Çok sevdiğim Büyüğüm,
Baba-çocuk konusuyla ilgili yüksek ihtimalle bana kızacağınızı düşünmüştüm, az tepki gösterdim diye. Mektuptaki “Ateş bacayı sarmış, biz hala seyrediyoruz” başlığını görünce de, “tamam” dedim, müdahale edeceğim yere “seyretmişim”. Çünkü yazınızı okumadan önce şöyle bir kıyas yapmıştım: Çocuğun tekmeyi yediği andaki bükülmesi gözümün önünden hala gitmiyor, öyle bir şiddetteydi ki beli kırılacak zannetmiştim. Bir çocuk kendi oturduğu evi bile yaksa böyle vurulmaz dedim. Terbiye hayati öneme sahip, ama böyle olmaz dedim. Çocuk terbiyesi konusundaki hassasiyetleri ben de taşıyorum sayenizde, ama bu vahşice bir hareketti. Ondan böyle düşündürttü bana. Efendim, haksızlığa tepkisiz kalmamak, rızaya uygun hareket etmek. Yapmak istediğimiz budur hep. Ama yazınızı okuduktan sonra cevabın beklemediğim gibi olduğunu anladım. Bu da hala sap-saman ayrımını yapamadığıma kanıt oldu. Siz de dua buyurun, bu ayrımı yapabilecek idrake ulaşabileyim, bütün dostlarla beraber… Allah cümlemizin idrakini arttırsın. Efendim, ben alacağımı aldım, “içyüzünü bilmeden olaylara karışmayacağız, böyle bir durumda yapacağımız bir şey olacaksa, o da kibar ve zarifçe harareti indirmeye çalışmak olacak” vesselam.
Şimdi ise apayrı bir paragrafa başlıyorum: Efendim, toplumun gidişi ile ilgili kaygılarınızı anlıyorum. Hatta bunun acısını en çok yaşadığını bildiğim kişisiniz. Şu an bu yazıyı size yazmak için oturduğum yerden polislerin telsiz seslerini işitebiliyorum. Karşımızda bir devlet bankası var, onu koruyorlar. Allah taşlayan ve/veya taşlattıranların cezasını versin! Tabii olarak bizler de aynı kaygıyı farklı derecelerde taşıyoruz. Ateş bacayı sarmışken, seyretmek pozisyonunda kalmak istemeyiz, ne olur, bir şeyler söyleyin, emir buyurun da yapalım. Biz eğer bir ayakkabı boyacısıysak, önümüzdeki ayakkabıyı en iyi şekilde boyamaya çalışacağız; Cumhurbaşkanıysak, en iyi şekilde yönetmeye çalışacağız ülkeyi. Gücümüz nispetinde, duruma göre, bireysel tepkimizi göstereceğiz. Yine gücümüz nispetinde haksızlık karşısında susmayacağız. Karınca kararınca. Lütfen bir şeyler daha ekleyin de yapalım… Gönül dostları, hepsi bu kötü gidişin, küçük veya büyük birer direnç kaynağı değil mi? Lütfen üzülmeyin! İnşallah nur gelecek, zulmet gidecek.
Hürmetle Ellerinizden öperim.