. İnsanın hayattaki gayesi, ne evlenmek, ne çocuk sahibi olmak, ne mal mülk sahibi olmak. İnsanın hayattaki tek vazifesi manen tekamül etmek.  Bir evlilik ki; Mesela hanımı dünya güzeli, üniversite mezunu. Fakat, sürekli kocasını kırıyor, üzüyor. Bu evlilik, o insanı tekamül ettirmez.  


 


---Efendim, bütün acılar, ızdırablar insanı tekamül ettirmez mi?


 


---Hayır yavrum, ettirmez. Öyle acılar ızdırablar var ki, insanı insanlıktan çıkarır. Bazı hanımlar, "ben böyle acı çekerek olgunlaşacağım" diyor. Böyle olgunlaşılmaz. Külahlar ortaya konmalı. Ya medeni iki insan gibi beraberlik sürdürülmeli veya son verilmeli.  Tekamül edebilmemiz için, bizim hayata, insanlara, olaylara objektif bakmamız gerekir. Objektif olabilmek için, sükunet lazım. Pascal diyor ki; "Zihni, bir gölün durgun suları halini almadıkça, kimse sağlıklı düşünemez." Şimdi, bir evlilik ki;Taraflar birbirini sürekli iğneliyor, sürekli birbirini incitiyor.. İnsan, böyle bir ortamda ne rahatça düşünebilir, ne tekamül edebilir. İnsan eşinin yanında güzel bir bahar rüzgarının yumuşacık etkisi altında olmalı. Bunun aksi olunca, insan günden güne kişiliğinden kaybeder. Ben bu türlü çilelerin insanı tekamüle değil, rezilliğe götüreceği inancındayım. Evlilik çile çekme yeri değil, cennet olmalı... Eğer erkek kadınına, kadın erkeğine bu cenneti yaşatamıyorsa, o zaman kapılar ayrılmak için açılır.  


 


---Sizin evliliğiniz bir cennet hayatı mıydı?


 


---Evet biz 44 yıl eşimle bir cennet hayatı yaşadık. Her ikimiz de işyerindeki sıkıntılarımızı eve taşımadık. Biz yuvamızda, hep bir güzelliği ve aşkı yaşadık. Yuvamız bizim cennetimiz oldu.  Şu an, şurası da cennet değil midir.. Ne güzel sohbet ediyoruz. Gayemiz ne para kazanmak, ne mevki, makam sahibi olmak.. Sadece Hak rızası... Hayatta zafer; ne para kazanmaktır, ne mevki makam sahibi olmaktır, ne de meşhur olmaktır. Bir tek şey zaferdir; nefsimizin dizginlerini ele almak, nefsimizi terbiye edebilmek...  


 


---Efendim, çok teşekkür ederim. Yeni sohbetlerimizde yine dostlarla birlikte olmak niyazı ile selam, sevgi ve saygıların en sonsuzu ile ellerinizden öpüyorum...  


 


F. Gül


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]