Saygıdeğer Büyüğüm, Değerli Dostlar,
Hürmetle ellerinizden öpüyor, güzel bir Ankara gününden cümle dostlara selam, sevgi ve saygılarımla değerli büyüğümüzle İstanbul'da Fenerbahçe'den bir söyleşimizi sunuyorum.
Değerli büyüğümüz sayın Sabri Tandoğan, sorularımızı yanıtlıyor. . .
---Efendim, çevrenin kötülüklerinden kendimizi nasıl koruyalım?
---Mümkün olduğu kadar insanların şerrinden uzak kalmak için, daima ölçülü, tedbirli, dikkatli olmak zorundayız. Negatif insanlardan , dedikoducu, kıskanç, paraya tapan, hırslı insanlardan uzak kalınmalı, inatçı kimselerle dostluk kurulmamalıdır. Onlar ağzımızın tadını bozar, huzurumuzu alır, götürürler. Onlar egolarının esiri olmuş, zavallı kimselerdir. Yakınlarında olan herkese zarar verirler. Bir de, sigara, içki müptelalarından, sekse düşkün kimselerden uzak kalınmalıdır. Bunlar, hiç umulmayan zamanlarda insann başına problem açarlar.
Bu yıl İstanbul'da kargalar çoğalmış. Eskiden güvercinler daha çoktu burada.
İnsanlar kabalaştıkça, hoyratlaştıkça ona göre de çevre oluşuyor. Bu kaba, gürültülü ortama herhalde bülbüller, kanaryalar gelecek değil. Elbette ona layık olanlar gelir.
---Efendim "Zaman içinde zaman, mekan içinde mekan vardır" sözü ile ne anlatılmak isteniyor?
---Bunu iki örnekle izah edeyim. Birincisi, zaman içinde zamana örnek;
Birgün Padişah, bir hattatı sarayına çağırmış. Demiş ki; Yarın, falanca ülkenin Kralı gelecek, Ona Kuran-ı Kerim hediye edeceğim. Yarına kadar yaz, getir.. Hattat, "peki efendim"demiş eve gelmiş. Hanımı , "Ne oldu, Padişah senden ne istedi" diye sormuş, Hattat, "benden bir gecede Kur-an'ı Kerim'i yazmamı istiyor" demiş. Karısı, "ama bu nasıl olur"deyince, "Allah yardım eder, olur"demiş. O gün, akşama kadar başka işlerle uğraşıyor. Akşam yemek yiyorlar, "Ben çalışmaya başlıyorum, sakın kapıyı açmayın" diyor. Odasına kapanıyor. Bir süre sonra karısı merak ediyor, kocasının çalıştığı odaya bakıyor. 40 tane kocası Kur-an'ı Kerim yazıyorlar. Sabahleyin iş tamamlanmıştır. Padişah'a sunuyor. "Buyurun emirleriniz yerine getirilmiştir diyor.
İkincisi "Mekan içinde mekana örnek; Birgün, bir manevi büyüğün evinde toplanmıştık. Gelenler epey fazla idi. Oda ise küçücük. Bir zat, efendim geniş bir yere gidelim dedi. Manevi büyük "Hayır, zaman içinde zaman, mekan içinde mekan vardır, hepimiz sığarız” dedi. Ve tüm gelenler, o daracık mekana rahatça sığdı.
(Güzel, özenli, temiz iş yapmaktan bahsediliyordu)
Bir işi temiz yapmak ta aşk işidir. Okakuro Kakuzo adlı bir yazar "Çayname" isimli eserinde, çay yapmanın inceliklerini anlatmış. Çayı daha güzel pişirebilmek için, Japonlar, tam 40 çeşit ağaç denemiş. En iyi lezzeti veren ağaç tespit edilmiş, onunla pişirilmiş çay. Sonra çay, hangi kapta daha iyi, daha güzel demlenir. Porselende mi, cam kapta mı? Onu araştırmışlar.
Hayatta hiç bir şey basit değil. Bir düğme dikmek çok ince bir iş. Bir yumurta pişirmek keza öyle... Ne yaparsak yapalım, yaptığımız her iş, bizi Allah'a biraz daha yaklaştırmalı.
Mesela yemek pişirirken, ilahiler okuyacaksın, dualar edeceksin, aşkla yapacaksın ki, onlar yemekte tecelli etsin.
(Kamil, olgun, şahsiyet sahibi insanların en belirgin özelliğinden bahis açılmıştı. )
Batı da bir insanın meziyetlerini anlatırken, iki özelliklerinden bahsederler . 1. Randevularına sadakat... Gideceği yere zamanında gelir derler. . . 2. Sesini terbiye etmiş derler.
---Ses terbiye edilebilir mi?
---Evet, şarkı söyleyerek, birde yüksek sesle metin okuyarak... Yüksek sesle şiir okuyarak da insan sesini terbiye edebilir. Bir kimsenin telefonda, "Alo" deyişi ile, insanın tüm sinirleri yatışabilir veya gerilebilir. Bakkaldan peynir alırken bile, öyle kibar söyleyeceksin ki, bakkal tüm sıkıntılarını unutacak. Güzel bir diksiyona sahip olmak istiyorsan, evde, çarşıda, pazarda da olsan, güzel konuşacaksın.
---Efendim bir Mürşid'i Kamil Hak'ka göçtükten sonra da talebesine ders verebilir mi?
---Eğer talebe samimi olarak inanıyor güveniyorsa devam eder. Mesela benim bir müşkülüm olduğunda soruyorum Münir Bey'den cevap geliyor. Eğer dünya hayatındayken bana aşkla, heyecanla bağlıysan, tüm soruların cevapları gelir.
---Efendim biz bu dünya hayatına niye gönderildik?
---Bu dünya hayatı bir okul. Bu dünyaya biz eksikliklerimizi tamamlamak, adam olmak için geldik. Dünyaya gelen hiç kimse ideal değil. Biz dünya hayatında bir çok olaylarla karşılaşıyoruz. Güzelliklerle, çirkinliklerle, kabalıklarla. . . Bu olaylardan dersimizi alacağız.
---Peki almazsak ne olur?
---Eşek gelir eşşek gideriz. Mesela bir film izledik. O filmden hangi dersi çıkaracağız. Yolda bir olaya şahit olduk. O olaydan hangi dersi çıkaracağız... Bazısı sanıyor ki, filan okulu bitirmekle, filan fakülteyi bitirmekle iş bitiyor. Eğer hayatımızın yönünü çıkardığımız derslere göre uydurabilirsek ne ala, yoksa 10 fakülte bitirsek ne çıkar. Önemli olan hayatı okumak, var oluşun anlamını bulmak.. Şu hayatı insanca, medenice yaşayabilmek, girdiğimiz her yerde kendimizi sevdirmek, saydırmak.
---Efendim sonsuz teşekkürler.. Allah, gücünüzü, kuvvetinizi arttırsın. Başımızdan eksik etmesin. Hayırlı çalışmalarınızın devamını nice yıllar devam ettirsin.
Saygıdeğer büyüğümüz Sayın Sabri Tandoğan'la yeni söyleşilerde tekrar birlikte olmak dileği ile...
Allah'a ısmarladık.
F. Gül