Saygıdeğer Büyüğüm
Hayırlı, feyizli, sıhhatli günler dileği ile ellerinizden hürmetle öpüyorum. Cümle dostlara selamlar, sevgiler, saygılar...
Zaman, zaman değerli dostlarla birlikte oluyoruz. Yine böyle bir günde, hayatı güzel yaşamak bahis konusu idi.
Değerli büyüğümüz anlatıyor;
--Birgün Danıştay'da öğle tatilinde idim.Günlüğümü aldım yazıyorum. O sırada Selahattin Falay içeri girdi.
--Ne yapıyorsun Sabri?diye sordu.
--Günlüğüme yazıyorum dedim.
--Son yazdığın cümleyi okur musun?dedi. Okudum.
--Hayat, seni seviyorum..
Selahattin Falay çok heyecanlandı.
Çocukluğum çok güzel geçti. Gençliğim de öyle,orta yaşlılığımda şimdi yaşlandım, yine çok güzel geçiyor. Dostlarımla birlikte sohbet etmek, onlarla birşeyler yemek, beni çok mutlu ediyor.
--Tasavvufu yaşayan bir insan olarak size sorsak; Bize nasıl tarif edersiniz?
--Tasavvuf, halinden razı olmak, bütün kainatla dost olmaktır. Hani Hacca giderken, insanlar, küskün oldukları ile barışıyorlar... İşte öyle, bütün kainatla barış, biliş içinde olacaksın. Sana düşmanın kim? diye sorsalar, "benim düşmanım yok" diyeceksin. Hep şükür ve edep içinde olacaksın. Tasavvufta şikayet yok.
Mesela arabesk insanları hayata küstürüyor. Burada hayat, insanlar kötüleniyor. Bundan kârımız ne? Kendimize zarar veriyoruz.
Bizim mutlu olabilmemiz, hayatta kalabilmemiz için,bütün kainatla barış, biliş içinde olmamız lazım. Çevremize kızıyoruz. Ama bir de çevremize bizi sorsunlar. Biz farklı mı davranıyoruz.
Düşüncelerimizi temizlemedikçe hiç bir yere varamayız.
Hz. İsa diyor ki; "Bir insanın kalbinde zerre kadar kin nefret var ise o kişi tekamül edemez.
Genel af ilan edeceğiz. Gönlümüzün hapishanesinde kimler hapis ise onlara genel af çıkartacağız.
Hiç bir şey insanları kin ve nefret kadar kirletemez. Kin, bütün güzellikleri yok ediyor. Bir insan, ne kadar zulüm görse de kin nefret beslemeyecek. Onların iyiliği için dua edecek. İshak Peygamber, "Yüklerden kurtulunuz" diyor. Yüklerden kurtulmak,iç dünyamızdaki kinler, nefretler, intikam hislerinden kurtulmak demek. O bize yük oluyor, tekamül etmemize engel oluyor.
Bütün mesele, bu dünyada temizlenebilmek, arınabilmek.
Dünyada herkesin iyi tarafları da vardır,kötü huyları da vardır.İnsana Allah'ın bir mahlukatı nazarı ile bakalım.Bugün birisini bir hareketinden dolayı ayıplıyoruz. Peki, bizim aynı hareketi yapmayacağımız ne malum.
--Tüm bunlar, eğitimle kazanılacak itiyatllar herhalde... Efendim birazda bu konuyu ele alsak. Eğitim nedir?
--Eğitim demek, insanı işlemek demek.Tıpkı bir kuyumcunun elması işlemesi gibi. Eskiden bütün büyük Padişahların bir manevi hocası varmış. Fatih İstanbul'u fethettiğinde gencecik bir delikanlı idi. Akşemseddin onun hocasıydı.
İnsan, kendi kendinin heykeltraşı olacak, ortaya "düşünen adam"heykelini çıkarmak için, insan kendi kendini işleyecek.
Bir işte, sanatta en üst düzeye çıkan bir insan şahsiyet kazanmıştır.
--Eğitim derken, akla ilk gelen çocuk eğitimi oluyor. Çünkü,tüm alışkanlıklarımız çocuk yaşlarda kazanılıyor. Büyüklerimiz "Ağaç yaş iken eğilir" demişler. Çocuğu eğitirken dayakla cezalandırmak doğru mu?
--Çocuğu dayakla cezalandırmak, onu yüz göz eder. Ne çocuk, ne eş, ne hayvan dövülmez.
Çocukla, çok küçük yaştan itibaren dialog kurulacak. Bu dialog medenice olacak. Çocuğa, sevgi, saygı gösterilecek. Ama asla şımartılmayacak. Bu annemin metodu idi. Ben hayatım boyunca dayak, tokat olayını görmedim.
Şimdiki anneler çocuklarıyla doğru dürüst konuşmuyorlar. Çocuk, kelimelerin telaffuzunu, diksiyonu anne, babasından öğrenir.
Ben daima anneme,babama saygı duydum. Hiçbir zaman aramızda,laubalilik olmadı. Daha ben, 3-4 yaşlarında iken bile bir büyük adama hitap eder gibi bana hitap ederlerdi.
Mesela,akıl baliğ oldum. Annem,beni karşısına aldı; Bak oğlum dedi çevre kızlarla dolu, onlara kardeşten farklı bir gözle bakarsan sana hakkımı helal etmem.Onlar senin kızkardeşin. Onlara başka gözle bakmayacaksın dedi. Bu sözler,bütün hayatımı kuşattı benim.Bir kere bile bir kız arkadaşıma,kardeşten başka türlü bakmadım.
Herşeyi, annem bana büyük bir insana söyler gibi söylerdi ve bir kere söylerdi.Ben aklıma gelen her soruyu anneme sorardım.Annem bana açık açık anlatırdı. Eğitim ailede başlar.Çocuk doğduğu anda terbiye edilmeli. Çocuk, küçük yaşta eğitilirse,eğitiliyor. Aksi halde,çevremizde örneklerini gördüğümüz firavunlar yetişiyor.
--Aileler tarafından bu şekilde firavunlaştırılmış çocukların ileri yaşlarda eğitilmesi mümkün mü?
--Çok zor. Öncelikle, ailenin bu bilince varmış olması lazım. Yani şımarttıkları çocuklarının hem kendilerinin hem de çevresindekilerin başına bela olacağını anlamaları lazım. En büyük zararı kendi çocuklarına verdiklerinin bilincine varmış olmaları lazım. Kesin ve ciddi tavırlar alınarak, çocuk normal hale gelebilir, iyinin, güzelin, doğrunun yolunda dengeli bir hayata adım atabilir.
Mesela ben ailesi tarafından şımartılmış birkaç çocuğa şok tedavisi uygulayarak onları tedavi ettim.
Çoğunda, aileler ne yapmak istediğimi bildikleri ve bana destek verdikleri zaman Allahın izni ile çocukları o halden kurtardık. Fakat bazı cahil anne ve babalardan da çok tepki aldım. Benim çocuğuma ne Hakla bağırırsın diye karşı çıkanlar oldu. Yarın o çocuklar anne veya babalarının katili olursa hiç şaşırmam.
Genelde eğitim bilincinden yoksun bir toplum olduk. Allah sonunu hayır getirsin.
--Efendim, sonsuz teşekkürler. Dilinize, gönlünüze sağlık.
Değerli büyüğümüzle, güzel bir sohbetimizin daha sonuna geldik.Yeni sohbetlerle tekrar bir arada olacağız inşallah.
F.Gül