Sevgili Üstâdım Sabri Bey ve Sevgideğer Dostlar,
Bu güzel mecliste, "gül almak, gül satmak, gülden terazi tutmak" niyetiyle ve ihlasıyla bir yazışma trafiği gerçekleşiyor.. Eskilerin "ıslâh-ı nefs" dedikleri bir alan yazışmalarımızın merkezinde yer alıyor..
Bununla beraber, yazışmalarımızı hayatın her alanından uzak tutacak sansürleri yok meclisinizin.. (Meclis hepimizin elbette ve fakat doğduğu adrese aidiyetle "sizin meclisiniz" demeliyiz..)
Dolayısıyla, yerine göre futbol, yerine göre bilim ve siyaset de yer alabilir yazdıklarımızda..
Sohbete böyle giriş yapmama bugün okuduğum bir köşe yazısı sebep oldu.. Yazının konusu, 30 yıldır devam eden memleketimizin büyük bir derdinin bugünün verileriyle değerlendirilmesine dair.. Şahsen, yüzde yüz katıldığım bir içeriğe sahip bu yazı!
http://www.internethaber.com/author_article_detail.php?id=9119
Yazıda söylenenlere ilâve olarak, iki şey var ki İslâm tarihi verileriyle mukayeseli incelendiğinde entrikaların değişmeyen çehresini görmek kanaatimce mümkün olur..
Biri, çocukların terörün içine taş atmaya başlayarak çekilmeleri.. Çocuk sâfiyetinin suistimali..
1400 sene evvel, Âlemlere Rahmet olarak gönderilene Taif'te çocukların taş atması gibi... Taifli çocukları Resulü Ekrem'in üstüne süren eşkıya büyükler gibi..
Bu yüzden, zaman zaman düşünürüm; Filistin'de yaşayan müslümanların büyük mağduriyetlerine rağmen, İntifada günlerinde çocukların en önde yer alması müslümanlar için ne kadar meşrû ve ne kadar mâkuldür diye..??
Sonra, şöyle bir kanaat büyür içimde..
Taifli çocuklar müslüman oldular.. Vaktiyle Resulullah'ı taşlayan çocuklar müslüman olduklarına göre, o günün kötü anısını bize hatırlatacak her şeyden uzak tutulmalı müslüman çocuklar.. Filistin'de bile, zâlimlere karşı bile..
Daha sonra, aklıma Bir-i Mâune Katliamı gelir.. Resulullah'ın bir kavimden kendisine gelen davete istinaden gönderdiği 70 sahabînin şehid edilişleri...
Resulullah'ın böyle bir suikastin olabileceği endişesi taşıyor olmasına rağmen, risk alarak ve o kavmin büyüğünün sözüne güvenerek bu muallim bölüğünü tebliğe göndermesi...
Evet, O Nebîlerin sonuncusudur ve âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.. Ancak, böyle tehlikeli bir dâvete karşılık vermede elinde ilâhî bilgi yoktur.. O da her lider gibi şartları okumuş; artılar ve eksiler içinden bir karar ve uygulama çıkartmıştır..
Rivâyet odur ki, katliam sırasında sahabilerin gönderdikleri selamlar melekler vasıtasıyla Efendimize ulaştırılınca haberdar olmuştur.. Kutlu Nebî dahi 70 öğretmen şehit vermiştir!!
Ne kadar ilginçtir ki bu katliam, dâveti yapan kavmin liderine rağmen yapılmıştır!!
Sözü bağlayacak olursak; meseleleri çözmek için çok üstün bir siyâset gereklidir de, en üstün akılların ve siyasetlerin bile önleyemeyeceği ve hatta öngöremeyeceği nice işler vardır..
Nitekim, Resulü Ekrem Efendimiz ayakları kan revan içindeyken Taifliler için hidayet ve rahmet duasında bulunmuş; Bir-i Mâune katlimanı yapanlar için de beddualar etmiştir!! Hayır duası da bedduası da elbette tutmuştur!!
Bâzen bir hayır duanın veya bedduanın yerini tespit etmek bile herhalde kolay iş değildir?!
Efendim, düşüncelerimi çala-kalem aktarmaya çalıştım.. İnşaALLAH, anlaşılır olmuştur...
En kalbî selam ve saygılarımla,
Kardan Adam