Sayın Reyhan Kaya,
3.11.2006 tarihli mailinizi aldım. Kıymetli yavrum, mevsimlerin dönüşümünü özellikle sonbaharı ne güzel anlatmışşsın. Benim de çocukluğumdan beri en sevdiğim mevsim hep sonbahar olmuştur. Sonbahar kemalin, olgunluğun, manevi güzelliğin zirvesi gibi gelir. Evet, ilkbaharı da çok seviyorum. İlkbahar da hayranlık duyduğum bir mevsim. Ama sonbahardaki ihtişamı hiçbirine değişmem. Tolstoy’un ve Dostoyevski’nin ihtiyarlık resimleri vardır. Onları gençlik resimleriyle kıyasladığımda daha güzel, daha ihtişamlı bulurum. Bütün mesele kendimizi bildiğimiz andan itibaren hep daha iyiye, daha güzele, daha mükemmele doğru gitmek, gidebilmek. Onun için Peygamber Efendimiz “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır buyuruyor. Bu ziyanda kalmamak hep daha iyiye, daha güzele gidebilmek için bütün imkanlarımızı kullanarak, seferber ederek gayret etmemiz gerekiyor. Hep daha iyiye, hep daha mükemmele. Nereye kadar, ne zamana kadar? Son nefesimzi verinceye kadar. Ben hayatı bazan grekoromen güreşlerine benzetirim. Bu güreşte birtakım kısıtlayıcı kurallar vardır. Bunun için pek tuş olmaz. Daha çok sayı hesabıyla puan toplanır. Bir el ense çekmek bile insana puan kazandırır. Hayatta da öyle. En küçük denilen hareketlerde bile hepimiz son derece dikkatli olmalıyız. Biliyorsunuz Japon dilinde küçük, basit, önemsiz kelimeleri yok. Herşey önemli, herşey birbirine bağlı. Hatırlarsınız profesör Eva Hanım, çay bardağı içinde şekeri karıştırırken çıkan ses aynı anda uzayın bütün zerrelerinden duyulur diyordu. Onun için hepimiz son derece dikkatli, son derece uyanık olmak zorundayız. Dikkatsizce sarfedeceğimiz bir söz bazan bir insanı intihara götürebilir. Bazan iç dünyasında edediyyen kanayacak bir yarayı açabilir. Onun için çok ama çok dikkatli olmalıyız. Yunus “bir kez gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil”
diyor. Bir de bu dünyada söylenen sözlerin, yapılan hareketlerin, düşüncelerimizin, hayallerimizin de öbür dünyada hesabı var. Sade kötü söz söylememek, kötü hareket yapmamak yetmiyor, bir de bunun devamı var. Biz düşüncelerimizden, hayallerimizden de sorumluyuz. Çünkü bugünün düşüncesi, hayali yarının eylemi oluyor.
Aman yavrum, çok dikkatli olalım. İnsanlardan kötülük de görsek, onların anlayışsızlığına, ithamlarına, kara çalmalarına da maruz kalsak biz yine onlar için de hayır düşünelim, hayır konuşalım, duamızdan eksik etmeyelim. Ola ki bir gün yanıldıklarını anlarlar, af dilerler. Dilemeseler de biz yine onlar için hayır dua edelim. Bizim görevimiz, doğarken bize verilen emaneti son nefesimzi verirken de yine pırıl pırıl, yine tertemiz kirletmeden, lekelemeden sahibine iade etmek. “Sevginle gireceğim toprağa, sevginle çıkacağım topraktan” diyebilmek ne güzeldir. Allah bu güzelliği bizlere de yeryüzündeki bütün insan kardeşlerimize de nasib etsin.
Selamlar, sevgiler, saygılar.
Sabri Tandoğan

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :