Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın F.Gül Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : F. Gül
Tarih : 1/13/2010 2:46:47 AM


 



Saygıdeğer Büyüğüm, Değerli Dostlar,


 


         Ankara'nın güzel bir gününden selam, sevgi ve saygılarımı sunuyor,  yeni yılın cümle insanlık alemine hayırlar getirmesini niyaz ediyorum.


       Yazmak,  yaşadığımız anı geleceğe taşımak oluyor.  Aldığım notları karıştırınca,  o günleri tekrar yaşamış gibi oluyorum. Bu da insana ayrı bir mutluluk ve heyecan veriyor.  Paylaşınca da mutluluklar çoğalıyor haliyle.  


 


        Dilerseniz şimdi birlikte,  İstanbul'da, Fenerbahçe'de yaşanmış bir yaz akşamına uzanalım.


 


       Deniz alabildiğine mavi, gökyüzü sarı, pembe karışımı renklerde. Denizin üstünde tekneler, motorlar, yelkenliler süzülüyor. Sarı ufuk çizgisinin ardından adaların siuleti hayal, meyal görünüyor. Fakat ne yazık ki, bu güzel mekanda artık huzur içinde oturup sohbet etmenin pek imkanı kalmamış. Çünkü, etrafta adına müzik dedilen,  kulakları tırmalayan gürültüler buna imkan vermiyor. Bir ara nasıl olduysa, müziğin sesini kıstılar, dalgaların kıyıya vuran sesini işitmeye başladık. Hatta denizin üzerinde uçuşan martıların kanat seslerini...


 


Değerli Büyüğümüz Sabri Tandoğan anlatıyor:


 


S.T:  İşte, gerçek müzik, bu dalgaların sesi. Gerçek müzik, insan ruhunu arıtıyor, temizliyor, saflaştırıyor. Allah'a yaklaştırıyor. Bethoven öyle, Bach öyle, Mozart öyle, Itri öyle, Dede Efendi öyle...


---Efendim,  doğadaki seslerin ilahi bir yönü varmıdır?


S. T:  Vardır da..  . her insan onu algılayamaz. Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Kutsi Tecer, Fazıl Hüsnü Dağlarca...  ve daha birçok şair, çok güzel şiirler yazmışlar. Ama kaç kişi onların bir mısraını biliyor? Itri'yi, Dede Efendi'yi dinleyen kaç kişi var? Algılayabilmek meselesi... Herkes algılayamıyor. Görebilmekte ayrı bir şey..  Herkes bakar ama göremez. Ebu Cehil, çok akıllı bir adamdı. Ama Peygamber Efendimizin güzelliğini görmek istemedi. Sürekli Ona kötülük yaptı.


---İnsanın içinde benlik olunca, görebilir mi?


-S. T:  Hayır göremez. Görmek için ayna olmak lazım. Ayna silindikçe parlıyor. İç dünyamızda öyle. İç dünyamızı temizlemek, şahsi gayretle olacak bir iş değil. Ancak manevi bir büyüğün himmeti, duası ile olur. Bir manevi büyüğün himmeti olmayınca, arınma, temizlenme olmuyor. Bir manevi büyük dua edecek, Allah'tan, Peygamber'den onun için yardım isteyecek.  


---Bir manevi büyükten, himmet nasıl istenir?


S. T:  Ona hizmet edeceksin. Onun dediklerini harfiyen yerine getireceksin. Canı gönülden, gece demeden, gündüz demeden, o ne iş vermişse onu yapacaksın. Çünkü o işi senin tekamülün için sana vermiştir. İsterse başkasına da yaptırabilir o işi...


      Şu hayatı adam gibi yaşamak çok ince bir sanat. Adam gibi yemek,  içmek, kazandığın parayı adam gibi harcamak çok zor. Hepimiz bu yaşa geldik.  Bundan sonraki hayatımızı saygılı yaşayalım.          


     Yapacağımız tek şey, biz Allah yolunda, Peygamber Efendimizin yolunda tertemiz yaşamak, kendimizi, yakınlarımızı korumaya çalışmak.


    Hayatta en büyük günahlardan biri ümitsizlikmiş. Son nefesimize kadar biz ümit içinde yaşayacağız. Bugün şartlar kötü olabilir ama yarın herşey değişebilir.


     Çıkmaza girdiğimizi hissettiğimiz an Allah'a sığınıp, Onun yardımını beklememiz lazım. Hiç bir şey imkansız değildir. Yeter ki biz Allah'a sığınıp çaba gösterelim. Allah'ın yardımı gelir.


    Hayatta başarının şartı, insanlarla güzel dialog içinde olmaktır. Mesela esnafsınız, müşteri ile dialog kurarken para pul düşünülmeyecek. Sadece onu memnun etmek, tatmin etmek düşünülecek.


    İnsanı sevmeyen Allahı da sevemez. Allah'ı sevmeye giden yol insanları sevmekten geçer. Çünkü Allah'ın sırlarından bir kısmı insanda mevcut. Allah (c.c) "Ben insanın sırrıyım, insan benim sırrım. "diyor.


     İnsan dünyaya geliyor. Annesi, babası oluyor, eşi oluyor, komşuları, arkadaşları oluyor. Acaba biz çevremizdeki bu insanları anlayabiliyor muyuz? Atilla İlhan, "Anladım imkansız şey bir insanın başka bir insanı anlaması" diyor. İşte önemli olan bu. İnsan Allah'tan geldi,  Allah'a gidiyor. İnsan sadece et ve kemik olan bir varlık değil. İnsan aynı zamanda duyan, düşünen, hisseden bir varlık. İnsan,  daima çözülmesi gereken, halledilmesi gereken bir varlık. Hayata anlam veren de bu.


    Hayatın getirdiği problemlere, acılara yaklaşım çok önemli. Demin bir çocuk yere düştü, anne panik içinde. Olabilir, çocuk düşebilir, dizi kanayabilir. Olabilir, diyecek çocuğu sakinleştirecek.   Ama, telaşlı yaklaşımı ile anne çocuğu daha baştan çok ürküttü. O yüzden çocuk ağlamaya başladı.


   Biz Allah'ın varlığına şükredince, huzur ve sükun buluyoruz. Allah,  herkesi inancında da, inançsızlığında da serbest bırakmış. İnsanların cennete gitme veya cehenneme gitme özgürlüğü var. Bu dünya adam olana, aklı olana bir cennet. Ama aklı olmayana cehennem.


    Gerçek kültür, hayat olayları karşısında doğru tavır almaktır. Her an hayattan bir ders alacağız.


    Eşyaya saygı duymayan bir insan, hayatta hiçbir şey öğrenememiş bir kimsedir. Biz eşya diyoruz ama acaba o eşya mı... Hakiki mahiyetini bilmiyoruz.  Birgün Peygamber Efendimiz camide vaaz ederken, artık ayrılık vakti geldiğini ima etmiş. Peygamberimizin oturduğu kürsü ağlamaya başlamış. Demek o tahta kürsünün bir duyarlı yönü var.


    Yunus, "Cümle yerde Hak nazır, göz gerektir göresi" diyor. O göz olmayınca her şey anlamını kaybediyor.


    Biz dünyanın alayişine kapılıyoruz. Maneviyattan uzaklaşıyoruz. Dünya hayatı bir oyun. Biz bu oyuna kendimizi kaptırmayalım. Dünya hayatı geçicidir. Nedir dünya? Mal, mülk, şehvet, şöhret, çocuk...  Hepimiz imtihandayız..  Kimisi sağlıkla sınanıyor, kimisi hastalıkla, kimisi fakirlikle sınanıyor. Kimisi varlıkla, bollukla... Biz bu imtihanlardan yüz akı ile çıkmaya çalışalım. Allah, cümlemize nasip etsin..  


---Amin.. .


 


Değerli büyüğümüzle yeni sohbetlerde bir arada olalım inşallah..  


F. Gül


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]