Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Sami Melih Bey'den aldığımız sunum
Gönderen : Sami Melih
Tarih : 1/18/2010 11:11:28 PM


 


B.R.R.


Çok sevdiğim Büyüğüm,


Müsaadenizle, 16 Ocak günü aramızda bulunamayanların istifadesine sunmak amacıyla birkaç şey yazmak istiyorum.


Önceki konferansa ait günlüğümden siteye yazarken, farkında olmadan fazlaca ayrıntıya girmiş, uzun yazmıştım. İnşallah bu sefer daha öz yazıp, fazla yormamaya çalışacağım dostları.


 


Malum, konferansın konusu “Dost Kimdir? Kimlerle Dost Olunur?”idi. Konferans; nerede olursak olalım, amacımızın, işimizi en iyi şekilde yapmak, kazandığımızın hakkını vermek, ihtiraslarla en değerli hazinemiz olan zamanımızı israf etmememiz gerektiği ile başlıyor.


*Kendi ile dost olamayan başkası ile dost olamaz.


*Allah ile dost olmayan da kendi ile dost olamaz.


 


Dost Allah’tır, Efendimiz’dir, Mevlana Hz.leridir, Abdülkadir Geylani Hz.leridir, Allah’ın velileridir.


-Biz ilk merhaba dediğimiz kişiyi biraz yakın görünce hemen dost zannedip bütün sırlarımızı bir bir anlatıyoruz. Böyle olmaz ki. Basamak metodu uygulanmalıdır. Nasıl ki asansör olmayan bir binada dördüncü kata çıkarken basamakları birer birer çıkıyorsak, dostluklarda da böyle ilerlememiz gerekiyor. Mesela birinci basamakta “merhaba” var; “nasılsın” yoktur. Niye? Çünkü bazısına “nasılsın” dedin mi ağzı cehennem kapağı gibi açılıyor. Bu birinci basamakta takıldı, ikiye geçilmeyecek bunda. “Nasılsın” denmeyecek.


Bazısıyla 5.-6. basamağa geliniyor, bu kişiye bir gün bir şey söylüyorsun, ertesi günü söylediğin şeyi başkasından duyuyorsun. Bu da burada takıldı.


Bazısında hiç açık görmüyorsun, basamaklar gittikçe yükseliyor… İşte bu kişiye karşı çok dikkatli davranmalıyız! Çok hassas davranmalıyız. Onu kırıp incitmemeliyiz.


 


İhtiraslı insanlarla arkadaşlık olmaz. Arkadaş gıyabımızda bizi temsil ediyor, buna uygun olmalıdır arkadaş.


Gerçek dost; dostu hata yapınca, eleştirmek, kızmak bir yana, hatayı kendi yapmış gibi dostu için secdeden başını kaldırmaz.


Bir dostun başı sıkışsa, bana gelse, -maddi olarak sahip olduğum bir tek evim var benim- derhal bir emlakçı çağırıp, evi sattırıp, “buyur ihtiyacın olanı al” demiyorsam, bu gerçek dostluk değildir. Ama bunu yapacak dostu bulmak da kolay değildir.


Gerçek dost ALLAH’tır deyip O’nun dostlarını dost edinmemiz gerekir. Çok dikkatli yaşayalım. Bırakın dünyayı, Türkiye’yi, Ankara’yı; şu YOYAV’ın çatısının altında bile kaç şu anda kaç veli var. Onlara gerekirse paspas olalım.


Ne olur, lütfen, öbür aleme göçerken kin, nefret, intikam duygularıyla gitmeyelim. Efendimiz, Taiflilere bile kin tutmadı, onlardan nefret etmedi, intikam almayı istemedi. Güzellik sunmak için gittiği yerde taşlandı. Bir sahabi Efendimiz çok müteessir oldular: “Ya Resullullah, dua edin, yerle bir olsun Taif” dediler. Efendimiz ise şu duayı etti: “Allah’ım, bunlar aslında iyi insanlar, sadece şu anda ne yaptıklarını bilmiyorlar, onları affet, İslamı nasip et onlara”.


Hayattaki başarı, işyerinde en üstün kimse olmak değildir. En büyük başarı şudur: Azrail aleyhisselam geldiği vakit –ki tanırmış o zaman her insan- korkmamak, “Hoş geldin ey Allah’ın Meleği, istediğin zaman emir buyur, Hak’ka yürüyelim” diyebilmek. İşte en büyük başarı bu.


Çok değerli dostardan biri soruyor: “’Kendimize dost muyuz?’ sorusuna ‘evet’ diyebilmek için bizde hangi özelliklerin olması gerekir?”


Hocamız cevaplandırıyor sırayla:


1-Ölüm pahasına da olsa yalan söylemeyeceğiz.


2-Edepli olacağız. Kendimizi, bulunduğumuz çevrenin en kusurlu insanı gibi kabul edeceğiz. Gandhi, kendisini ayakkabısının üzerindeki toz zerresinden üstün gördüğü zaman, ağlayarak tövbe edermiş.


3-Helal yoldan kazanacağız paramızı, isterse çok az olsun.


4-Harcamamızı bu paraya göre yapacağız. Yani ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız. Kimseyle harcama yarışına girmeyeceğiz.


5-Zamanı, dakikalarına varıncaya kadar değerlendireceğiz.


6-Görgümüzü-kültürümüzü arttıracağız; Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın konserlerine, resim sergilerine gitmek, kitap okumak... Kitabı da okurken, dikkatle seçeceğiz, bir manevi büyüğe danışarak seçeceğiz. Önümüze gelen her kitabı alıp okumayacağız.


 


Efendim, ifadeler bire bir aynı olmayabilir, not alabildiğim kadar yazdım. Hürmetle Ellerinizden öperim.


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]