Merhaba Sabri amca,
Alper bugün erken gelmişti eve; biraz dışarıya çıktık bahçede azıcık yürüyeyim diye; Alper'in koluna girdim, birlikte bahçenin içinde yavaş yavaş yürüdük. Bahçe nasıl kar olmuş ve hala da lapa lapa kar yağıyor. Sabahtan beri hiç durmadı. Camın kenarında etrafın güzelliğini izlerken kargalar dikkatimi çekti bugün bahçedeki. Siz hep diyorsunuz kargalar sürü halinde gezer, kartallar yalnız. Gerçekten de öyle olduğunu gördüm. Bizim bahçede bayağı büyük ağaçlar var; ağaçlara sık sık kargalar gelip gelip konuyor; dikkat ediyorum mesela bir tane karga gelip bir ağaca konduğu zaman hemen tepesinde birsürü başka karga dolanıp duruyor; bir sürü karga oluyor bir anda. Sanki hepsi birbirinden haberdar ve birbirlerini takip ediyorlar. Bir yanda da serçeler. Bakıyorum hiç korkmuyorlar kargalardan; onlar da daha ufak bir ağacı istila etmişler; hepsi farklı birer dala konmuş, yağan kara hiç aldırış etmeden kondukları yerde duruyorlar; ama onlar nasıl güzel, zarif, narin duruyorlar; insan bakmaya, seyretmeye kıyamıyor. Oysa kargalara bakmak insanı ürpertiyor, korkutuyor, o kadar kaba, sert ve dünyayı ben yarattım, benden büyük yok gibi duruyorlar ki insan onlardan tedirgin oluyor. Allah affetsin ama kargaları pek sevmiyorum. Tabii ki dünyada yaratılan herşeyin bir sebebi, bir görevi var ki yaratılmış; o kargalar da belki kaba, sert insanları temsil ediyordur, belki benliği temsil ediyordur, nefsi temsil ediyordur kimbilir! Ama bir kargaya bakmak bana hiç güzel şeyler hissettirmiyor, çünkü hep gözümün önüne yine soğuk bir kış gününde çayımı yudumlarken, yine aynı camın önünde bahçeyi izlerken bir karganın bir serçeyi nasıl didikleye didikleye canlı canlı öldürdüğü ve onu yemeye çalıştığı geliyor. Onun bir serçe olduğunu farkedip de onu kurtarmak için dışarı çıktığımda kafamın üzerine birdenbire birsürü karganın üşüştüğünü ve sanki bana saldıracaklarmış gibi o serçenin başından ayrılıp gitmemi beklediklerini hatırlatıyor bana. Ben serçeleri çok seviyorum, Allah inşallah onlar gibi zarif, narin, yumuşak olmayı nasip eder. Bugün bahçede karların içinde yürümekten büyük zevk aldım; hiç durmaksızın yağdı kar bugün İstanbul'a. Demek İstanbul'un bembeyaz olmaya ihtiyacı varmış. İnşallah bu yağan karla birlikte hepimizin içi de temizlenir, aydınlanır ve ayna gibi parlamaya başlar. Siz söylemiştiniz; Peygamber Efendimiz dermiş ki"Allah'ım bana herşeyin hakikatini göster"diye. Hak gözüyle görmek bu demek oluyor sanırım. Kimbilir ne çok fırın ekmek yemek lazım herşeyi; eşyayı, insanı olduğu gibi görebilmek, gönül gözüyle görebilmek için! Biz hep nefsimizle bakıyoruz, nefsimizle değerlendiriyoruz herşeyi çünkü! Ne muhteşem, ne büyük, ne mübarek insanmış kimbilir Peygamber Efendimiz. Allah inşallah O'nu birazcık olsun tanımayı, anlamayı nasip eder bizlere de.
Sevgi ve saygıyla ellerinizden öpüyor, ayaklarınızın hiç ağrımayacağı çok güzel bir akşam geçirmenizi diliyorum.