Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Özden Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : Özden
Tarih : 12/15/2009 2:57:57 AM


 


Efendim nasılsınız,


Buralar da serinledi sonunda, Esen rüzgâr, yağmur damlaları bize ilaç gibi geliyor... İnsan mahrum olduğu şeyleri nasıl da özlüyor ve değerini anlıyor...


Akşamdan sonra sahilde yürüyoruz. Hava serin ve kapalı. İki gündür koyu gri bulutların arasından gökyüzünün mavisini görmek mümkün olmuyor. Denizin rengi bile kurşuni… Sert esen rüzgâr biraz sakinleşince yürümek istedik. Aileler çoluk çocuk çimenlerin üzerinde aksam pikniği yapıyorlar. Havanın serinliği onlar için iyi bir fırsat. Az sonra yağmur çiselemeye başlıyor. Sonunda yağıyor çok şükür diyoruz. Birkaç dakika içinde iyice hızlanıyor. Koşar adım eve doğru yöneliyoruz. Biz telaş içinde eve doğru yürürken etraftaki insanlara takılıyor gözüm. Herkes halinden memnun. Hanımlar oturdukları yerden kıpırdamadan sohbetlerine devam ederken, çocuklar oyunlarını hiç bozmamışlar bile… Çay bahçesinde oturanlar derin sohbetlerine devam edip içeceklerini yudumlamaktalar. Gülüyorum… Yılda sadece üç beş kere görülen yağmur onlar için tadı çıkarılması gereken bir şey. Yağmuru hissetmeyi ve onunla yasamayı tercih ediyorlar. Biz de yavaşlıyoruz. Yağmur damlalarının serinliğini, mis gibi kokusunu içimize sindirmeye başlıyoruz.

Yağmur eskiden beri bende derin düşünceler uyandırır. Duyguların dışavurumu gibidir sanki… Şöyle gök gürültüsü ve şimşeklerle birlikte yağan sağnak yağmuru düşünün. Öfkeli bir insanın içi gibi kapkaranlıktır gökyüzü… Onun bağırıp çağırmasını anımsatır gök gürültüsü ve öfkesi çoksa, şimşekler çakar gözlerinde hatta bir yıldırım olur düşer muhatabının üzerine… Bazen hava çok soğuktur, dolu olur dökülür. İçi buz gibidir, ağzından çıkan her kelime dolu tanelerinin mahsulleri tahrib ettiği gibi, karsısındakileri kırar geçirir. Oysa ben en çok çisildeyerek yağan yaz yağmurunu severim. Coşkulu ve sevgi dolu insanların anlık hüzünleri gibidir. Güneşli bir havada bir parça bulut gelir, hafif bir serinlik ve yağmur serpintileri, gözyaşları misali… Sonra hafif bir rüzgâr, iç geçirmesi ve derin nefes alması gibi alır götürür yağmur bulutlarını. Güneşin sımsıcak yüzü görüldüğünde içi sıcacık sevgi dolmuştur yine… Gözyaşları yeşil yaprakların, rengârenk çiçeklerin üzerinde parlayan yağmur damlaları gibi ışıl ışıldır gözpınarlarında… Sonra güneşin ışınları yağmur damlarında kırılır, rengârenk ebemkuşağı kaplar gökyüzünü uçtan uca, gülümsemektedir artik hayata… Heyecanları sevgisi kaplar tüm evreni… Taze ıslak toprak kokusu sarar her yani… Bereketli topraklar gibi bire on, bire yüz sevgi dağıtmaktadır artık…

Evet, yağmur berekettir. Su ve toprak buluştuğunda, kaynaştığında yeni yasamlar fışkırır, mucizeler gerçekleşir… O yüce Yaratıcının mucizelerinden biridir bu, her an gözümüzün önünde olan… Topraktaki her tohum hayat bulur su ile sürer fışkırır yukarıya doğru, boylanır, filiz verir, çiçek ya da dal verir… Kimi kaktüs olur ya da yaba notu, kimileri meyve ağacı, kimisi buğday basağı… Ya bizler, biz toprağımızı ne ile besliyoruz, bereketlendiriyoruz? Bereketli tertemiz kaynak suları, yağmur suları ile mi, yoksa pis atık sularla mı? Sonunda nasıl bir mahsul bitecek acaba? Bir gonca gül ya da bol vitaminli bir meyve mi yoksa çürüyüp gidecek mi tohum o pis sularda… Kaktüs ya da yabanotu olmak bile çok anlamlıdır dikkatle bakıldığında. Kaktüsler çölde kalanlar için kurtulma ümidi, yaban otları ve ısırganlar ise şifa kaynağı bilenler keşfedenler için. İş o tohumu çürütmemekte toprağın altında…

Kıbrıs’ta el sanatları kurslarına kayıt yaptırırken öncelikle boyama kursları ile ilgilenmiştim. Renkleri, onlarla oynamayı oldum olası severim. Bir de seramik kursu önerdiler. Pek emin olamadım, bir dersine girip bakayım dedim. İlk ders hocamız elinde bir avuç samutlu çamur yani kil toprak ile seramik sanatını anlatmaya çalışıyordu bize. “Bu toprağın su ile buluşması, yoğrulması, ateş ile pişmesidir, madenler ile de renklenip zenginleşmesi” dediğini duyunca hemen gidip kayıt yaptırdım seramik kursuna… Bir yıl boyunca her gün elimde toprak, önümde bir çanak su, onu yoğurmak, şekillendirmek, sonra 1800 derecede pişirmek, yani yakmak, sonra demir, bakir, krom, magnezyum gibi madenler ile oksitleyip renklendirmek, sonra tekrar ateşe atmak… Bu uzun surecin sonunda bir eseri ortaya çıkarmak hatasıyla, doğrusuyla… Harika bir şeydi… Toprak, su, ateş ve hava… Hiçbir yabancı madde girmiyordu araya… İnsanin kendini yoğurması gibi, yoğruluyordu, su ile iyice, kendini geliştirmesi ve şekillendirmesi gibi özenle, en az hata ile şekillendiriliyordu… Çok dikkat gerekiyordu. En ufak hatayı affetmiyordu. Kuruyup da suyu çekilince ortaya çıkıyordu bütün pürüzler. Oksitlenirken yani, daha bir gelişip üst seviyeye erişirken bu pürüzler hep engel teşkil ediyor deseni bozuyordu çünkü…
Sonra ateşte pişiriliyordu, insanin dertlerle, musibetlerle pişmesi gibi…. Sonuç… İyi yoğrulan, dikkatli ve özenli şekillendirilen, hatasız oksitlenen mükemmel pişiyordu. Geri kalanlar ise kırılıyor, eğriliyor bozuluyordu. Hele hamuru iyi tutulamamışsa, hava kabarcığı kalmışsa içinde fırında patlıyordu ve çevresindekileri de haram ediyordu… Tıpkı hayat imtihanı karsında isyan eden, kendini kaybeden, çevresine de zarar veren insanlar gibi…

Çok şey öğrendim bu bir yılda.. Her parça eser yeni bir deneyim oldu. Her hatasız çıkan parça ile kendimi de düzeltmeyi öğrendim. Öğretmenim de gerçekten mükemmeldi. Hem biliyor hem eğitiyordu, hataları seziyor, görmemize yardım ediyor, onarmamızı sağlıyordu. ….

Bu hayat yolunda da böyle değil mi? Eğer toprağımızı İslam ahlakı ile iyice dikkatle yoğurursak; Kuran-ı Kerim’i rehber olarak alır, Onunla şekillendirirsek; Sevgili Peygamberimiz Hz Muhammed SAV yolunda O’nun öğrettikleri ile yürüyerek desenlendirip, renklendirirsek; inşallah ortaya, sabırlı, metanetli, inançlı, sağlam, zorluklardan yılmayan, musibetlerle kırılıp hasar görmeyen eserler, dosdoğru, mümin insanlar çıkacaktır. ….



Rabbime emanet olun
Sevgi ve dua ile


 


...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]