Merhaba Sabri amcacım;
Sabah kalkınca sizden cevap gelip gelmediğini çok merak ettiğim için maillere baktım. Gelmiş; okudum. Mailinizi okuduğum an sanki içim ışıl ışıl oldu; şu lapa lapa yağan karın, üzerine yağdığı herşeyi apayadınlık yaptığı gibi sizin mailiniz de benim gonlumu aydınlattı, düşündürdü. Normalde de zaten söylediginiz her soz, yazdıgınız her yazı, her cümle üzerine düşünürüm hep. Allah sizden razı olsun Sabri amca. Yine oturdum pencerenin kenarına, keyfim nasıl yerinde Allah'a çok şükür ve karın yağışını seyrediyorum hafif bir Türk Sanat Müziği eşliğinde. Müziği de çok özlemişim. İnşallah en kısa zaman içerisinde müziğe de tekrar başlamak istiyorum. Dün Fizik tedavimin son günüydü. Doktor kontrol etti tekrar ayağımı. Bir takım egzersizler verdi; bu süreç biraz uzun sürer ameliyat olduğunuz için dedi; bu egzersizleri hergün yapın ve ayağınızı hep uzatın dedi; işyerinde de mümkünse ayağınızı birşeyin üzerine koyup uzatın dedi, çünkü azıcık yürüsem, azıcık ayakta kalsam hemen şişiyor bilek ve ağrıyor; aslında ağrı bayağı var da beni çok da rahatsız etmiyor, alıştım sanırım; inşallah geçecek diyorum ve fazla zorlamamaya çalışıyorum; bakalım, iş yerinde nasıl yapacağım ayağımı birşeye uzatıp oturmayı bilmiyorum. Bugün İstanbul bayağı kar yağışlı. Sabahtan beri yağıyor; ama nasıl güzel yağıyor. Kar tanelerinin herbiri bir birinden farklı boyutta, hepsi farklı bir yöne gidiyor; aynı dünyadaki tüm insanların birbirinden farklı oldukları ve farklı yönlere farklı yollara gittikleri gibi! Ara ara bir fırtına çıkıveriyor ve hepsini allak bullak ediyor ve gitmek istedikleri yönden onları çevirip başka taraflara fırlatıyor. Fırtınaya hiçbir kar tanesi direnemiyor, ister istemez yönleri değişiveriyor. Bahçedeki yemyeşil çimler şu birkaç saatlik kar yağışıyla nasıl da beyaza büründü; ağaçların koyu renk gövdeleri üzerindeki kar taneleri, dalların üzerindeki yemyeşil yaprakların beyazlamış görüntüleri okadar ama okadar güzel görünüyor ki! Sanki hepsi birden aydınlanıp temizleniyor, tüm kirliliklerinden arınıyor. İnşallah Allah bizim de içimizin böyle aydınlanmasını, içimizin tüm pisliklerden arınmasını, tertemiz olabilmeyi nasip eder bu dünyadan gitmeden önce! O tek pembe gül de yazık boynunu iyice eğmiş, sallanıp duruyor; sanki "bakın hala ayaktayım, düşmedim onca soğuğa, fırtınaya, rüzgara rağmen ve hala okadar güzel görünüyorum ki, hala rengim pespembe, kendimden hiçbirşey kaybetmedim" der gibi. Allah bizim de böyle olabilmemizi nasip eder inşallah karşılaştığımız her olumsuz, acı olay karşısında. O gülün hemen yanında da üzerinde hiç yaprağı olmayan bir ağaç ve dalları var; dikkatimi çekti; bir tane dalı kırılmış gibi fakat yere düşmemiş sadece; ama düştü düşecek gibi duruyor! Birşey dikkatimi çekti; o güle baktım ve o dala! O gül çok daha narin durmasına rağmen; gövdesi, üzerinde durduğu dal incecik ve sanki hemen kırılacakmış gibi durmasına rağmen rüzgar ve fırtına onu kırmamış, hala sapasağlam; etrafa güzelliğini göstererek salınıyor! Oysa hemen yanındaki ağacın dalı gülün dalından çok daha kalın, daha heybetli, daha kaba, bana birşey olmaz der gibi durmasına rağmen fırtınaya dayanamamış ve kırılmış! Demek ki görüntüye aldanmamak lazım, hiçbirşey göründüğü gibi değil; siz de dersiniz hep "görünenin arkasındakini görmek lazım" diye. Bazı insanlar gerçekten o kadar hassas, o kadar narin ve zarif ki, fakat Allah bazen içlerine öyle büyük bir manevi güç veriyorki o insan en büyük zorluğun, acının bile ardından ayakta kalabiliyor içindeki inanç sayesinde! Bir insan da kendisine çok fazla güvenmesine rağmen, diğerinden daha kaba, daha sert, katı olmasına rağmen bir olumsuz olayla yıkılabiliyor ruhen; toparlanıp kendine gelemeyebiliyor. Allah hepimize görünenin ardındakini görmeyi nasip etsin inşallah. Biraz önce bir serçe geldi, ağaçlardan birinin dalına kondu; onu seyrettim biraz oradan uçup gidene kadar; onun da tüyleri rüzgardan havalanıp duruyordu; onu öyle görünce kimbilir dışarıda nasıl rüzgar var, acaba üşüyor mu diye düşündüm! Serçe tam çaprazımızdaki ağacın dalında bir süre durduktan sonra uçup gitti, arkasından bakakaldım. Biraz önce mailleri okurken Mukarreb Hanım'ın da mailini okumuştum; kendisinin çok güzel bir insan olduğunu içimde o kadar hissediyorum ki Sabri amca; istisnasız her maili beni etkliliyor; dilerim daha sık mail gönderme imkanı bulur ve bizler de onun yazdıklarını daha sık okuruz; kendisini tanıyıp konuşmayı çok isterdim.
Karlı bir Cumartesi gününden size sevgi, saygı ve hürmetlerimi gönderiyorum, ellerinizden çok çok öpüyorum.