Saygıdeğer Büyüğüm,
Güzel bir Ankara sabahından cümle dostlara Günaydın diyor hürmetle ellerinizden öpüyorum. Kıymetli sohbetlerinizden aldığım notları sunuyorum.
Güzel bir yaz günü... İstanbul, Yakacık/Ayazma'da pideci Kadir Ustanın mekanındayız. . Asırlık çınarlar, Çamlar, ıhlamur ve sakız ağaçlarının gölgesinde oturuyoruz. sohbetimize kuşlar da, tatlı ötüşleri ile iştirak ediyor. Değerli Büyüğümüz tatlı, tatlı anlatıyor;
---Bir insan kendini sadece kuşların güzelliğine adasa bir ömür yetmez. Çünkü o kadar güzel kuşlar var ki... O kanatlarındaki renkler, o kadar güzel bir araya gelmiş ki... Herşey bunun gibi. Kedilerin tüylerindeki güzellik... Mesela, o beyaz ayıların güzelliğini seyretmeye bir ömür yetmez. Çiçeklere bakacak olursak hangi birinin güzelliğini görmeye bir ömür yeter.
Biz orta birde idik. Sema Hanım isimli bir resim öğretmenimiz vardı. Bize büyük ressamların resimlerini gösterir tanıtırdı. Birgün Sema Hanım, Leonardo Da Vinci'nin Mona Liza tablosunu getirdi. Ben o tabloya hayran oldum. Hemen bir Mona Liza tablosu aldım. O günden bu yana hergün, ondaki güzelliğe baktım, doyamadım.
Lisede bir müzik öğretmenimiz vardı; Faik Canselen. O da Almanya da Bethoveen'i ihtisasına konu almış. Onu öğrenmiş. Bize büyük müzisyenleri tanıttı. Bethoveen'in Dokuzuncu senfonisini bize sevdirdi. Hala dinledikçe heyecan duyarım.
İşte Yunus bunun için öyle diyor. "Cümle yerde Hak nazır, göz gerektir göresi. "Yeryüzüne gelen her insanın ayrı bir meziyeti, ayrı bir güzelliği var. İş onu görebilmekte.
Dünyada öğrenilmesi en güç şey, "görmeyi öğrenmek".
---Görmeyi nasıl öğrenir insan?
---Dikkatle... Mesela, bir elma al önüne, onu incele. Orada, inanılmaz inceliklerdeki renk farkını görmeye çalış. Farkındalıkları görebilmek önemli...
---Dikkatin derecesi nasıl artar?
---Çok küçük yaştan itibaren veya farkına vardıktan sonra, dikkatli olmaya çalışarak.
Mesela ben, önüme bir mum koyardım, dakikalarca ona bakardım. Bir obje alacaksın. Önüne koyacaksın. Dakikalarca ona bakacaksın. Azize Teresa diyor ki; "Gelin bir anımızı imanlı geçirelim. Bir an sadece Allah'ı düşünelim. Rilke;"Görmeyi öğreniyorum” diyor. Öyle basit bir iş değil, görmeyi öğrenmek.
---İnsanları tanıyabilmek, anlayabilmekte önemli ve zor bir iş sanırım.
---Hayatta en zor iş insanları anlayabilmek. İnsanları gerçek anlamda tanıyabilmek için, objektif davranmak, olaylara geniş açıdan bakabilmek, küresel açıdan bakabilmek gerekiyor. Tedbirli olmamız gerekiyor.
---Duygusal davranmak, bizi bazı gerçekleri görmekten alıkoyar mı?
---Biz bu duygusallıktan uzaklaşalım. Başkaları bizi ne mutlu etsin, nede üzebilsin.
---Bazen gerçeği bile bile insan, kendisine zarar verecek, kişiden uzaklaşamıyor. Bu bazen eş oluyor, veya bir yakın oluyor. Bile, bile zillete katlanmak neden?
---Biz Allah'a bağlı olmayınca, suni ma’butlar buluyoruz. Bu, ya bir sevgili oluyor, ya mevki, makam oluyor. Allah'a bağlı olan adamın hayatında korku olmaz. "Ya eşim beni terkederse". Demek ki, ilerde onun bana hayrı olmayacak. Şimdiden gitsin. Ben de hayatımı ona göre düzenleyeyim.
Hayatın, büyük tereddütlere tahammülü yok. Kararını vereceksin. Boşanmak, evlenmek, yemek seçimi, giysi seçimi.
---Efendim, arkadaşlarımızı seçerken nelere dikkat edelim?
---Birlikte olduğumuz insan bana ne verecek, benim ufkumu açacak mı?Ondan yeni birşeyler öğrenebilecekmiyim? Yoksa, benden birşeyler alıp, götürecek mi?Eğer hayatımıza, iyi, güzel, doğru adına birşeyler katabilecek arkadaş bulabilirsek, ne ala, yok ise, işte kuşlar, ağaçlar, gökyüzü, yıldızlar bizim arkadaşımız...
İnsan, daha dünya hayatında iken beşeri zaaflarından uzaklaşıp, samimi olarak Allah'a bağlanırsa, ebediyete ulaşır. Önemli olan Fani olanı Baki olana verip ebediyete ulaşmak. O zaman yaşamanın bir anlamı var. Mevlanaların, Yunusların yolunda gidersek, ebediyet bizim içinde mümkün olur.
Belki de bu ötüşen kuşlar, bize bunu anlatıyor. Ebediliğe ulaşın diyor. Sonsuzluğa ulaşın. Sonsuz güzelliği yaşayın diyor. Şu ağaç kaç yüzyıllık muhteşem bir ağaç. Belki Sultan Hamid'in zamanında bu ağaç vardı. Şu bahçeye kimler geldi, kimler geçti. Hepimiz için en büyük amaç, en büyük yol, tek şey olmalı;Sonsuzluğu bulmak... Sonsuzluk kervanına katılmak.
Paraydı, puldu, maldı, mülktü, gösterişti, şandı, şöhretti, şehvetti... Bunlardan kurtulup, sonsuzluğu kucaklayabilmek... . Allah cümlemize nasip etsin... Amin.
Değerli Büyüğümüzle sohbetlerimiz devam edecek. Yeni, feyizli sohbetlerle tekrar birlikte olalım inşallah... Hayırlı günler efendim...
F. Gül