Sayın Seval Hanım,
25.1.2010 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, dünyanın en büyük piyes yazarı Shakespeare, “Duygunuzla düşüncenizin arasına fesat sokmayınız.” diyor. Gerçek olgunluk bunları yerinde ve zamanında kullanabilmektir. Olaylara duygusal yaklaşım bizi hiçbir yere götürmez. Sen, ruhen asil, temiz, pırıl pırıl, bembeyaz bir insansın. İçinden çıktığın aileden sana ne? Kaç kere yazdım, kaç kere söyledim, nasıl lokantada her masa kendi hesabını öderse Allah’ın huzuruna vardığımız zaman da herkes kendi hesabını kendi verecek. Ailenden sana ne? İsteyen istediğini yapsın, istediğini söylesin. İt gibi dalaşsınlar. Herkes kendi faturasını kendisi ödeyecek. Aman yavrum, ailem şöyleydi, böyleydi, akrabalarım şöyleydi, işyerinde amirlerim böyleydi demek hiçbir şey ifade etmez. Bunlar kendi kendini kandırmaktan başka hiçbir şey değildir. Sartre, “Başkaları cehennemdir.” der. Lütfen yavrum, tamam, aşırı hassassın, duygulusun, ince ruhlusun ama kendini kimselerle mukayese etme. Sen Topkapı Sarayındaki dünyanın en kıymetli elması olan Kaşıkçı Elması gibisin. Lütfen kendi değerini bil. Kendini örseleme. Yanlız iyiye, güzele, doğruya ulaşabilmek için elinden gelen çabayı göster. Başkaları seni sevmiyormuş, sana ne? Beni de sevmeyen birçok insan var. Beni de hiçbir akrabam aramaz, sormaz. Ne bayramda, ne kandilde bir merhaba demez. Komşumuz Necla Hanım bile bayram geldi, geçti, bir telefon açıp da bayramın kutlu olsun demedi. Peki şimdi ben hayata mı küseyim? Benim görevim kimseden sevgi, saygı, ilgi beklemek değil. Benim görevim son nefesime kadar insanları sevmek, onlara saygı duymak ve elimden geldiği kadar onlara hizmet etmek, bunu yanlız Allah rızası için yapmak.
Aman yavrum, ne olur duygusallığı boşa harcamayalım. Bir güzel şiir okurken, güneşin batışını seyrederken, yuvasına ağırlığının kırk altı misli yem götüren bir karıncaya bakarken, bir Ayet okurken, bir Hadis okurken duygulanalım, eyvallah. Ama falanca beni sevmiyor, filanca beni beğenmiyor, istemiyor diye üzülürsek sadece duygularımızı israf etmiş oluruz. Bilirsin yavrum, İslamda israf haramdır.
Değerli yavrum, ev halkın şöyle olur, böyle olur, şunu yapar, bunu yapar sana ne? Sen onlara öyle güzel bir örnek ol ki onlar seni gördükleri zaman Allah’ı hatırlasınlar. Senin sevgi dolu, saygı dolu, edep, incelik dolu sesini duydukları zaman birden yumuşasınlar. İpek gibi olsunlar.
İşte böyle yavrum. Tekamüle giden yolun ilk basamağı tenkidden ve şikayetten uzaklaşmakla başlar. Ben, çağın en muhteşem evliliğini yaşadım. Gökteki ve yerdeki melekler şahitttir ki bu asır öyle bir evlilik görmedi. Eşim Hakka göçtü. Bir tek akrabam evime gelip de bu muhteşem, yüzyılda bir gelen Rana Hanımefendi için bana başsağlığı dilemedi. Ama ben Allah şahittir ki kimseye kırgın, küskün değilim. Kalbim bembeyaz, tertemiz. Eğer orada kinin, nefretin zerresi varsa her türlü cezama razıyım.
İşte böyle güzel yavrum. Seni çok ama pek çok seviyorum. Sana saygı duyuyorum. Seninle iftihar ediyorum. Allah, feyzini artırsın.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Bizler için yanlız sevgi var, saygı var. Kin yok, nefret yok, intikam yok Yazan Seval
Cvp: Bizler için yanlız sevgi var, saygı var. Kin yok, nefret yok, intikam yok Yazan Sabri Tandoğan